Bu yılın ilk çeyreğine ait büyüme verileri dün yayınlandı. Yüzde 11 oranında açıklanan ilk çeyrek büyümesi tüm beklentilerin ve tahminlerin üzerindeydi.
Bu sonucu duyunca hatırıma ekonominin ısınıp ısınmadığına ilişkin tartışmalar geldi.
Teknik tanımıyla çıktı açığının hâlâ devam ettiğini söyleyenlerle çıktı açığı kapandı diyenlerden, ikinci grubun haklı çıktığı yüzde 11 oranındaki büyümeden açıkça anlaşıldı sanıyorum.
YÜKSEK BÜYÜME NEDENLERİ
Peki bu aşırı ısınmayı ve yüksek hızda süregiden büyümeyi gerçekleştiren nedenler nelerdir sorusuna verilecek yanıtlar şöyle özetlenebilir:
■ 2010 yılında iç talebe dayalı olarak ivme kazanan büyüme Haziran'da yapılacak genel seçimlerde hükümetin değişme olasılığının düşüklüğü nedeniyle hız kesmedi. Politik istikrarın büyümeye pozitif etkisi süregitti.
■ Seçim nedeniyle kamu harcamaları geçen yıla kıyasla arttı.
■ Düşük faiz oranlarından güç alan harcama eğilimine dayalı iç talep, büyümenin motoru oldu.
■ Dış fon akışında bir kısıntı ortaya çıkmadı.
■ Özel sektörün yatırım harcamalarındaki yüzde 30'ların üzerindeki artış trendi devam etti.
■ Bu yılın ilk çeyreğindeki büyümeye stok değişiminin katkısı negatif olmasına ve dış talebin eksi değerdeki katkısında bir değişme gözlenmemesine karşın, iç talebin geçen yılın aynı dönemine göre iki misli artması tüm olumsuz gelişmeleri perdeledi. Büyümeyi ateşledi.
■ Üretim bazında ise tarımın yüzde 4.1 'lik, sanayinin yüzde 12.3'lük ve hizmetler sektörünün yüzde 10.2'lik büyüme oranları dikkat çekiciydi. Özellikle tarım üretimi geçen yılın aynı dönemindeki 0.8 oranındaki büyümesinin kat kat üzerinde gerçekleşti.
Bu bağlamda Merkez Bankası'nın kapasite kullanım oranlarının düzeyinin kriz öncesinden daha düşük olduğunu gerekçe göstererek ekonominin ısınmadığına ilişkin söyleminin büyüme verileri ile örtüşmediğini bir kez daha tekrarlamak isterim.
Benim başından beri kapasite kullanım verilerinin doğruluğuna güvenim tam olamadı. Bu verileri hep başka gelişmelerle test ettim. Bu yargımın bir kez daha doğru olduğunu sanıyorum.
YILA İLİŞKİN BEKLEYİŞLER
Büyümenin bu yılın ikinci çeyreğinde de aynı hızla süregittiğini düşünüyorum.
Seçim öncesi ekonomi canlıydı. Harcama ve üretim tarafında döviz darboğazına dayanan ya da belirsizlikten kaynaklanan bir yavaşlama işareti göremedim.
Bu nedenle ikinci çeyrekte de, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla, çift haneye yakın bir büyüme performansı bekliyorum.
Yıl için ise başımıza bir kaza gelmezse yüzde 7'lik büyümeyi gerçekleştireceğimizi sanıyorum.
Bu sürecin en önemli engeli dış ticaret ve cari işlemler açığının ürkütücü boyutlara ulaşması ve bunun sonucunda dış kaynaklarda gözlenecek bir daralma olacaktır.
***
Uçamamanın dayanılmaz ıstırabı
Dün Atatürk Havalimanı'nda uçağın içinde 1.5 saat bekledikten sonra havalanabildik.
Uçağın kalkış saati olan 11.30'da yolcular yerlerini aldılar, kapılar kapandı. Pilot yoğun trafik nedeniyle motorları yarım saat geç çalıştıracağı anonsunu yaptı. Piste çıktığımızda kalkış sıramız 16 idi. Arkamızda 20 kadar uçağı bırakarak havalanmamız ise bir saat sürdü.
Turizm sezonunda pistlerin bazıları bakıma alınmış. Gecikmenin nedeni buymuş. Pilot öyle söyledi.
Madem kapasite yetmiyor neden bu kadar uçuşa izin veriliyor anlamaya olanak yok. Zaten anlamaya çalışmak da abesle iştigalden başka bir şey değil.
Tek önerim, siz siz olun öğle saatlerinde Atatürk Havalimanı'ndan kalkacak bir uçağa bilet almayın.