Advertisement

AKP'nin 2011 seçim beyannamesi, "Türkiye Hazır Hedef 2023" başlığını taşıyor. Cumhuriyetin 100. yılında GSYİH büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasına gireceğimiz, bu süre içinde ihracatımızın 500 milyar dolara ulaşacağı, 82 milyon nüfusla kişi başına gelirin 25 bin dolara yükseleceği, 2 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip olacağımız temel hedeflerin başında geliyor.
Seçim beyannamesinin doğrudan piyasaları ilgilendiren kısımlarına baktığımızda, Devlet iç borçlanma senetlerinin yatırımcı tabanının genişletilmesi için yeni araçlar ve yeni yöntemlerin geliştirileceği; enflasyon hedeflemesinin temel para politikası olmaya devam edeceği ve 3'er yıllık periyotla belirleneceği; dalgalı döviz kurunun sürdürüleceği para politikasının hedefleri arasında yer alıyor. Finans sektörünün düzenleme ve denetiminin uluslararası standartlara, AB müktesebatına, G-20 öncülüğünde yürütülen çalışmalara uyum çerçevesinde yürütüleceği ve sermaye piyasası strateji belgesinin uygulamaya konulacağı da anlaşılıyor. Bu strateji belgesinin detayları konusunda beyannamede bir bilgi bulunmuyor. Ancak bu belge sermaye piyasası için oldukça önemli ve tüm kurumların bu konuda hassasiyet göstermesi gerek.
Mali sektörün milli gelir içindeki payı halen % 4 olup, İngiltere'deki % 10'luk rakamın üzerine çıkarılması hedefleniyor. İstanbul'un finans merkezi olması çalışmalarının devam edeceği ve Cumhuriyetin 100. yılında İstanbul'un dünyanın ilk 10 finans merkezi içinde yer almasının hedeflendiği ifade ediliyor. İstanbul "prestij" finans merkezi olurken, çevre şehirlerin İstanbul'a destek olacak şekilde belirli tematik ve bölgesel finansal işlemlerde uzmanlaşmış finans merkezleri haline getirileceği de amaçlanıyor. İMKB'de işlem gören Türk şirketi sayısının 1000 olacağı ve işlem gören yabancı şirket sayısının Türk şirketlerinden fazla olacağı ve en az 10 farklı ülkeden oluşacağı şeklinde de oldukça güçlü bir iddia da yer alıyor.
Cari işlemler açığının azaltılması için çözüm yolu olarak geniş anlamda rekabet gücünün artırılması belirlenmiş. Şu ana kadar cari açığın finansmanında herhangi bir sorunla karşılaşılmadığı, ancak herhangi bir sorunla karşılaşmamak için üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını azaltmak amacıyla özellikle ara malı ve yatırım malında yurtiçi üretim kapasitesini artırıcı desteklere devam edileceği de önemli politikalar arasında yer alıyor.
Seçim beyannamesinin en kapsamlı ve en uzun bölümünü istihdam ve çalışma hayatına ayrılan kısım oluşturuyor. İkinci önemli bölümü Ar-Ge ve innovasyon bölümü işgal ediyor. Yine beyannameye göre, şirketlere merkezi sicil numarası verecek olan Merkezi Kayıt Sicil Sistemi (Mersis) devreye sokulacak; Şirket kuruluşları son derece kolaylaşacaktır. Piyasaları ilgilendiren önemli bir proje de, tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin tam anlamıyla hayata geçirilecek olması. Bununla bağlantılı olarak ürün ihtisas Borsaları kurulacağı da belirtiliyor. KOBİ'lere destek devam edecek ve kobilerin yeni bir finansmana erişim yöntemi olarak borsalara açılımları desteklenecektir. Halka açılma maliyetlerini azaltmak için KOSGEB tarafından başlatılan destek programı sürdürülecektir. Maliyetlerin % 90 azaltılacağı ve kalan % 10'un da KOSGEB tarafından üstlenileceği belirtiliyor. KOSGEB aslında bu destek programına başlamış durumda ve SPK ile İMKB de maliyetleri son derece düşürmüş durumdalar.
Üç büyük ilimizin marka haline getirileceği, İstanbul'un dünyadaki birkaç önemli finans merkezinden biri olacağı belirtilirken, Ankara'ya 5 bin yabancı sermayeli kuruluş ve 5 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekileceği vurgulanıyor. İzmir'e ne yapılsa azdır sloganıyla büyük yatırımlar yapılacağı, İzmir'in lojistik, sağlık ve turizm merkezi haline getirilmesi hedefleniyor.