Hafta sonu merkezi Basel'da bulunan Uluslararası Ödemeler Bankası'nın (BIS) genel kurul toplantısı yapıldı.
Bu toplantıların resmi yönünden çok eğlence tarafı ağır basar. BİS'e üye olsun olmasın tüm merkez bankası başkanları Basel'a çağrılır. İkram ve misafirperverlik iyidir.
Akıllarda ise her yıl hazırlanan yıllık rapor kalır.
Bu yıl 200 sayfayı aşan raporda ilginç temalara değinilmiş, analizler yapılmış ve merkez bankalarının geleceğe bakışı özetlenmiş.
BIS yönetiminde hâkimiyet enflasyon şahini merkez bankalarında olunca, enflasyon ele alınan konuların başında gelir.
Son raporunda da BIS önümüzdeki dönemde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan piyasalara sahip ekonomilerde enflasyon tehlikesine dikkati çekerek merkez bankalarının süratle faiz artırarak bu sürece tepki göstermesini istiyor. İşte bu noktada Türkiye diğer ülkelerden ayrışıyor.
Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadar, hükümet yeni dönemde sabit faizi esas alarak uygulanacak ekonomi politikalarını şekillendirecek. Politikalar arasında enflasyon öncelik taşımıyor. Dolayısıyla faiz aracı da enflasyon denkleminde yer almayacak.
Buna karşılık düşecek faizle cari işlemler açığı azaltılmaya çalışılacak.
Faiz silahı elinden alınan Merkez Bankası'nın ise yapacağı bir şey yok. Sadece konuşmalar, bildiriler ve çalışmalarla faizin işe yarayan bir araç olmadığını izleyenlere anlatması gerekiyor.
Kendine inananları kuşkusuz bulabilir ama cari açıkla beraber enflasyon riskini yönetmede başarısız olursa fatura kendisine çıkar.

***

TL'nin seyri
Seçim sonrası TL'nin değer yitirmesi giderek hızlandı. Sepet bazında dün 2 değerine yaklaştık.
Nedeni basit. Uygulanan döviz kuru rejiminde döviz arzı ve talebi arasında dengesizlik ortaya çıkınca bu TL'nin değerine yansıyor.
Geçmişte döviz arzı fazlaydı. TL değerlendi. Şimdi ise arzı azaldı ya da talebi fazlalaştı. TL değer kaybediyor.
Nedenlerini bir kez daha sıralayalım.
■ Cari açık ve buna karşı önlem alınmamasının tedirginliği sürmekte.
■ İç talebe dayalı büyümede bir yavaşlama yok.
■ Dünyada ortaya çıkan enflasyon riskine karşı bizim Merkez Bankası'nın faiz aracını kullanması kısıtlandı.
■ İthalat ve ihracat arasındaki makas açılınca döviz talebi yükseldi.
■ Dış konjonktür nedeniyle gelişen ülkelere karşı risk iştahı azaldı.
■ Türkiye'de mukim döviz tevdiat hesap sahipleri oluşan belirsizlik içinde TL'ye dönme çıtasını yükseltti.
■ Son günlerdeki siyasi gelişmeler piyasaları ürküttü.
■ TL'nin değer yitirmesinin enflasyona yapacağı olumsuz etkiler gündeme gelmeye başladı.
■ Sıcak paracılar gerek kâr marjlarının azalması gerekse ortaya çıkan yeni riskler nedeniyle "bekle-gör" yaklaşımını tercih ettiler.
Tüm bu nedenler bir araya gelince TL'nin diğer dövizlere karşı değer yitirmesi gayet normal.
Aynı koşulların kısa dönemde sürmesini ve TL'nin değer kaybının devam etmesini bekliyorum.
Ta ki, hükümet önlemlerini açıklar, Merkez Bankası faiz dahil gerekli müdahalesini yapar ve dış konjonktür biraz sakinleşirse durum tersine dönebilir.

Advertisement