Advertisement

“Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım adını.
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını.
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına;
En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını.
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına, gölgede değirmene yazarım;
Uyanmış patikaya, serilip giden yola, hınca hınç meydanlara adını,
Ey özgürlük!” – Zülfü Livaneli

Bu dizeleri dinlediği, söylediği zaman “Ey özgürlük” kısmına gelindiğinde tüyleri diken diken olmayan insan belki de yoktur. Sonuç olarak insanlık tarihi boyunca belki de acıların en büyükleri, belki de en kutsalları özgürlük için çekilmiştir.

Fakat özgürlüğümüzü ne kadar iyi yönetiyoruz?

Veya özgürlük bize ne kadar iyi geliyor?

Nobel ekonomi ödülünü “dürtme politikaları” üzerine yaptığı çalışmalar ile kazanan Richard Thaler ile beraber meşhur “Dürtme” kitabını kaleme alan Harvard ekonomi profesörü Cass Sunstein, son kitabı “Özgürlük Üzerine”de (On Freedom) sınırsız özgürlüğe sahip olsak bile bunu ne derece lehimize kullandığımızı sorguluyor.

Yeni bir şehre gittiğinizi düşünün. Şehir merkezine nasıl ulaşacağınızı bilmiyorsunuz, havalimanına nasıl ulaşacağınızı bilmiyorsunuz, kalacağınız otele nasıl varacağınızı, arkadaşınızla buluşacağınız kafeye nasıl gideceğinizi bilmiyorsunuz. Sizi yönlendirecek, ne zaman, hangi taşıma aracıyla, nereye varmanız gerektiğine dair sizi dürtecek bazı mekanizmalara ihtiyacınız olacaktır. Bunlar yaygın kullanılan bir alfabede veya simgelerle yapılmalıdır ki mümkün olduğunca fazla grup kapsanabilsin.”

Yani mealen Sunstein istediğiniz yere gidebilirsiniz, istediğiniz insanla istediğiniz yerde buluşabilirsiniz fakat bunlar için sizin bu özgürlüklerinizi kısıtlamayacak yönlendirmeler olmalı diyor Sunstein.

Bir diğer deyişle insanın istediği şeyi seçme özgürlüğüne sahip olmasının günümüzün olmazsa olmazı olduğunu savunan Sunstein, bununla beraber yetkililer tarafından insanların yönlendirilmesinin de bu özgürlüğün verimli kullanılması için şart olduğunu belirtiyor. Yani yetkililer sizi bir ürünü kullanmaya veya kullanmamaya zorlamayacak; yalnızca size bir ürünü veya bir yolu seçtiğinizde size bunun faydalarını veya zararlarını etkin bir biçimde anlatacak mekanizmalar geliştirecek.

“Dürtmeyi savunanlar, insanların çoğu zaman önemli bilgilere sahip olmadığına, sınırlı dikkat dağarcığı olduğuna ve kendini kontrol etmeye dair sorunlar yaşadıklarına inanıyor. Fakirliğin önüne geçilmesi, şiddetin azaltılması ve sağlık şartlarının iyileştirilmesi için dünyanın birçok yerinde dürtme yöntemleri kullanılıyor fakat bunlar da henüz ilk gelişim evrelerinde.

Birçok kişi dürtme politikalarına hükümetten korktukları için karşı çıkıyorlar. Dürtme politikaları şeffaflık, kamu tartışmaları ve bağımsız gözetmenlikler eşliğinde demokratik gereksinimler çerçevesinde yapılmalı.”

Kitapta dürtme politikalarının kullanılacağı alanlar arasında şiddetin azaltılması, fakirliğin önlenmesi gibi önemli başlıklar var fakat özellikle Türkiye’de bu politikaların, yönlendirmelerin kullanılabileceği alanlardan bir tanesi işsizlik ve özellikle genç işsizliği.

Gençlerin çalışmaya bakış açılarının değiştirilmesi, güçlü ve en verimli yönlerini keşfetmelerine yardımcı olunması, hâlihazırda işsiz olanlar için iş bulmaları adına danışmanlık merkezleri kurulması, bu merkezlerin varlıkları hakkında farkındalığın artırılması üzerinde daha yoğun çalışılması gerekiyor.

Sunstein, insanların, hükümetin dürtme politikalarına karşı temkinli yaklaşmasının arkasında ise yasaklama korkusunun olduğunu belirtiyor. İnsanlar elbette istediği yaşam tarzını benimseyebilmeli, istediği şekilde istediğini tüketebilmeli, istediği işi yapabilmeli. ABD’de 1920-1933 yılları arasında uygulanan alkol yasağına benzer bir şekilde insanların bazı seçimlerini direkt olarak yasaklamanın özgürlükleri kısıtladığını savunan Sunstein, insanların yeterince bilgilendirilerek bazı seçimlerinde onları yönlendirmenin gittikçe artan bir önemi olacağını belirtiyor.  

“İnsanlar kendi iyiliklerine, sağlıklarına ve refahlarına zarar veren ve yok olmaya kadar gidebilecek seçimler yapabilirler. İnsanları manipüle etmeye yönelik girişimler tam da bu eğilimleri sömürüyor. Birçok dürtme politikasının merkezindeki hedef kendi seçimleri doğrultusunda kendi durumlarını daha da iyileştirmeleridir.”

Sunstein’in 140 sayfalık bir nefeste okunacak “Özgürlük Üzerine” kitabını okuduktan sonra seçimlerinizde yaşadığınız özgürlüklerle ilgili asıl sorunun bunları nasıl yöneteceğinizde olduğunu, kararlarınızın manipülatörler tarafından nasıl etkilendiğini, kendinizi kontrol etmenizin varoluşsal sorunlar yaratacak derecede ciddi olduğunu fark edeceksiniz.

Çevreyi korumak ve e-kitap versiyonunu almak isterseniz Princeton University Press’ten çıkan bu kitabı yaklaşık 65-70 TL’ye edinebilirsiniz.