Advertisement

Biz burada seçimlerle uğraşırken dünyanın belli başlı merkez bankaları 2012 yılını düşünmeye başladılar bile.
Önümüzdeki yıla ilişkin beklentileri ve olası gelişmeleri göz önünde tutarak, temel amaçlarının da fiyat istikrarını sağlamak olduğunu unutmadan politikalarını çiziyorlar, önlemlerini alıyorlar.
En önemli konuları enflasyonist bekleyişlerin seyri. İkinci olarak da ekonomik canlanmanın 2012 yılında ne durumda olacağını tahmin etmeye çalışıyorlar.
Ülkelerin öncelikleri farklı olsa bile bu iki noktaya yoğunlaşmış durumdalar.
Avrupa Merkez Bankası enflasyon şahini bir kurum olduğunu geçen hafta içinde yaptığı bir toplantı sonrası bir kez daha gösterdi. Faizleri değiştirmedi ama temmuz ayında 25 baz puan arttıracağının sinyalini verdi.
Yine geçen hafta içinde Brezilya ve Kore politika faiz oranlarını 25 baz puan yükselttiler. Çin ve Hindistan'ın daha önce attıkları adımları takip ettiler.
Polonya, İsrail ve Avustralya da faiz artırımı rüzgârına kapılan merkez bankaları arasında yer alıyorlar.
Bütün bunların amacı, artan petrol ve uluslararası mal fiyatları nedeniyle yükseleceğini tahmin ettikleri enflasyonu önceden kontrol altına alabilmek. Enflasyonist bekleyişlerin orta vadeli enflasyon hedeflerine uygun süregitmesini sağlamak.
Bu eğilimden ayrılan iki önemli merkez bankası var. ABD ve İngiltere merkez bankaları. Onların sorunları farklı. Ekonomileri bir türlü canlanmıyor. Siyasilerin onların üstlerindeki baskısı güçlü. Bu durumda faiz artırımında isteksiz davranıyorlar.

AYRIŞMA AÇIK
Biz ise bu iki gruptan da ayrışmış durumdayız.
■ Faiz takıntımız nedeniyle zaten birinci gruba giremiyoruz.
■ Bizdeki sorunun canlanma değil aşırı ısınma olması sonucu ikinci grup ülkelerle de benzerliğimiz yok.
■ Fiyat istikrarı yerine aşırı kredi büyümesini önlemeyi hedeflediğimiz için kullandığımız araçlar farklı.
■ Enflasyon hedefimiz diğer ülkelerden daha yüksek. Bunu da fazla dert etmiyoruz.
■ Seçim sathı mailinden geçiyoruz. Tüm bu nedenler bizi zorunlu karşılıklarla para politikasını yönetmeye götürüyor.
2012 yılını düşünme konusunda ise, işte tam da burada dünyadan ayrışıyoruz.

*

Oh, biraz rahatladık
Seçim kampanyaları nihayet bitti. Şimdi biraz rahata, huzura kavuşacağız.
Geçtiğimiz iki ay bir kâbus gibiydi. Böylesine şiddet ve öfke içeren, çamur gibi bir siyasetten örnekler veren, negatif enerji yayan bir seçim kampanyası dönemi görmemiştim. Bir daha da görmek istemiyorum.
Havada uçuşan kasetler, yalanlar üzerine kurulmuş değerlendirmeler, hakaretler, tutulması olanaksız sözler, açığa vuran hırslar ve öfkeler bu seçime damgasını vurdu.
O yeni yetişen beyinlerin, genç kafaların ve gelecek bekleyen nesillerin hafızalarında unutamayacakları olumsuzluklar maalesef yer etti.
Türk halkının büyük bir bölümünün bunu hak ettiğini zannetmiyorum. Ama oldu.