Advertisement

Geçen dönemde Merkez Bankası "para politikasında esneklik" kavramına sıkça vurgu yaptı. Para politikası esnek miydi? Hayır. Kısa vadeli faizler para politikasının bir aracı olarak kullanılmadıkça, para politikasının esnekliğinden söz edilemez. Sonuçta gelinen nokta ortada. Yıllık enflasyon yüzde 7'nin üzerinde. Türk Lirası küçümsenmeyecek ölçüde değer kaybetti. Para politikası esnekse, esneklik ne işe yaradı?
Eldeki araçlar doğru bir hedef için ve doğru bir biçimde kullanılabiliyorsa, para politikası her zaman esnektir. Küresel krizden bu yana gelişmiş ülke merkez bankaları bu olguyu gayet güzel gösterdiler. Para politikasında, marifet esneklik değil, öngörülebilirliktir. İşin zor tarafı budur. Dün açıklanan 2014 Yılında Para ve Kur Politikası Raporu gelecek yıl içinde para politikasının, esnekliğe değil, öngörülebilirliğe öncelik tanıyacağını söylüyor. Bu yaklaşımı doğru yolda atılmış bir adım olarak yorumlamalıyız.

HER DURUŞ TEST EDİLMEYE MUHTAÇ
Para politikasında öngörülebilirliği sağlamak kolay bir iş değil. Söyleyerek yapılamaz, göstererek yapılır. Teknik deyimiyle, "öngörülebilirlik," ekonomik birimlerin bir merkez bankasının duruşuyla ima ettiği "tepki fonksiyonu"nu tahmin edebilmesidir. Tahmin edilebilirlik için ekonomik birimlerin veri toplaması gerekir. Zamana ihtiyaç vardır. Her olayda bir merkez bankasının ne tepki vereceğinin önceden tahmin edilen doğrultuda olması önemlidir.
Tepki fonksiyonunun ne amaca yönelik olarak oluşturulduğu konusunda ekonomik birimler ikna edilmeye muhtaçtır. Hedef enflasyonsa, tepki fonksiyonu farklıdır, hedef cari işlemler açığını düşürmek (finansal istikrar) ise farklı. Raporda "enflasyon hedefi" ve "fiyat istikrarı" öne çıkarılmış. Bu yönden de doğru yönde bir adım atılmış oluyor.
Önümüzdeki bir hafta içinde Merkez Bankası tarafından piyasaya 3 milyar dolar satılacağı, ocak ayı sonuna kadar da toplam 6 milyar dolar satılacağı söyleniyor. Şimdiye kadar tepki fonksiyonunun ne olduğu pek bilinmeyen bir merkez bankasının piyasaları ikna edebilmesi açısından rakam vererek döviz piyasasına müdahalesi belki normal karşılanabilir. Ama, bir merkez bankasının rakam vererek döviz piyasasına yönelik stratejisini piyasa ile paylaşması genellikle piyasanın para otoritesini test etmesine yol açar. İşleri zorlaştırabilir. "Döviz kurlarında oynaklığa bundan sonra izin verilmeyecek" yönde sergilenebilecek bir duruş daha etkin ve daha az maliyetli olabilir. Ama, bu duruşun da test edilmeye ihtiyacı var.

NEDEN DAHA ÖNCE OLMADI?
Doğru anladıysak, raporda verilmek istenen ana fikri şöyle özetleyebiliriz: Merkez Bankası para politikasında tek bir hedefe kilitleniyor; Para politikasında öngörülebilirlik artıyor; Tepki fonksiyonu tahmin edilirken enflasyon hedefi referans olarak alınmalı; Hedef doğrultusunda döviz kuru gelişmelerine çok daha hassas olunacak. Bütün bunlar çok olumlu bir duruşu sergiliyor. Bu duruş neden son altı aydır sergilenemedi? Bilemiyoruz. Sergilenememesi hem zaman kaybettirdi, hem de itibar. Duruşun itibarlı olabilmesi için yine zaman lazım.
İleriye dönük uygulanacak para politikasına yönelik en zayıf taraf yine kısa vadeli faiz aracının kullanılmasından kaçınılması. Bankaların aracılık maliyetlerinin düşürülmesine yönelik bazı fonlamaların yüzde 4.5'ten yapıldığı açıklaması ise talihsizlik. Bu açıklama ile Merkez Bankası yine birden fazla hedefin peşinden koştuğu izlenimi vererek tepki fonksiyonunun tahmin edilebilirliğini azaltıyor.