Japonya Merkez Bankası'nın ne pahasına olursa olsun deflasyon riskini ortadan kaldırmaya yönelik olarak aldığı sınırsız parasal genişleme kararı "kur savaşları" terimini yeniden gündeme getirdi. Amerika Merkez Bankası (FED) benzer bir uygulamayı 2007 yılında başlattığında bunun adına kur savaşları denmemişti. Devreye İngiltere ve Euro Bölgesi merkez bankaları girince "kur savaşları" terimi popülarite kazandı.
Gerçekten de, bir ara 1 dolar 77 yen civarındayken, doların yen kuru son dönemde 94'e kadar çıktı. Az değil, çok kısa bir sürede Japonya parasını yüzde 20'nin üzerinde devalüe etti. Parasal genişlemenin deflasyon riskini ortadan kaldırıp kaldırmayacağı çok kesin değil, ama Japon Yeni'nin değer kaybı dış talep yoluyla Japon ekonomisine bir ivme kazandırabilir.

EURO'NUN DEĞERİ
Kur savaşlarında en korumasız bölge Euro Bölgesi. Kurlara yönelik Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) bir girişimde bulunması çok zor. Avrupa'da parasal genişleme 3-5 ülkedeki "borç krizi" sorununu çözmeye ve zordaki bankalara likidite vermeye yönelik kullanılmıştı. O dönemde, Amerikan para politikasının yönlendirdiği dolar/Euro kuru Avrupa'daki parasal genişlemeyle bir ölçüde dengelenmişti. Şimdi, ECB parasal genişlemenin diğer tarafına geçti. En azından şimdilik "borç krizi" nedeniyle parasal genişlemeye gerek yok. Aksine, bankaların likidite sorununu çözmeye yönelik yapılan parasal genişlemeden geri dönüş var. Avrupa bankaları ECB'den 3 yıl vadeli yıllık yüzde 1 faizle aldıkları borçları erken geri ödeme eğilimine girdiler. ECB'nin bilançosu küçülmeye başladı. Euro Bölgesi'nde finansal piyasalarda gözlenen sakinlik, bankaların ECB'ye olan borçlarını geri ödeyebilme kabiliyetine ulaşmaları Avrupa'ya yönelik beklentilerin daha iyimser olmasına neden oluyor. Kur savaşlarından bağımsız, bu olgu dahi tek başına Euro'nun değer kazanmasına neden oluyor. Avrupa çözebilmesi çok zor, ama önemli bir çelişki yaşıyor. Avrupa ekonomilerinin kalıcı bir düzelme yoluna girebilmesi için ekonomik büyümenin ateşlenmesi gerekiyor. Büyümenin itici güçlerinden biri Euro'nun diğer paralar karşısında değer yitirmesi. Avrupa'ya yönelik beklentiler iyimsere döndükçe, diğer belli başlı ülkeler kendi paralarının değerini düşürmeye çalıştıkça, Euro değer yitirmiyor, aksine değer kazanıyor. İtalya ve İspanya'dan siyasi nedenlerle olumsuz bir hava esmezse, bu konjonktürde Euro'nun diğer paralara göre değerinin artması beklenmeli.

BİR BAŞKA PERDE
Geçen yılın son 3 ayına yönelik milli gelir verileri olumsuz da olsa, Amerikan ekonomisinde birçok gösterge iyi. Konut piyasası toparlanma eğiliminde. İşsizlik oranı düşüyor. 2012 yılında yüzde 2.2 gibi bir büyüme performansı Amerika için hiç de kötü değil. Amerika'da sorun siyasi kutuplaşma ve bunun sonucunda beklentileri olumluya çevirebilecek önemli kararları almanın zorluğu. "Mali uçurum" tehlikesi bu yılın ilk gününde alınan kararlarla zar zor atlatıldı. Bütçe ve borçlanma limiti gibi konular siyasi kutuplaşma ile ekonomiye yönelik belirsizliklere katkı yapıyor. Bu konular gündemden düşmediği takdirde, Amerikan ekonomisi kötüleşen beklentilerle yeniden "büyüme ve işsizlik" sorunu yaşayabilir. O takdirde, FED'in devreye girmesi söz konusu olabilir. Yani, kur savaşlarında yeni bir perde açılabilir.

Advertisement