Advertisement

Bankacılık sektörü sonunda dayanamadı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Kredi ortalamasını 3-4 banka yükseltiyor. Polisiye tedbirler almayı tercih etmiyoruz” şeklindeki talihsiz söylemine tepkilerini sert bir biçimde dile getirdiler.

Hikayeyi baştan alırsak, faizlerin düşürülmesi şeklinde hükümet isteğine bir kılıf bulmak için ortaya atılan “munzam karşık arttırma, bu yolla kredi artışını frenleyerek cari açığı azaltma ve sıcak parayı kaçırma” girişimi beklenen sonuçları vermeyince “polisiye tedbirlerin” gündeme geldiği anlaşılıyor.

Özetle hükümet “istediğimi yapmazsanız sertliğe başvururum” diyerek bankalara abanın altından sopayı gösteriyor.

ÖRNEKLER

Peki bu polisiye tedbirler neler olabilir?

Piyasa mekanizmasını ve oyunun kurallarını bir tarafa bıraktığınızda finans kesimi için zorlayıcı bir çok önlem bulunabilir. Bulunmasa da yaratılabilir.

Kullanılması hem arzulanmayan hem de ileriye dönük bekleyişleri olumsuz etkileyecek bu önlemlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

* Söz dinlemeyen bankaların sermaye yeterlilik oranlarını arttırmak.

* Bu bankalara özel munzam karşılık ve likidite oranları uygulamak.

* Çin’de yapıldığı gibi her banka için ayrı kredi limitleri belirlemek.

* Mevduatın miktarının azaltılmasını istemek.

* Yurt dışı borçlanmalarına limit koymak.

* Mevduat faizleri için üst sınır getirmek.

* Yönetimi ikaz etmek, dinlemezse değiştirmek.

* Genel müdürü zorlamak.

Bunlar yapılmaması gereken ve fakat yapılabilir önlemler.

YAŞADIĞIM BİR OLAY

Geçmişte yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.

Yıl 1994. Almanya’nın Berlin kentinde uzun uğraşılar sonunda kurduğumuz Express Trade Bank’ın başındayım.

Bizde kriz çıkınca Alman yetkililer beni çağırdılar. “Türkiye’de kriz var. Alman vatandaşlarından topladığınız mevduatı azaltın” diye emir verdiler. Biraz daha ileri giderek yolunu da gösterdiler. “Mevduat faizlerini düşürün”.

Direndik. “Bakın biz Alman bankası statüsündeyiz. Türkiye’deki kriz bizi etkilemez” dediysek de dinletemedik. Sonunda mevduata verdiğimiz faiz oranlarını indirerek onların istediği mevduat düzeyine indik.

Buna artık “Alman disiplinimi” dersiniz ya da başka bir sıfat mı kullanırsınız bilemem.

Sonunda Türkiye’de bir şey olamadı. Almanya’daki banka da krizden etkilenmedi.

Ancak bu olay benim aklımdan hiç çıkmadı. Alman otoritelerine güvenim azaldı.

 

AVRUPA’NIN TERSİNE

Avupa’lı yetkililer kendi bankalarını, portföylerindeki uzun vadeli tahvillerini satmaya zorluyorlar.

Nedeni Basel III kurallarına göre bankaların elinde daha fazla likit değer bulunmasını sağlayarak, olası bir bankacılık krizde zor duruma düşmelerini önlemek.

Bu sonucu Avrupa bankalarının kısa vadeli tahvillere talepleri artmaya başladı. Türk piyasasından da vadesi kısa Hazine tahvilleri satın alıyorlar.

Bizde ise yapılan son düzenlemeler ile orta ve uzun vadeli tahvillerin banka portföylerinde tutulmasını teşvik ediliyor.

Birisi hata yapıyor ama kim olduğunu bulamadım.