Advertisement

Geride bıraktığımız yıl kentsel dönüşüm ve yaşanabilir kentler açısından önemli bir adım atıldı. Başta İstanbul olmak üzere trafik sorunu arapsaçına dönen metropolleri rahatlatmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir yönetmelikte "tadilat" yaptı.

Değişikliğin özü şuydu:

Daha önce karakuşi usullerle, rastgele yapılan binaların otopark meselesinin düşünülmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu müşahade eden siyaset kurumu, "devrimsel" bir adım attı. Konut, toplukonut ve site inşaatlarında imar ruhsatı verilebilmesi için "hane başına en az 1 otopark alanı" tahsisi mecburi hale getirildi. Bu girişimi aklı olan herkes alkışladı.

Yönetmelik uyarınca, 1 Haziran(yani yarın) yürürlüğe girmesi gereken uygulamalar için geri sayım sürerken, bir son dakika golü geldi. Kelimenin tam karşılığıyla "son dakika"...

Değişiklik şu: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca tadil edilen yönetmeliğin yürürlük tarihi 1 Ocak 2019'a ertelenmiştir.

Ne demek bu?

Şu demek: Konut sektöründe bir daralma vardı, yükseltilen faizler sebebiyle bu durgunluk daha da kendini belli edecekti, ekonominin dinamosu gayrimenkul sektörü yavaşlayacaktı, müteahhitler devreye girdi, yönetmelik son dakika atağıyla ertelendi.

Bu bir tür imar affı'dır; fakat vatandaş lehine değil, yalnız ve yalnız müteahhit taifesinin baskısı ile alınmış ve salt dar bir kesimin çıkarına bir düzenlemedir. Bodrum katlarına otopark yapılacak, birkaç daire daha fazla kazanılacak, arsa birim fiyatı başına daha fazla kar edilecek ve bu karlar müteahhitlerin yeni yatırımlara yönelmesine yönlendirilecek. Bu bir dizi mazeretin tümü rasyonel, som çümlesi ise bir milli faydaya işaret ediyor ama gelin görün ki, kazın ayağı öyle değil.

Bu kararda, kamu çıkarı yoktur.

Kamunun geleceği ile ilgili bir vizyon yoktur.

Kentlerin kangren haline gelen trafik sorununun çözümüne dair bir hedef yoktur.

Çocuklarımıza, gelecek nesillere bırakacağımız daha yaşanabilir kentlerle ilgili bir erek(amaç) yoktur.

Geç kalmış, hatta çok geç kalmış bir düzenlemeyi erteleme ve müteahhit taifesinin gündelik çıkarlarının ötesinde bir yüksek amaç da yoktur.

Ne vardır?

Söyleyelim: Mesela, bugün bir konut projesi ilan verirken şöyle mottolar kullanıyor; "Sitemiz havuzludur", "Sitemiz tenis kortludur", "Sitemizde bisiklet ve yürüyüş yolları mevcuttur"... Şimdi 5 yıl içinde buna şöyle bir ekleme yapılacaktır.

"Sitemiz Otoparklıdır"

Avrupa kentlerinin 50 yıl önce çözdüğü sorunu çözmek için biraz daha geriye giderek sorunu büyütüyoruz.