Advertisement

Merkez Bankası’nın son uygulamaları ve bu uygulamalarla ilgili peş peşe süren açıklamalar, ekonomi gündemini uzun süreden beri işgal ediyor. Merkez Bankası’nın pek de anlaşılmayan bu açıklamaları sermaye piyasasından rol çalmış oldu ve sermaye piyasasıyla ilgili son dönemlerde medyaya yansıyan önemli bir gelişme, haber ve yorum ortaya çıkamadı. Kuzey Afrika olayları da gündeme bomba gibi düşüp, piyasalar tepetaklak olunca sermaye piyasası ile ilgili kimsenin sesi çıkmamaya başladı. Şu anda varsa yoksa cari açık, petrol fiyatları, döviz kuru. Başka konuşacak bir şey bulamıyoruz.
Oysa hayat devam ediyor. Sermaye piyasası da aslında hareketli. Hatta sermaye piyasasının şu anda gündeminde olup da, yoğunluk nedeniyle medyada kendisine yer bulamayan öyle gelişmeler var ki, belki de sermaye piyasasının geleceği belirlenecek. Sermaye piyasası için fazlasıyla önemli bu karar süreçleri hakkında kurumlar ciddi bir çalışma içinde. Bu gelişmelerin başında İMKB’nin şirketleşmesi ve orta-uzun vadede özelleştirilmesi geliyor. Geçen yazımızı buna ayırmıştık. Ama görünen o ki, bu konu hakkında daha çok konuşacak zamanımız olacak. Bir sonraki yazıda tekrar bu konuya eğilmemiz gerekebilir.
İkinci bir önemli gelişme de, İMKB ve VOB arasında süren opsiyonların nerede başlayacağı uyuşmazlığının muhtemelen sonuna gelinmiş olması. SPK Başkanı, mutabakat sağlanamazsa yolumuza İMKB ile devam edeceğiz demiş ve ardından da bu konuda ısrarlı olduğunu vurgulamıştı. İMKB’nin uluslararası rekabete güçlü hazırlanması, spot ve türev araçların bir arada olması, denetim ve gözetimin kolaylaşması, İstanbul’un finans merkezi olması, kamusal kaynakların özel sektöre aktarılmaması gibi nedenlerle opsiyonların İMKB’ye verilmesi ağırlık kazanmış görünüyor. Ancak VOB ortaklarının kabul etmesiyle eğer İMKB’nin VOB’daki ortaklık payı, çoğunluğu sağlayacak şekilde yeniden oluşturulursa opsiyonlar İzmir’e verilecek. Bu ikinci ihtimal gerçekleşirse biraz önce saydığımız hedeflerle ne kadar uyumlu bir sonuç elde edilmiş olur, işte orası tartışmalı.
Önemli bir gelişme de, Cumhurbaşkanı’nın onayladığı Torba Yasa’yla yürürlüğe girecek olan sermaye piyasasını ilgilendiren hükümler. Forex veya f/x diye bilinen kaldıraçlı işlemler yasanın yürürlüğe girdiği dünden bu yana SPK’nın düzenlemesi ve denetimi altında. SPK bu işlemlerin yapılmasında bankaları ve aracı kurumları yetkilendirecek gibi görünüyor. Zaten başka bir model anlamlı ve doğru olmaz. Ancak bu işleri bugüne kadar yapanlar, bunların müşterileri, çalışanları ne olacak? Bu durumda bunlar faaliyetlerini durdurmak, müşterilerini yollamak ve çalışanlarını kovmak zorundalar. Bu tasfiye işleminde bazı kötü niyetliler çıkar mı? İşini kapatırken müşterileri çarpıp, dolandırırlar mı? Bunlar kimsenin olmasını arzu etmediği şeyler. Bu firmalara bir geçiş dönemi vermek ve/veya bir çıkış yolu göstermek mümkün olabilir mi? Yoksa banker skandalına benzer bir durumla karşılaşır mıyız?
Aslında bu konuda yapılacak en doğru çözüm, şu anda kaldıraçlı işlemlerle ilgili faaliyet gösteren kurumları ve kişileri bir şekilde aracılık sektörüne monte etmektir. Bu firmalarla aracı kurumların bir araya getirilmesi, bu firmaların belki de aracı kurumların şirket bünyesi altında çalışmaları düşünülebilir. Şüphesiz bu konuda ne SPK’nın ne de bir başka otoritenin zorlaması söz konusu olamaz. Ancak SPK’nın bu konuda tavsiye, yönlendirme ve kolaylaştırıcılığına ihtiyaç duyulabilir. Baş ağrıtmadan bu sorunun çözümü gerekir ki, böylece sermaye piyasası oldukça önemli bir yatırım aracı daha kazanmış olsun.