Advertisement

Zor bir dönemden geçiyoruz. Küresel ekonomiye yönelik risk algısı o denli olumsuz ki, geçici de olsa gelişmekte olan ekonomiler küresel yatırımcıların gözdesi olmaktan çıktı. Vur-kaç başladı. Amerika parasal genişlemeyi yavaşlatmaya başladığı halde, altın 1300 doların üzerinde seyrediyor. Avrupa ve Japonya ekonomilerine yönelik riskler azalmış görünse de, yok olmuş değil. Çin ekonomisinin büyümesine yönelik olumsuz haberler gelmeye devam ediyor.
Böyle dönemlerde kafayı kuma sokup hiçbir şey yokmuş gibi hareket etmek bir fayda sağlamıyor. Aksine, olumsuzlukları kabullenip olumsuzluklarla mücadelede nasıl bir strateji izleneceğini kamuoyu ile paylaşmak çok daha iyi sonuçlar doğuruyor, yatırımcıların güvenini kazanıyor.
Özellikle gelişmekte olan ekonomiler birbirinden ayrışıyor. Küresel yatırımcıların gözünde bir güzellik yarışması gibi, daha az riskli, en azından getiri beklentisi alınan riskleri karşılayabilecek ülkeler öne çıkıyor. Bu yarışmadan "ne yaptığını bilen" görüntüsü verenler kârlı, en azından daha az zararla çıkacak.

PUAN KAZANMAK
Türkiye orta vadeli programını (OVM) geçen yılın ekim ayı içinde açıkladığında göreli olarak farklı bir dünya vardı. Küresel şartların zor olduğu biliniyordu, ama paramızın bu denli değer kaybedeceğini
kimse tahmin etmiyordu. Faizlerin yükseleceğine olasılık verilmiyordu. Ekonomik büyümenin geçen yıla göre artacağı, yıllık enflasyonun ise geçen yıla göre düşeceğinin hesapları yapılıyordu. Bu hesaplar radikal bir biçimde değişti.
Her ne kadar resmi ağızlar OVM'yi güncellemek için zamanın henüz erken olduğu konusunda görüş beyan etmiş olsalar da, değişen şartlarda OVM'yi güncellemenin tam zamanı. Kötüyü tahmin edip daha iyi performans göstermek her zaman inandırıcılığı artıran bir unsurdur. Ama durumu iyi gibi gösterip kötü performans göstermek inandırıcılığı yok eder. Bugünün şartlarında OVM'yi güncelleyip bir politika stratejisini ortaya koymak gelişmekte olan ülkeler arasındaki güzellik yarışmasında
Türkiye'ye puan kazandırır. Kazanılan puanın yeterli olup olmayacağı bir başka konu.

STRES TESTİ
Güncellemeyi biz kendimiz yapmasak dahi, Türkiye ekonomisini yakından izleyenler zaten bunu yapıyor. Politika yapıcılarının gelişmelere nasıl tepki verecekleri bilinmediğinden, genellikle ya hiçbir tepki verilmeyecekmiş gibi ya da kendi beklentileri doğrultusunda birtakım varsayımlarla ileriye dönük tahminler üretiliyor. Üretilen tahminler hoşumuza gidebilecek türden değil.
Küresel yatırımcıların araştırma bölümleri gelişmekte olan ekonomilere yönelik olarak "stres testi" yapıyorlar. Stres testlerindeki en önemli varsayım, küresel likiditenin daralacağı, gelişmekte olan ülkelere akan küresel sermayenin durma noktasına gelebileceği... Doğal olarak böyle bir senaryoda paraları daha da değer yitiriyor. Enflasyon daha da artıyor. Ekonomik büyüme düşüyor. Gelişmekte olan ülkeleri coğrafi bölgelere ayırıyorlar. Asya ve Latin Amerika'ya göreli olarak daha iyimser bakarken, Türkiye'nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa bölgesine daha kötümser bakılıyor. Bölgedeki siyasi gelişmeler de kötümserliğin kaynaklarından biri. Stres testlerinde Türkiye iyi not alamıyor. Kırılganların en kırılganı olması da buradan kaynaklanıyor.
Böyle havalarla mücadelenin en iyi yolu kendi stres testimizi kendimizin üretmesi. Üretmek yetmez, üretilen rakamların arkasına ekonomi politikası tepkisini de koymak zorundayız. İnandırıcı olabiliriz ya da olmayabiliriz. Ama, en azından küresel yatırımcılara kafamızı kuma gömmediğimizi göstermiş oluruz. Bu nedenle OVM güncellenmeli.