Advertisement

Küresel kriz merkez bankalarını ve para politikasını çok öne çıkardı. Krizi geçiştirmek için para politikaları hoyratça kullanıldı. Sonucun başarılı olduğu söylenemez. Merkez bankalarının göreli başarısızlığı küresel kriz öncesindeki son yirmi beş yıldaki para politikasının kazanımlarını sildi, süpürdü.
Küresel düzeyde merkez bankalarının eski itibarlarının olduğunu söyleyemeyiz. Büyük ülkelerin merkez bankası başkanları çeşitli çevrelerde konuşmalar yapıyorlar, çeşitli mesajlar veriyorlar. Ama, yapılan konuşmaların, verilen mesajların eski gücü kalmadı. Şahıslar aynı, ama piyasaları ikna güçleri artık çok farklı.

DAVULU TAŞIYAMIYORLAR
Amerikan Merkez Bankası (FED) küresel kriz döneminde ve hâlâ en aktif merkez bankalarından biri. Krizin başında FED'in aldığı kararlar o denli radikaldi ki, ekonomik birimlerin beklentilerinin daha da bozulmasına neden oldu. "FED böyle yapıyorsa, demek ki durum görünenden de kötü" izlenimi yayıldı. Daha sonra piyasalar FED'i belli yöne itmeye çalıştı. Çeşitli parasal genişleme kararları alındı.
Borsa endeksleri değer kazandı. Amerikan ekonomisi bir süre kıpırdar gibi oldu. Sonra yeniden başa dönüldü. Şimdi, FED'in ekonomiyi ateşlemek için aldığı kararlar ters tepmeye başladı. Örneğin, FED'in portföyündeki devlet borçlanma senetlerinin vadelerini uzatmaya yönelik aldığı karar ters tepti. FED'in karar mekanizmasında çatlaklar oluştu.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) bambaşka zorluklar içinde. Yunanistan ile başlayan Avrupa'daki borç krizi zamanında ve yeterli önlemler alınamadığından büyüdü. ECB maliye politikaları benzeri (quasi fiscal) önlemler almaya zorlandı. Piyasalardan borçlanamayan devletlerin borçlanma senetlerini ikinci piyasada alarak faizlerin yükselmesini engellemeye çalıştı. Bir yandan para bastı, diğer yandan fiyat istikrar hedefini kolluyor görüntüsü vermeye çalıştı. Euro Bölgesi'nde yıllık enflasyon yüzde 3'e gelince, ECB de şaşırdı, Avrupa'daki ekonomik birimler de.
Euro'nun ilk sekiz yılında oldukça iyi bir sınav vermiş olan ECB itibar kaybetti. "Devletler anlaşamıyorlar, ama ECB tek vücut" görüntüsü verilmeye çalışıldı, başarılı olunamadı. Bundesbank Başkanı Axel Weber ve ECB İdare Komitesi üyesi Jürgen Stark'ın istifaları ECB'nin de kaynadığının işaretleri oldu.
İngiltere Merkez Bankası (BoE) enflasyon hedefini dışlayan ilk merkez bankalarındandı. Enflasyon İngiltere'de yüzde 5'e dayanıp ekonomik büyüme ateşlenemeyince BoE'nin itibarı da sarsıldı. Şimdi, BoE'den de çeşitli farklı sesler gelmeye başladı.
Kısacası, tokmak başkasındayken, merkez bankaları davulu sırtladılar. Şimdi o davulu giderek taşıyamaz hale geliyorlar.

BİLDİKLERİ İŞE DÖNMELİLER
Durum, Japonya'da, Brezilya'da, Çin'de, Hindistan'da ya da Türkiye'de de farklı değil. Farklı nedenlerle de olsa, merkez bankalarının her yerde kimyası bozuldu. Para politikasının ne yapmaya çalıştığı konusunda belirsizlikler oluştu. Temel görevi olan fiyat istikrarı hedefinden uzaklaştıkça, merkez bankalarının uygulamaya koydukları politikaların etkisi azaldı, verdikleri mesajların ekonomik birimlerin beklentilerini yönlendirme gücü neredeyse kayboldu.
Beklenti idaresinde zaafların ortaya çıkması piyasalardaki oynaklığı da doğal olarak artırdı. Piyasalardaki aşırı oynaklık merkez bankalarını daha da zor durumlara sokuyor. Bir kısır döngüye girilmiş gibi bir durum var. Kısır döngüden çıkışın tek yolu merkez bankalarının yeniden asli görevlerine dönmesi gibi görünüyor. Çünkü, bildikleri işe yoğunlaştıklarında, merkez bankalarının inandırıcılıkları ve itibarları da artıyor. Geçmişte hep böyle oldu.