Advertisement

Görünen o ki, dünya ekonomisinin başat ekonomileri, ağırlıklı olarak G-20 ülkeleri arasında "kirli" bir "kur savaşı" oyunu giderek kızışacak. Almanya için, 2011 yılı sonunda, bırakalım Çin'i, esas ABD tarafından mal ticaretinde geçilmiş olmak yeterince şoke ediciydi. Almanya 2 yıl içerisinde dünyanın bir numaralı ihracatçı ülkesi düzeyinden üçüncülüğe geriledi. Bu nedenle, Almanya'nın bir yandan Euro Bölgesi'nin güney kanadındaki ülkelere posta koyarken, bir yandan da Euro-dolar paritesini 1.1850 dolar düzeyine düşürecek bir strateji izlemesi şaşırtıcı değil.
İşte bu noktada, paritenin 1.42 dolardan 1.22 dolar düzeyine ve hatta altına gerilediği bir konjonktürde, parite eğer 1.42 dolar olsa idi, Ekonomi Bakanı Çağlayan'ın ağzından, ihracatçımızın 550 milyon dolar daha fazla para kazanabileceğini öğreniyoruz. Dolayısıyla dünyanın önde gelen ekonomileri arasındaki "örtülü" kur savaşları için Türk ihracatçısının verdiği mücadele yetmezmiş gibi, bir de Euro-dolar paritesinin seyrine bağlı olarak, hem Avrupa mallarının Türk mallarına karşı rekabet şansının arttığı, hem de ihracat kârlılığının gerilediği bir konjonktürden geçiyoruz.

DRAGHİ 'ALMAN PANZERİ'NE ÇARPTI
Küresel piyasa aktörlerinin hemen hemen tümü, dünkü Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısından somut adımlar beklemekteydi. Ancak saat 15.30'da basının karşısına geçen ECB Başkanı Draghi'nin yüz ifadesi, toplantıda Almanya'nın sert tavrının beklenmedik düzeyde bir gerginliğe sebep olduğuna işaret etmekteydi. Sonuç olarak, sert kemer sıkma tedbirleri almaları talep edilen Yunanistan, İspanya ve İtalya gibi ülkeler, kendi parlamentolarından söz konusu önlem paketlerini geçirene kadar Almanya yumuşamaya niyetli değil.
Bu nedenle, Draghi'nin açık piyasa işlemleri aracılığıyla Avrupa piyasalarını likidite açısından destekleyeceklerine dair açıklaması ilk dakikalarda pariteyi 1.23 dolar düzeyinin üzerine taşıdıktan sonra, bunun üçüncü çeyrekten itibaren başlayacağını belirtmesiyle, hüsran etkisiyle pariteyi bir anda yeniden 1.22 doların altına getirdi. Draghi, açık ve net Euro Bölgesi ülkelerinin ve özellikle Almanya'nın Avrupa Finansal İstikrar Fonu'na (EFSF) bankacılık lisansı verilmesi ve ECB'nin ülkelerin tahvil alımlarına başlaması noktasında henüz ikna olmadıklarını ve mutabakat sağlayamadıklarını belirtti. Bugün açıklanacak ABD istihdam verileri bu tabloya tüy dikebilir.

TÜRK İHRACATÇISI İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET
Küresel düzeyde böyle bir tabloyla karşı karşıya iken, Türk ihracatçısını sadece sepet kuru belirli bir düzeyde tutarak desteklemek artık yeterli değil. Avrupa pazarında gözlenen ihracat hacim kayıpları yetmezmiş gibi, TGSD Başkanı Cem Negrin'in de altını kalın bir çizgiyle çizdiği uyarı doğrultusunda, bir sonraki aşamada Türk şirketlerin Avrupalı muhataplarından ihracat ödemelerini de tahsil edememe riskiyle karşılaştıkları bir kaosa dönüşebilir.
Bu nedenle, Bakan Çağlayan başkanlığında, Ekonomi Bakanlığı'nın Türk ihracatçısı için pazar çeşitlendirmesi ve TL maliyetleri boyutunda, üretim maliyetleri boyutunda, sürdürülebilir rekabet boyutunda bir strateji oluşturma sürecini hızlandırması gerekiyor.