Biliyorsunuz, bütçenin yapısal sorunlarını sık sık vurgularım. Ocak-ağustos bütçe rakamlarında buna yönelik önemli işaretler var. Harcamalarda esneklik azalırken, gelirlerin performansı ekonomik aktiviteye bağlı olarak düşüyor.

GELİRLER TEKLEMEYE DEVAM EDİYOR
Gelirlerin içinde payı çok olan KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler, ekonomideki harcamalarla artıyor. Bu sene olduğu gibi ithalat ve ekonomik büyüme beklenenden düşük olunca istenen vergi toplanamıyor. Sekiz aylık rakamlara bakınca vergilerin, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 7.5 arttığını görüyoruz. Dahilde alınan KDV artışı yüzde 2.8 iken, ithalden alınan KDV'de artış sıfır, yani yok. Her iki kalemdeki reel artışlar negatif.
Bu sorunun farkında olan otoriteler son yıllarda vergi dışı gelirlere yüklenerek mali disiplinin sağlanabileceği algısını topluma ve piyasalara yerleştirmek için başarılı bir mücadele sergilediler. Dolayısıyla bütçe gelirleri içerisinde vergi dışı kalemlerin payı büyüdü. Bu bağlamda gelirlere bakınca; geçen yıl yapılan vergi aflarının taksitlerini (5 milyar TL), Merkez Bankası'nın bu yılki yüksek temettü ödemesini (7.2 milyar TL) toplam gelirlerden çıkardığınızda, bütçenin gelir performansındaki sorunlar daha net ortaya çıkıyor. Hatırlamakta yarar var, bütçenin gelir varsayımları içerinde 10 milyar liradan fazla özelleştirme geliri yer alıyor. Henüz yeni bir özelleştirme yapılamadığı için bu kalemden de beklenen gelir sağlanamayacak.

ESNEK OLMAYAN HARCAMA KALEMLERİNDEKİ ARTIŞ DEVAM EDİYOR
Harcama tarafında, faiz ödemelerini çıkarırsanız artış oranı yüzde 17'ye yaklaşıyor. İster toplam bütçe gelirlerindeki yüzde 10.4'lük artışla ister yukarıda verdiğim vergi gelirlerindeki artışla karşılaştırın. Ara açılıyor. Açılma bir defalık harcamalardan kaynaklansa, konjonktürel olsa dert değil. "Dış ekonomilerde sorun var, geçici transferlerle ekonomiyi destekliyoruz" dersiniz, anlayışla karşılanabilir. Ancak artışın büyük kısmı esnek olmayan kalemlerden; personel harcamaları ve sosyal güvenlik için yapılan harcamalardan.
Devletin memur ihtiyacı devamlı olacaktır. Sosyal güvenlikte en büyük artış kalemi sağlık ve sosyal güvenliği bulunmayanlara sağlanan hizmetler karşılığı yapılan harcamalarda. Sosyal devlet olmanın gereği bu tür giderlerden kaçınmak zor. Hele seçim döneminde bu tür harcamalarla oynanamaz.
O zaman bu tür artışlara paralel olarak sağlam gelir artışları da bulmak gerek. Aksi halde vergilere dokunmadan, geçici kalemlere güvenerek çoğaltılan harcamalar kalıcı (yapısal) açıklara neden olmaya devam edeceklerdir.

AÇIK HEDEFİ TUTMAYACAK
Siyasi otoriteler de söyledi, yıl sonu bütçe açığı hedefi tutmayacak. Bütçenin yıllardır uygulanagelen diğer bir sorunu da harcamaların son çeyreğe biriktirilmesidir. Sene başında ödenekler serbest bırakılmaz, önceki yılın emanet ödenekleri kullanılır. Yılın bitimine doğru tüm saklanan ödenekler harcanır. Bütçe açığı patlar.
Seçim dönemine girdiğimize göre bu yıl da benzeri tekrarlanacak. Kaba tahminler yıl sonunda bütçe açığının milli gelirin yüzde 2.5'i kadar olabileceğini gösteriyor. Hedefin yüzde 1.5 olduğu hatırlanırsa, sapmanın az olduğu söylenemez. Açık yıl sonuna kadar Hazine borçlanmasına bir baskı yaratır. Uzmanlar kalan sürede borç çevirme oranının yüzde 100 civarında olabileceğini tahmin ediyor. Bozulma aşırıya kaçmazsa sorun olmaz. Bu bağlamda kamu açıklarını kapatmak için hazırlıkları yapılan zamların ve vergi ayarlamalarının; gelecek yılın büyümesine, enflasyonuna, bütçesi ile finansman denklemlerine olumlu etki yapması şart. Umarım kaş yapalım derken göz çıkartılmaz.

Advertisement