Advertisement

Döviz piyasasında yaşanan çalkantılardan sonra resmi ağızlardan "Ekonomik büyüme fazla etkilenmez, enflasyon kontrol altında ve cari işlemler açığı dramatik bir şekilde düşecek" şeklinde bir izlenim verilmeye çalışılıyor. Oluşturulmak istenen beklentiler kendi içinde tutarlı görünmüyor.
Bundan sonra döviz piyasasında benzer çalkantıların yaşanmayacağı, hatta TL'nin biraz da değer kazanacağı varsayımıyla daha gerçekçi beklenti yelpazesi şöyle özetlenebilir: "Yılın ilk yarısında ekonomik büyüme düşecek, enflasyon yükselecek, buna karşılık cari işlemler açığı aynı paralelde düşmeyecek." Aynı varsayımlar altında, yılın ikinci yarısı daha parlak olabilir. Ekonomik büyüme yeniden hızlanabilir. Yıllık enflasyon düşüş eğilimine girebilir. Ama, cari işlemler açığı da aynı paralelde yükselir.

YÜZDE 7'NİN ALTI ZOR
2001 yılında ekonomi reel olarak yüzde 9'a yakın büyüdüğünde, cari işlemler açığı 75 milyar dolar olmuş ve milli gelire oranı yüzde 9.7'ye fırlamıştı. 2012 yılında uygulanan "pahalı döviz politikası" ekonomik büyümeyi reel olarak yüzde 2.2'ye çekmiş, cari işlemler açığı 48.5 milyar dolara inerek milli gelir içindeki payı yüzde 6.2 olmuştu. Cari işlemler açığının bu denli düşmesinin arkasında 2010 ve 2011 yıllarından gelen ithalattaki şişmenin payı vardı.
2013 yılında yaklaşık 830 milyar dolar milli gelir olduğu varsayımıyla, 65 milyar dolar olan cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 7.8 civarına geldi. Altın ticaretini hesaba katmasak dahi, cari işlemler açığının milli gelire oranı 2012 yılında yüzde 6.9 iken geçen yıl ancak yüzde 6.4'e geriledi.
Son üç yılda milli gelirimiz yıllık ortalama yaklaşık 800 milyar dolar, cari işlemler açığımız da ortalama yaklaşık 63 milyar dolar oldu. Cari işlemler açığının milli gelire oranı son üç yılda ortalama 7.8 idi. Bundan sonra kurlar artmasa dahi TL'nin ortalama değer kaybı bu yıl yüzde 14 civarında olacak. Büyük bir olasılıkla da milli gelirimiz dolar bazında düşecek. Buna karşılık, eğer ekonomi reel olarak yüzde 2'nin üzerinde büyüyecekse, nominal olarak cari işlemler açığının 63 milyar doların altında olması olası görünmüyor. Kısacası, bu yıl cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 7'nin altına gelmesi şaşırtıcı olur. Ekonomi reel olarak küçülürse, o bambaşka bir senaryo.

ENFLASYON
Enflasyon yaz aylarına kadar yıllık bazda artış eğiliminde olacak gibi görünüyor. Bu yılın ocak ayı itibarıyla günlük kurların aylık ortalaması sepet bazında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 27'nin üzerinde artmış bulunuyor. Mayıs ya da haziran ayında yıllık enflasyonun çift hanelerde olması söz konusu. Yaz aylarından sonra yıllık enflasyon düşüş eğilimine girebilir. Bu eğilimin gerçekleşmesinin ön şartı döviz piyasasında geçmişte gördüğümüz tansiyonun bir daha yaşanmaması ve para politikasındaki göreli sıkılaştırmanın devam etmesi. Bu varsayımlar altında dahi, yıl sonunda yıllık enflasyonun yüzde 7'nin altına gelmesi zor görünüyor.
Kısacası, son aylarda döviz piyasasında yaşananlar bu yılın ilk yarısına yönelik görünümü kötüleştirdi. Döviz piyasasında istikrar kalıcı olarak sağlandığı takdirde, yılın ikinci yarısı büyüme ve enflasyon açısından daha olumlu olabilir. Aşağı yönlü riskler elbette var. Türkiye'nin adının "kırılgan ülkelerin en kırılganı" olarak anılması en büyük risk.