Advertisement

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu dönem görev yapan parlamenterlerinden kimi yakından tanıyorsam listelere giremedi.

Ya bende bir hata var ya da onlar da” diye düşündüm.

Bazılarını dün telefonla geçmiş olsun diye aradım. Kuşkusuz üzgün ve kırgındılar. Geçen dört yıllık dönemde bilgi birikimleri ve deneyimleriyle katkı yapmalarının mükâfatını bu şekilde almalarının üzüntüsü üzerlerine çökmüştü.

Ne var ki parti başkanları ya da yakın çevresi böyle entelektüel katkıları dikkate almadıkları için yeni dönemde onları listeye alınmamışlardı. Kriter “partiye ve partiliye ne yararları var” noktasında yoğunlaşınca böyle bir tablo karşılarına çıkmıştı.

Geçmişte tanıdığım bir milletvekili yeniden seçilebilmek için “asgari 10-15 bin kişiye ve onların yakınlarına ya iş bulacaksın, ya da sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlayacaksın” diye bir saptama yapmıştı. Kendisi bunu gerçekleştiremediği için de ikinci dönem seçilememişti.

Önümüzdeki dönem milletvekili olamayacakların büyük bölümünün yaşam biçimleri ve şartları kuşkusuz değişecek. Bazıları yeniden iş kurmak durumunda kalacaklar. Bazıları “nasıl tekrar seçilebilirim” hesaplarını yapacaklar. Çoğu da köşesine çekilip oturacak.

Demokrasimizin kırılgan yönlerinden bir de bu diye düşünüyorum.

Proje üreten, Türkiye’nin nasıl daha fazla büyüyeceği konusuna odaklanan, bu düşüncelerini yasa taslakları ile destekleyen ve liderini bu konularda zorlayan kişilerin parlamentoda uzun süre kalması olasılığı düşük oluyor.

Tabii bu kırılganlığın kaynağını parti başkanlarının hegemonyası oluşturuyor. Onlar da koşullara uyarak “hâkimiyeti ele alamazsam ya da kaybedersem ne olur” noktasından hareket ederek davranışlarını belirliyorlar. Sonunda böyle bir tablo karşımıza çıkıyor.

Çözüm aslında fazla karmaşık değil.

Karmaşıklık liderlerin yaklaşımlarından ve düşüncelerinden ortaya çıkıyor.

 


JAPONYA DEPREM SAYESİNDE BÜYÜYECEK

Japonya ekonomisi için deprem öncesi yapılan büyüme tahminleri pek parlak değildi. 2011 ve 2012 yıllarında yüzde 1 ile 2 arasında bir düzeyde bir büyüme bekleniyordu.

Şimdi deprem sonrası için tahminler yapılıyor ve büyüme yaklaşık yüzde bir puan daha yüksek çıkıyor.

Nedeni yıkılan binaları, iş yerlerini ve altyapıyı yapmak için sarf edilecek harcamaların milli geliri yaz aylarından itibaren arttıracak olması.

Yıkılan ya da hasar gören yerleri stok, milli geliri ise akım olarak dikkate aldığımızda, hasarı tamir için yapılan harcamalar güçlü bir ivme ile ekonominin canlanmasını sağlıyor.

Kuşkusuz hiçbir ülke karşılaşacağı afetler ile büyüme hızını yükseltmek istemez ama sonuç böyle çıkıyor.