Seçimler bitti. Sonuçlar alındı. Piyasalar bekledikleri ve arzuladıkları sonuçları görmekten memnunlar.
AKP istedikleri gibi Anayasa'yı tek başına değiştirecek çoğunluğa sahip olamadı. Son 8 yıldır uygulanan ekonomi politikaların sürecek olması piyasalarda oluşan belirsizliği azalttı.
Ancak ekonomide son yıllarda ortaya çıkan kırılganlıkların sürüp gitmeyeceğini de iyi biliyorlar. Dolayısıyla bir "Action Plan" bekliyorlar.
Bu "Action Plan" çerçevesinde seçim sonrası uygulanması beklenen önlemler demetinin temel noktalarını şöyle özetleyebiliriz:
■ Cari işlemler açığını azaltmak en acil konu olarak önemini koruyor. Dün açıklanan nisan ayı cari işlemler dengesizliğinin büyüklüğü durumu açık biçimde özetliyor. Bu kadar büyük bir açığın finansmanının hâlâ sorunsuzca sürmesini bize verilen avans anlamında yorumlamak gerekiyor.
Faiz dışı fazlayı artırmak, büyümeyi yavaşlatmak ve finansmanın kalitesini yükseltmek kısa dönemde alınacak önlemlerin başında geliyor.
Daha sonra ise orta ve uzun vadede sanayinin girdi yapısını değiştirmek, enerji politikasını gözden geçirmek, sosyal güvenlik sistemini yeniden ele almak ve finans sektörünün uzun vadeli fon yaratma kabiliyetini artırmak şimdiden atılacak adımlardan bazılarını içeriyor.
■ Büyüme stratejisinin temellerini belirlemenin de önemli bir gündem maddesi olduğu inancındayım.
■ İstihdamın artırılması, işgücüne katılım oranının yükseltilmesi ve işsizliğin yapısal öğelerinin belirlenerek ayıklanması da üzerinde kafa yorulması gereken konular arasında yer alıyor.
■ Avrupa Birliği ile soğuyan ilişkiler acilen çözüm bekliyor.
■ Yılan hikâyesine dönen ve sürekli değişliğe uğrayan teşvik sisteminin gündemde kalmasında yarar var.
■ Kamu finansman dengesini sağlamak yanında kamu açıklarının kalitesini de yükseltmek gerekiyor. Bu bağlamda Mali Kural gündeme tekrar gelebilir.
■ "Sıfır faiz" konusundaki Başbakan'ın takıntısının yok olacağını sanmıyorum. Bu noktanın Merkez Bankası üzerindeki baskısı giderek artacaktır.
Merkez Bankası'nın "bağımsızlığını" koruması açısından faizin belki de en hassas konulardan birisi olacağını da dikkate almak lazımdır.
Bu kadar acil ekonomik konular ortadayken, hükümet elde ettiği başarının da rüzgârıyla Anayasa değişikliğine odaklanır ve uzlaşma dışında ısrarı sürerse gündemdeki konular piyasa sisteminin çözümüne kalır.
Bunun da faturası ağır olur.
*
Avrupa kilisesi
IMF başkanlık seçimi iyice kızıştı. At pazarlığı sürüyor.
Avrupalıların yeni başkanın kendilerinden olma geleneğini sürdürme istekleri bu kez gelişen piyasalara sahip ülkelerin tepkisiyle karşılaşıyor.
IMF'nin yeni seçilecek en tepe yöneticiliğine adaylığını koyanlardan birisi de Meksika Merkez Bankası Başkanı Agustin Carstens. Eski bir IMF çalışanı. Daha önce de Meksika Maliye Bakanı olarak görev yapmış bir kişi.
Avrupalıların Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde'yi aday olarak belirlemelerine "Yeter artık, Avrupa kilisesinden birini seçmeyin" diye tepki göstermiş.
"AB bir Hıristiyan kulübüdür" diye söylediğimizde bize inanmayanlar, şimdi başlarına aynı tür iş geldiğinde tepkilerini benzer şekilde veriyorlar.
Kendileri Hıristiyan olsa bile.