Advertisement

Döviz kurlarının arz ve talep şartlarına göre piyasada belirlenmesi esasına dayanan uygulamaya "dalgalı kur" rejimi diyoruz. 2001 krizinden bu yana Türkiye bu rejime büyük ölçüde bağlı kaldı denebilir. Dolayısıyla, döviz kurları da son 12 yılda çok ciddi oynaklıklar gösterdi. Döviz kurlarındaki bu oynaklığın ekonomiye yaradığını iddia etmek biraz zor. Aksine, oynaklığın arttığı her dönemde beklentiler bozuldu. Enflasyon yükseldi. Ekonomik büyüme yavaşladı.
"Dalgalı kur" rejimi savunulurken, genellikle birkaç konu öne çıkıyor: 1) Dalgalı kur rejiminde cari işlemler açığı döviz kurlarının yeni bir dengeye gelmesiyle bir sorun olmaktan çıkar; 2) Daha önce parasını getirmiş olan yabancı yatırımcılar çıkarken döviz kurlarının artmasıyla cezalandırılmış olurlar. Son 12 yıllık deneyimimiz dalgalı kur rejiminden beklenen faydaların hiçbirini sağlamadı. Cari işlemler açığı bu dönemde rekorlar kırdı. Yabancı yatırımcılar çıkmak istediğinde, döviz kurlarına bakmadan çıkıp gittiler. Dalgalı kur rejiminde kurların ne kadar dalgalı olması gerektiğini tartışmalıyız.

PARA İKAMESİ VE PİYASANIN DERİNLİĞİ
Yanlış anlaşılmasın, "dalgalı kur" rejiminin alternatifi "sabit kur" değil. Alternatif, dalga boyutunun daha makul olduğu bir kur sistemi. Özellikle Türkiye ekonomisi gibi ekonomilerde kurlardaki dalga boyutunu azaltmak birçok açıdan çok önemli. Önce, kurlardaki dalga boyutunun neden yüksek olduğunu irdelemeliyiz. İlk akla gelen yabancı yatırımcıların risk iştahındaki oynaklık. Ama asıl sorun dünkü yazımda da vurguladığım gibi, piyasanın derin olmaması. Bir gün Türkiye piyasasına giren yabancı yatırımcılar ertesi gün çıkabiliyorlar. Girişleri ve çıkışları sığ bir piyasada döviz kurlarında oynaklık yaratıyor. En az bu nedenler kadar önemlisi, Türkiye ekonomisinde "para ikamesi" olgusu hâlâ oldukça güçlü.
"Para ikamesi" yerli para yanında yabancı paranın da kullanılabilmesine deniyor. Bu olgu genellikle toplam mevduatlar içinde yabancı para mevduatlarının payıyla ölçülüyor. Bu yaklaşım çok doğru olmayabilir. Çeşitli makro ekonomik beklentiler oluşturulurken, döviz kurlarının önemli bir parametre olması aslında "para ikamesi" olgusunun daha doğru bir tanımı. Türkiye'de devletin dahi dolar üzerinden ihale yapması "para ikamesi" olgusunun ne denli güçlü olduğunu gösteriyor.

DALGALANMA AZALTILMALI
Ekonomide iyi bilinen teorilerden biri "para ikamesi" olgusunun tam olduğu ekonomilerde (bir paranın diğer paranın yaptığı tüm işlevi yapabilmesi) döviz kuru belirsiz (indetermined) olur. İkame gücünün tama yakın olması ise döviz kurlarındaki oynaklığı artırır. Çeşitli dönemlerde farklı nedenler öne çıksa da, Türkiye'de döviz kurlarındaki oynaklığın ana nedeni yabancı yatırımcıların portföy tercihinin değişmesinden çok, "para ikamesi" olgusu ve döviz piyasasının sığlığıdır.
Böyle bir ekonomide "dalgalı kur" rejiminden arzulanan faydaları sağlamak mümkün olmaz. Döviz kurlarındaki dalgalanma boyutunu törpülemek orta-uzun dönemli ekonomik fayda açısından daha akılcı bir yaklaşım gibi görünüyor. İktisat yazınında bu yaklaşıma "müdahaleli esnek kur" rejimi deniyor. Gelişmiş ülkeler bu rejimi altın standardı terk edildikten sonra yıllarca uyguladı. Daha sonra piyasalar yeni rejime alıştıktan ve derinleştikten sonra "dalgalı kur" rejimi popüler oldu. Bizim gibi ülkelere de aynı rejim bir anlamda dayatılıyor.
Uluslararası sermaye akımlarının serbest olduğu bir ortamda politika seçenekleri oldukça kısıtlanıyor. Hedef makro ekonomik istikrarsa (fiyat istikrarı dahil) bizim gibi ülkeler "dalgalı kur" rejiminden uzaklaşmalı. Aksi takdirde, yalnızca döviz kurlarında değil, tüm ekonomide dalga boyu yüksek oynaklıklar yaşanmaya devam edilecek.
Bu yazıda önerilen yaklaşımın da eleştirisi var. O konuya da bir başka yazıda gireceğim.