IMF yeni başkanını yakında seçecek. At pazarlığı başlıyor.
Siz IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun "adaylar şu tarihe kadar müracaat etmelidirler" ya da "adaylarda aranan şartlar şunlardır" demesine bakmayın. Seçim yalnızca dünyayı yöneten birkaç lider arasında at pazarlığı şeklinde olacak.
Bu sistem bizde de mevcut. Seçimler öncesi aday belirleme sürecinde dosyasını hazırlayanlar parti merkezinin yolunu tutuyor, zamanında müracaatlarını yapıyorlar. Belirlenmiş kriterlere de uyduklarını zannediyorlar.
Ne var ki seçimi yapan parti başkanı ve etrafındaki dar bir kadro oluyor.
Şimdi yeni IMF Başkanı için at seçme görüşmeleri başlıyor.
Avrupalılar "burası benim saham, kimseye verdirmem" diye tutturdular.
ABD yöneticileri ise sessizler. Son kararın kendilerine ait olduğunu biliyorlar. IMF'de yüzde 15 üzerinde oy hakkı olan tek üye ülke ABD. Onun dediği olmazsa seçim de gerçekleşmez.

KURT KANUNU
Beklenti, seçimin haziran ayı sonuna kadar yapılıp, bu işin bitirilmesi şeklinde. Bu döneme kadar geçecek zamanda ise "Kurt Kanunu" işleyecek.
Kemal Tahir'in aynı adlı romanını çok severim. "Kurtlukta düşeni yemek kanundur" der.
Kurtların aç kaldıkları zaman bir daire etrafında saatlerce dönüp dans etmelerinden kaynaklanan bu söyleme göre, dans devam ederken ilk yorulup düşen türlerince yenik sayılıp, diğerlerince yenir. İşte bu Kurt Kanunu'dur.
Bakın eski IMF Başkanı içinde bulunduğu şartlardan yorgun düşünce kendisini bir güzel yediler. İtibarsızlaştırıp, bıraktılar.
Kemal Derviş'i dışarıdaki medya kuruluşları aday gösterdi. Bizim hükümetten destek gelmeyince bir boşluğunu bulup ona da Kurt Kanunu'nu uyarladılar.
Şimdi yeni adaylar ortaya çıkacak. Yorgun, geçmişinde grilikler bulunan ve söz sahibi ülkelerce benimsenmeyen adaylara bu kanun tatbik edilecek.

*

ÖRNEKLERİ FAZLA
Olaya sadece "libido yüksekliği" açısından bakmayın. Bunun daha birçok farklı örnekleri de var.
Geçmişte uluslararası kuruluşların üst düzey yönetimine seçilecek kişiler için yapılacak görüşmelerde "bankalara yumuşak davranıyor", "çok Avrupacı" ya da "sert" sıfatlar verilerek elenenleri hatırlıyorum.
Bir keresinde G-20 toplantıları nedeniyle Berlin'deydim. 2000'li yıllardı. O tarihlerde de yeni bir IMF Başkanı seçimi söz konusuydu.
Benim de takdir ettiğim yetenekli, bilgili ve bu görevi layıkıyla yapabilecek nitelikte bir adayı ne yazık ki hükümeti desteklemedi. Toplantılar sırasında bir yemekte konuşmacı olarak kendisini sahneye çıkardılar. Heyecan ve stres altında düşük performans gösterince ipini çektiler.
IMF Başkanı'nın seçimine kadar geçen sürede bu tür örneklere sıkça rastlayacağız.
Bakalım at pazarlığı yapılırken Kurt Kanunu kimlere, nasıl uygulanacak?

*

Bilgisi az, fikri kıt yalanı bol seçim konuşmaları
Rahmetli Uğur Mumcu "bilgisi yok, fikri var" söyleminin yaratıcısıydı.
Sadece siyasette değil yaşamın her kesitinde bunun örneklerine rastlamaktayız.
Bu olgu bir nitelik eksikliği ve çağa ayak uyduramamanın sonucuydu ama gerçekti.
Seçimler yaklaşırken dikkat ediyorum, aynı söylemde de köklü bir değişiklik göze çarpıyor.
Bilgisi olmamasına karşın fikri de bulunmayanlar şimdi artık bir de yalan söylemeye başladılar. Halkın gözünün içine baka baka gerçekleri saptırıyorlar. Bilinenleri kendi akıllarından geçenlere göre şekillendirip kamuoyuna sunuyorlar.
Elinizden "ayıptır" demekten başka bir şey gelmiyor.

Advertisement