Türkiye gibi ekonomilerin yumuşak karnı döviz kuru. Döviz kurlarının fırlaması ve/veya oynaklığı, iç talebi olumsuz etkileyen en önemli etkenlerden biri. Uluslararası sermaye akımlarının kesilmesi ya da yön değiştirmesi ekonomik görünümü ters yüz edebiliyor. Şimdi bu riskin oldukça arttığı bir dönemden geçiyoruz. Yılın ilk üç ayında ekonomik büyüme reel olarak yüzde 3 olmuştu. Geçen yılın ortalama büyümesinin üzerinde bir performans söz konusuydu.
Ayrıntıda ise, ekonomik büyümenin kamu kesimi yatırım ve tüketiminden geldiği görülüyordu. Özel kesim tüketimi çok az artarken, yatırımları düşmeye devam etmişti. Kısacası, bu haliyle yılın ilk üç ayındaki büyüme zaten sürdürülebilir değildi. Büyümenin hızlanabilmesi ve sürdürülebilir olabilmesi için özel kesimin devreye girmesi şarttı.
RİSK, AŞAĞI YÖNDE
Amerika’da parasal gevşemenin yavaşlatılacağı ve durdurulabileceği beklentisi uluslararası sermaye akımlarının yönünü değiştirdi. Gelişmekte olan ülkelerden ciddi miktarlarda sermaye çıkışı yaşandı. Paraları değer yitirdi. Yaklaşık aynı dönemde yurtiçinde yaşananlarla beraber Türkiye ekonomisi, diğer gelişmekte olan ekonomilere göre, olumsuz yönde daha fazla etkilendi. Önümüzdeki dönemde döviz kurlarında oynaklıkların daha sık yaşanacağı beklenebilir. Sepet bazında (yarım dolar ve yarım Euro) 2.05 civarında olan kurlar birden bire 2.25’e kadar fırladı.
Şimdi, 2.2 civarında salınıyor. Türk Lirası’nın kısa sürede yüzde 10 civarında değer kaybetmesi özel kesim iç talebi açısından olumlu bir gelişme değil. Zaten düşen yatırımların toparlanması bu ortamda çok olası görünmüyor. Kıpırdanmakta olan tüketim talebi de olumsuz etkilenebilecek. Kısacası, ekonomik büyümeye yönelik olarak özel kesimin devreye girmesi beklenirken, özel sektör bu şartlarda devre dışı kalmaya devam edecek gibi görünüyor. İç talep gelişmelerinde kamu kesimi galiba yine son sözü söyleyecek. İç talep görünümü çok parlak değilken, iç talepten boşalan yeri dış talep doldurabilir mi? Döviz kurlarının artması ihracatı körükler mi? İhracatın fiyat elastikiyeti o denli büyük değil.
İç talep gerilemesi karşısında dış talebin büyümeye katkısı yeniden olumluya dönebilir, ama iç talepten boşalan yeri dolduramaz. Döviz kurlarında oynaklıklar sürdüğü sürece ekonomik büyümede riskler daima aşağı yönde olacak.
EKONOMİ POLİTİKALARI NE YAPSIN?
Döviz kurlarına hassas ülkelerin bir başka sorunu döviz kuru artışlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi. Bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerde enflasyon artarken, biraz da baz etkisiyle, gevşeyen para politikasına rağmen Türkiye’de enflasyon düşme eğilimindeydi. Enflasyonda orta vadeli hedefin bu yıl yakalanması büyük bir olasılıktı. Bu olasılık son gelişmelerle düştü. Döviz kurlarından enflasyona geçiş, zaman içinde çok değişkenlik gösteren bir olgu. Döviz kurlarındaki fırlamanın boyutu ve sürati, Merkez Bankası’nın döviz kurlarına yönelik duruşu geçişin boyutunu farklılaştırabiliyor. Bu kez Merkez Bankası, döviz kurlarının çok fazla fırlamamasına yönelik bir duruş sergiledi, ama fırlamanın boyutu hakkında çok inandırıcı bir duruş sergilemedi. Geçişin boyutunu önceden kestirmek zor. Ama son yaşananların enflasyon üzerinde az ya da çok, olumsuz bir etki yapacağı kesin. Büyümenin düşüp enflasyonun artacağı bir döneme girdik. Bu dönem üç ay da sürebilir, sermaye hareketlerinin gelişimine göre bir yıl da. Ekonomi politikaları, özellikle para politikası, olumsuzlukları azaltabilir, ama yok edemez