Advertisement

Gelişmiş ülkeler hem çok düşük bir büyüme performansı sergiliyorlar hem de birçoğu çok borçlu durumda. O kadar ki, çok borçlu olmayan gelişmiş ülkeler dahi piyasalar tarafından daha riskli olarak algılanıyor. Örneğin, son haftalarda Almanya'nın borçlarında sigorta
primi (CDS spread) yüzde yarım kadar arttı.
Diğer tarafta gelişmekte olan ülkeler gelişmişlere göre çok daha hızlı büyüyorlar. Bu yılın ikinci üç ayında dünya ekonomisi bir önceki üç aya göre yaklaşık yüzde 2.1 büyürken, büyüme gelişmiş ekonomilerde yüzde 0.5 civarında, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 4.3 oldu. Küresel kriz öncesinde gelişmiş ekonomiler gelişmekte olan ekonomilerin büyümesine destek veriyordu. Şimdi, gelişmekte olan ekonomiler gelişmişlerin daha da kötü olmasını engelleyen bir işlev görüyor.

PARA İHTİYACI OLMAYANA GİDER
İçinde yaşanan şartlarda gelişmekte olan ülkeleri çekici yapan en önemli unsurlar büyümeleri, artan döviz rezervleri ve döviz rezervlerinin kullanımı. Yüksek borçlu ülkeler giderek daha fazla borçlanma ihtiyacındalar. Çıkardıkları bonolarını birilerine satmak durumundalar. Artan döviz rezervleriyle çok borçlu ülkelerin bonolarının en önemli potansiyel müşterisi gelişmekte olan ülkeler. Çin bu konumunu kullanmaktan çekinmiyor. Şimdi devreye Brezilya da girdi. Genelde BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkeleri çok borçlu ülkelerin potansiyel kurtarıcısı konumuna geldiler.
Geçenlerde Brezilya Maliye Bakanı borçlanmakta zorlanan ülkeler için "önce reform yapsınlar, sonra destekleriz" türünden bir demeç verdi. 1970'li ve 1980'li yıllarda gelişmiş ülkelerin maliye bakanları Brezilya gibi ülkelere yönelik olarak bu çeşit demeçler verirlerdi. Bu açıdan dünya kesinlikle tersine döndü. Gelişmekte olan ülkelerin performansına bakarsak, dönmeye de devam edecek gibi görünüyor.
Para daima paraya ihtiyacı olmayan yere gitmek ister. Borç istemeyene borç vermek isterler. Şimdi de, para çok borçlu ülkelerden kaçıp döviz rezervleri hızla artan ülkelere kayıyor. Yabancı sabit sermaye yatırımları başta Brezilya olmak üzere Latin Amerika ülkelerine ve başta Çin olmak üzere Doğu Asya ülkelerine artarak akmaya devam ediyor. Bu ülkelere çok ciddi portföy yatırımları da gidiyor. Ama, Avrupa'nın İspanya ve İtalya gibi ülkeleri borçlanmakta zorlanıyor. "Çin İtalya bonosu alacakmış" gibi bir dedikodu çıktığında piyasalar coşuyor.

GEMİSİNİ KURTARAN KAPTAN
Gelişmekte olan ülkeler gelişmişleri kurtarabilir mi? Sorunun yanıtı hem "evet" hem de "hayır" gibi bir şey. Evet, çünkü göreli olarak daha hızlı büyüyen ve dünya ticaretinde giderek ağırlığı artan gelişmekte olan ülkeler gelişmişlerdeki ekonomik faaliyetlerin büyümesine, en azından küçülmemesine destek verebilirler. Bu katkı oldukça sınırlı kalabilir. Ama, hiç yoktan iyidir. Hayır, çünkü çok borçlu konumdaki coğrafyada bulunan ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin döviz rezervlerindeki artışla ayakta kalabilmeleri mümkün değil. Kaldı ki, hiçbir ülke döviz rezervlerinin önemli bir bölümünü kurtarma operasyonu için kullanacak kadar gözü dönmüş olamaz. Bazıları "destek vereceğiz" deseler de, destek verilse dahi, hep çok sınırlı kalacaktır.
Özellikle küresel risklerin arttığı bir dönemde hiçbir ülkenin hiçbir ülkeyi kurtarmak ya da yüzdürmek gibi bir amacı olamaz. Şimdi böyle bir dönemden geçiyoruz. Uluslararası yatırımcılar nakde geçiyorlar. Emtia fiyatları düşüyor. Neredeyse sağlam diye nitelenen tüm ülke paraları değer yitiriyor. Böyle bir ortamda "gemisini kurtaran kaptan" yaklaşımı daha ağır basıyor. Böyle bir denge ise küresel sorunların çözümünü daha da zorlaştırıyor.