Advertisement

Türkiye'nin kamu finansman dengesi uzun yıllardır böylesine iyi bir performans göstermemişti.
Bu yılın ilk altı ayındaki bütçe verilerinin beklenenden de olumlu gerçekleşmesinde birçok faktör yardımcı oldu. Büyüme hızının yüksekliği, mali affın katkısı, düşük enflasyonun getirdiği faiz düzeyi ve Maliye Bakanlığı'nın çalışmaları bu sonuçları beraberinde getirdi.
Yıllardır IMF denetiminde uygulanan ekonomik programdan siyasilere kalan miras kanımca mali disiplinin öneminin anlaşılmasıydı. "Evinin önünü temiz tutarsan çok kirlilikleri devre dışında bırakırsın" yaklaşımının kamu maliyesinde de geçerli olduğu iyice özümsendi sanırım.
Hükümet mali disiplinin önemini fark edince ve de bunun için şartlar oluşunca, bu anlayışı var gücüyle uyguladı. Bütçe dışı fazlaya önem verdi. Dünya konjonktüründen kaynaklanan ucuz finansman olanakları da bu yaklaşıma destek verince, kamunun finansman dengesi tüm yapısal sorunlarını bir kenara bırakarak düzgün performans gösterdi.

YENİ GÖREV
Bu durumda kanımca bir adım daha atmak gerekiyor.
O da kamu gelirlerinde oluşan fazlalıkları bir fonda toplayarak Türkiye'nin gereksinimi olan altyapı yatırımlarına daha hız vermek.
Bu tür fonlara "Ulusal Refah Fonu" (URF) (Sovereign Wealth Fund) diyorlar. Dünyadaki örnekleri hayli çok.
Genelde petrol gelirlerindeki fazlalıkları bu tür fonlarda toplayarak çeşitli amaçlarda kullanan ülkeler var. Çin gibi cari işlemler fazlasının bir miktarını URF'de biriktirerek ülkenin dış yatırımlarına finansman sağlayan örneklere de rastlamak mümkün.
Halen tutarı 4 trilyon dolara ulaşmış URF'ler kamunun direktifleri ve yönlendirmesiyle işlev görüyor. Petrol fiyatlarında son dönemlerdeki artışlar bu fonların büyüklüğünü olumlu biçimde etkiliyor.
Türkiye'nin ne petrol gelirleri ne de cari işlemler fazlası var. Buna karşı büyümesi yüksek. Ne kadar fazla büyürsek vergi gelirleri buna bağlı olarak o kadar artıyor.
Ayrıca mali aflar ya da özelleştirmeden elde edilen gelirler gibi geçici nitelikte kamu kaynakları var.
Bu tür gelirlerin ayrı bir fonda toplanması iki konuda bize yardımcı olacaktır.
Birincisi, bu fondaki kaynaklar karayolları, demiryolları, havaalanları ya da metro gibi özel sektöre pek cazip gelmeyen alanlardaki yatırımları finanse edebilecektir.
İkincisi ise, kamu maliyesindeki performansı daha iyi ölçme fırsatını bize verecektir. Sağlık harcamaları gibi geçici nitelikte bazı gelirlerle kamufle edilmiş sorunlu alanları tespit edip üzerine gitme olanağı ortaya çıkacaktır.
Bu tür URF kurmak için yasa gerekmektedir. Bu yasanın sadece şekil açısından değil aynı zamanda Özal zamanındaki fon rezaletini önleme açısından da gerekli olduğuna inanmaktayım.

YASA GEREKLİ
80'li yıllarda Özal, bazı harcamaları bütçe dışına taşımak için aldığı yetkiyle 11 8 adet fon kurmuştu. Bütçe disiplinini altüst eden ve kamu gelirlerinin nerelere harcandığı konusunda şeffaflığı ortadan kaldıran bu uygulamaya IMF anlaşmalarının getirdiği bir şartla daha sonra son verilmişti.
Mali Kural'ı bir bakıma benzeyen URF kurulması görüşü kanımca önümüzdeki yıllarda hem bütçede disiplini daha da pekiştirecek, hem de altyapı yatırımlarını hızlandıracak bir nitelik taşıyacaktır.