Advertisement

Hafta sonu Antalya'daydım.
Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'nın düzenlediği toplantıda TIME Dergisi editörü, Washington Post köşe yazarı ve CNN Televizyonu sunucusu Fareed Zakaria'yı dinledim.
Hintli-Müslüman bir ailenin oğlu. Babası politikacı, annesi ise gazeteci olan Zakaria, Yale ve Harvard mezunu.
Dünya kamuoyunun ve politikacılarının dikkatle izledikleri, yorumlarına önem verdikleri bir kişi olduğu kuşkusuz. Ancak bölgedeki gelişmeleri analiz ederken görüşlerini fazla iyimser buldum.
İyimserliğin her zaman yararlı olduğu görüşündeyim. Ne var ki bunun da bir sınırı olduğunu düşünüyorum.
Yirmi yıl öncesini dikkate aldığımızda gerek dünyada gerekse Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da değişimin olumlu bir çizgide süregittiğinin altını çizen Fareed Zakaria, bunu üç nedene bağlıyor.
Birincisi, politik açıdan 80 ya da 90'lı yıllardaki gibi Asya'da, Irak'ta ve Kongo'da milyonlarca kişinin öldüğü savaşlar artık yok.
İkincisi, ekonomik küreselleşmenin yoğunlaşması ve dünyadaki enflasyonun düşüşü, ülkelerin büyüme oranlarının artmasını da beraberinde getirdi. Yaşam standartlarını yükseltti.
Üçüncüsü ise teknolojideki yeniliklerin bir sonucu olarak telefonun yaygın bir biçimde kullanılması, internet ve sosyal ağların kurulması, dünyadaki iletişimin yaygınlaşmasını sağladı.

ARAP BAHARI DA BUNLARDAN ETKİLENDİ
Birçok sorun, risk ya da belirsizlik içinde bu gelişmeleri küçümsememek gerektiğinin altını çizen Fareed Zakaria, Arap Baharı'nı da bu açıdan yorumluyor.
"Politik, ekonomik ya da teknolojik değişimi yapamayan Arap ülkelerinin yöneticileri şimdi tek tek iktidardan uzaklaştırılıyor" saptamasını yaparak, bunun hiçbir şeyin değişmeyeceğine inandırılan bölge halkı tarafından gerçekleştirildiğinin altını çiziyor.
Bin yılı aşkın süre çeşitli ulusların yönetimi altına girmiş ve bir türlü bağımsızlık kazanamamış bu bölgenin şimdi kendini idare edecek duruma geldiğini belirterek, İslamcı da olsa ileride yönetim yanlışlıkları yapacak iktidarların görevlerini başkalarına devredeceklerini düşünüyor.
Tüm bu yorumların fazla iyimserlik içerdiğini düşünüyorum.
Ancak Daron Acemoğlu'nun ülke ya da bölgeleri analiz ederken 400 yıldan daha fazla bir zaman dilimine gereksinim olduğu şeklindeki yaklaşımını dikkate alırsam "belki" diyorum, "Arap Baharı sonunda Fareed Zakaria'nın beklediği çizgiye oturabilir".

***

Yeni banka kurma izinleri

BDDK sonunda yıllardır sürdürdüğü suskunluğunu bozdu. Lübnan kökenli Bank Audi'ye Türkiye'de banka kurma izni verdi.
Bunun bir politika değişikliği mi yoksa bireysel bir işlem mi olduğunu tam anlayamadım.
Anladığım nokta, bundan sonra banka almak ya da kurmak için sırada bekleyenlerin umutlarının arttığı.
Kişisel olarak yeni banka kurulmasına karşıyım. Mevcut bankaların satın alınması ya da birleşmesi yoluyla sistemin daha etkin çalışacağı görüşündeyim.
Karar tabii ki hükümetin.
Umarım sırada bekleyen ya da yeniden gelecek talepler objektif kıstaslara göre değerlendirilir. Bankacılık sektörü de 80'li ya da 90'lı yıllardaki gibi politik kararlarla banka lisansı dağıtılması gibi durumlarla tekrar karşılaşmaz.