Advertisement

Bugünlerde neyi tartışıyoruz?

ABD, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerden yaptığı demir-çelik ithalatına ek vergiler getiriyor.  Demir-çelik sektöründen konuştuğumuz oyuncuların “B Planı” hazır: “ABD’nin kapsamdışı tuttuğu ülkelere(Meksika, Kanada vb)  ihracat yapar, oradan ABD’ye göndeririz.”

Makul…

Zaten kısa vadeli çözümler konusunda Türk girişimcisi olağanüstü bir elastikiyet sergiliyor ve bu yüzden de başarılı oluyor. Buna, “Türk İşbitiriciliği” diyoruz. Çoğu zaman da sonuç veriyor.

Ama mesele “uzun vade”ye yayıldığı zaman, bu yöntem işe yaramıyor.

Birazdan Türk Demir-Çelik sektörünü bekleyen uzun vadeli bir risk/tehditten sözedeceğim. Ancak, önce izninizle küçük birkaç hatırlatma yapmam lazım.

Türkiye, Demir-Çelik üretiminde tonaj olarak dünya 8.’si. Bazı yıllar bir sıra öne ve arkaya gidip gelebiliyor. Çok uzak olmayan bir gelecek içinde, Türkiye global ilk 10 arasındaki bu yerini kaybedebilir.

Sebep?

Dünyadaki üretim biçimlerinde ortaya çıkan trendlerin henüz yeterince farkında değil, bu güçlü sektörümüz.

1992’de Rio de Janeiro’da toplanan kısa adı UNECCC olan Küresel Isınmaya Karşı BM Sözleşmesi Konferansı’nda Kyoto Protokolü’nün altyapısı hazırlandı. Bu protokol 1995 yılında yürürlüğe girdi. 2020’de Kyoto’nun süresi bitiyor, yerine daha yenilikçi bir protokol getirilecek. Protokol, özü itibarıyle dünya atmosferinde biriken Sera Gazlarının azaltımını öngörüyor. Sera Gazları, insanların gündelik faaliyetlerinden(yeme-içme-boşaltım) ve bu faaliyetlerini gerçekleştirirken kullandıkları araçların(karbondioksit, metan, su buharı) çıkarmasından kaynaklanmaktadır. Bir dipnot olarak belirtmek gerekir ki, sera gazları  olağan ve normal sınırlarda atmosfer için faydalıdır. Örneğin, hiç sera gazı salınmamış olsaydı, yerküremiz şu anda -18 derece ve altı bir ısıya sahip olacaktı. Sera gazları sayesinde bugünkü mevsimlere göre değişkenlik gösteren ısıyı muhafaza edebiliyoruz.

2020 yılında daha gelişkin olan protokolle yer değiştirecek olan Kyoto, esas itibarıyla yeryüzü ısınma ısısının 2 derece ile sınırlandırılmasını öngörüyor.

Bu yüzden de, Global bir “Karbon Piyasası” devrededir. Çok kirletenler, az kirleten ülkelerin eksi karbon kotalarını satın alarak sanayileşmedeki avantajlarını korumaya çalışıyorlar.

Şimdi, dikkat!

BM, 2020 yılına kadar Karbon Emisyonu Borsası’nda negatif karbon alımını ton başına 100 dolar olarak öngörmektedir. Yani, çok kirleten daha az kirletenlerden ton başına 100 dolar vererek negatif karbon satın alacaktır veya karbon emisyonunu bir şekilde azaltmak zorunda kalacaktır. Bir hatırlatma, karbon emisyonunu azaltma konusunda şimdilik bir zorunluluk yoktur. İsteyen istediği gibi havaya karbon savurabilir. Ne zamana kadar? Karbon emisyon borsası oturuncaya kadar.

Şimdi, dünyanın en büyük nüfusuna ve 2100 yılında en büyük ekonomisine sahip Çin’in muhteşem atağına geliyoruz. Sistem eksiksiz olarak işlemeye başlar ve bir yeni “Cihan Savaşı” çıkmazsa, Çin yılda 5 milyar ton karbon emisyonunu regüle eden bir ülkeye dönüşerek, “dünyanın en büyük karbon piyasası”nın da sahibi olacaktır.

Peki, bunun için ne yapıyor Çin?

Çok basit ama meşakkatli bir yapılanma içine giriyor. En fazla kirlilik yaratan Demir-Çelik, Çimento ve fosil yakıtlardan enerji elde eden sektörlerini “Yeşil Ekonomi”ye uyarlı hale getirmek için bir bir kapatıp, revize ediyor.

Kahverengi Ekonomi’den Yeşil Ekonomi’ye geçiş…

Uzun uzun anlatmama gerek yok sanırım. Kirlilik yaratan tüm bu tesisleri rüzgar, güneş, dalga enerjileri ile beslemeye başlıyor.

Peki ama bundan bize ne” diyebilirsiniz; demeyin.

Kyoto’nun yerine geçecek protokol, ülkelere aynı zamanda şunu dayatacak: “Karbon Ayakizi Sıfır Üretim” tercih edilecek.

Daha basite indirgeyelim. Lüksemburg demir-çelik, çimento vs almaya karar verdi, diyelim.  Hemen işin kaynağına inerek “sıfır karbon ayakizi” üreten ülkelere yönelecek.

Çin, bugün bu sıfır karbon ayakizinin izini sürüyor ve son derece sistematik biçimde hareket ediyor.

Türk Demir-çelik sektörünün kulağına küpe olsun, diye yazdım bunları. Umarım, ilk 10 içindeki Türk demir-çelik sektörü ilk 5’e oynarken bunları göz önünde tutuyordur.