IMF-Dünya Bankası toplantılarını takip etmek için geldiğim Washington'da içim katıldı.
Ülkelerinin ekonomilerini yönetenlerin ve bankacıların olumsuz düşünceleri, kuşkuları ve korkuları arasında sıkıştım, kaldım. Bu durumda iyi haberler duymak için yapılacak tek bir şey kalıyordu. O da Türkiye'yi konuşmak.
Bu kadar kargaşa içinde olumluluk özlemi çekenler de aynı şeyi yapıyorlar. Türkiye'nin performansına bakıyorlar. Türk yetkililerin konuşmalarını dinliyorlar. İçleri açılıyor.
Büyümenin azaldığı, kamu borçluluğunun arttığı ve bankacılık krizinin şekil değiştirerek yaklaştığı bugünlerde Türkiye, büyümesi güçlü, kamu borcu düşük ve bankaları sağlam bir ülke konumunda görünüyor.
Bizim bankaların üst düzey yöneticileri de oluşan bu ortamın keyfini çıkarıyorlar. Başları dik o toplantıdan öbürüne koşuyorlar.
Ancak bu görünüm iki noktada bozuluyor.
Birincisi, cari işlemler açığının kabul edilme sınırlarını aşan yüksekliği, ikincisi ise büyümenin önümüzdeki yıllarda sürdürülüp sürdürülemeyeceği konusu.
ABD ve Avrupa'daki çalkantılar sürer ve sonunda ikinci dip ortaya çıkarsa Türkiye'nin buna nasıl tepki vereceği de akıllardaki sorulardan birisi olarak karşınıza çıkıyor.
Bizim gibi iç açan başka ülkeler de var. Toplantılar sırasında sayıları giderek azalan akşam davetleri ve resepsiyonları verenler de bunlar. Körfez'de, Asya'da ve Latin Amerika'da bulunan bazı ülkeler bu mutlu azınlığın içinde yer alıyorlar.
Dış politika açısından Türkiye'nin Washington'dan görünümünü ise TÜSİAD'ın Washington temsilcisi Abdullah Akyüz'ün düzenlediği toplantıda Ömer Taşpınar'dan öğreniyoruz.
Başlıca sorun Türkiye-İsrail ilişkileri. Taşpınar son gelişmeler nedeniyle Türkiye'nin ABD Kongresi'ni kaybettiğine vurgu yapıyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesinin gereğine değiniyor.
Öte yandan anlatılanlardan dikkatimi çeken bir başka nokta, ABD'nin liderlik yapma yönteminde gözlenen değişim. Uzmanları, ABD'nin artık ön plana çıkarak liderlik yapmak istemediğini söylüyorlar.
ABD, yerel lider ülkelere önem veriyor. Onların arkalarında durarak yeni bir yaklaşım sergiliyor.
Bu çerçevede Türkiye de yerel bir lider olarak görülüyor.
***
IMF'nin önerileri
IMF'nin Türkiye'ye bakışını Washington'da değil de, Ankara'dan gelen haberlerden öğrendik.
IMF, Türkiye ile gerçekleştirdiği 4. madde görüşmelerinin ön raporunu bu kez kapsamlı tutmuş. Nedeni daha önceki raporların kamuoyuna açıklanmaması olsa gerek.
Ön rapordan öğrendiğimize göre IMF uzmanları Türk ekonomisinde belirledikleri kırılganlık noktalarının düzeltilmesi için önerilerde bulunmuşlar.
Faiz dışı fazlanın artırılmasını, fiyat istikrarının şeffaf ve tutarlı bir çerçevede tekrar rayına oturtulmasını, enflasyon hedeflemesinin kredibilitesinin yeniden tesis edilmesini, bu amaçla politika faizinin yukarı doğru ayarlanmasını ve döviz rezervlerindeki azalmanın durdurulmasını istemişler.
IMF'nin bu önerilerinin hükümetin uyguladığı politikalarla çatıştığı açık.