Japonya'da meydana gelen deprem tek kelime ile korkunç. İnsan resimlerine bakamıyor, çekilen flimleri korkarak izliyor.
Büyük bir afet, büyük bir felaket. Halen can kayıplarını ve hasarın ne ölçüde büyük olduğunu bilemiyoruz. Bildiğimiz depremin merkezi konumundaki kuzeydoğu bölgesinin Japon ekonomisine katkısının yüzde 8 civarlarında bulunduğu.
Can kayıplarının ise 10 bini geçeceği sanılıyor.
JAPONYA DÜNYANIN 3. BÜYÜK ÜLKESİ
Japonya dünyanın üçüncü büyük ekonomisi. 60 trilyon dolarlık dünya üretim hacmine 4 trilyon doları aşan bir katkı yapıyor.
Ne var ki bu ülke 20 yıldır ekonomik darboğaz yaşıyor. 1990'lı yıllarda yaşadığı finansal krizi aşamıyor. Bir türlü beklenildiği gibi büyüyemiyor.
2010 yılında ilk kez eriştiği yüzde 4.3 oranındaki büyüme hızı aslında bir yıl önceki yüzde 6.3 oranındaki küçülmenin baz etkisinden ortaya çıkmış bir rakam.
Deprem öncesi IMF'nin tahmini 2011 yılında Japonya ekonomisinin yüzde 1.6 oranında bir performans göstereceği şeklindeydi.
Bu durum kuşkusuz Japonya'nın dünya ekonomisi içindeki ağırlığının da azalması sonucunu beraberinde getirdi. Asya'da liderliği Çin'e kaptırdı. Son 20 yıldır dünya ekonomisine yaptığı katkı giderek düştü.
ÜÇ OLASI ETKİ
Depremin olası ekonomik etkilerine tekrar dönersek kanımca üç nokta önemli.
1- Japonya'daki depremin ilk şokları atlatıldıktan sonra dünya ekonomisine yüksek oranda olumsuz bir yansımanın olacağını beklemiyorum.
Genelde depremlerin ekonomik hasarları başlangıçta beklenenden yüksek algılanıyor. Yaşanan şokla beraber bu algılama gayet doğal.
Deprem sonrası toparlanma ise süratle gerçekleşiyor. Türkiye'de 1999 yılındaki depremde de aynı durumu yaşadık. 2000 yılında büyüme yüzde 6.8 şeklinde gerçekleşti.
Kaldı ki gerek depremin yaşandığı bölgenin ekonomik ağırlığının küçüklüğü, gerekse bu yörenin yeniden inşası için yapılacak harcamaların büyümeye olumlu katkısı dikkate alındığında toplam etkinin fazla olmayacağı ortaya çıkıyor.
2- Başlangıçta bu tür büyük depremlerin kişiler üzerinde yarattığı şok onların bekleyişlerini etkiliyor. Harcamaları duruyor. Yatırım düşünceleri değişiyor.
Piyasa oyuncuları depremin zararlarını giderecek kamu harcamalarının mali dengeyi bozup bozmayacağını sorguluyorlar.
Bu dönemde ekonomik aktivite geçici olarak da olsa duraksıyor.
Ne var ki bu durum belirli bir süre sonra normale dönüyor. Davranışlarındaki şok etkisi de azalıyor.
3- Nükleer sızıntının yaptığı hasarlar ise orta vadede ortaya çıkıyor. Çernobil olayının maliyetinin hâlâ belirlenmemiş olduğunu düşünürsek Japonya'daki sızıntının etkilerini belirli bir süre beklememiz ve yaptığı hasarları ona göre hesaplamamız gerekiyor.
Bu düşüncelerimi Marmara'da beklenen olası yüksek şiddette bir depremin Türk ekonomisine yapacağı hasara yönlendirdim. Nükleer kısmı hariç çok ağır bir tablonun bizi beklediğini bir kez daha fark ettim.
Umarım bir deprem olmaz.