Advertisement

Yazının ilk aklıma gelen başlığı "İtle dalaşacağına, çalıyı dolaş" olacaktı. Vazgeçtim. Sonra, "Yalan"ın kardeşi ve birlikte kullanıldığında anlamı pekiştiren "Dolan" sözcüğünde karar kıldım.

Yalan söyleyen, mutlaka dolana başvurur. Tersi de geçerli.

Bir önceki yazımda (Yeni Pandemi:Ticaret Savaşları) dile getirmeye çalıştığım Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyaya ilan ettiği açık ticari hegemonik meydan okuma, ülkeleri önüne katarak giderken acaba "savaşmadan savaşmak mümkün mü" diye nefeslenip kendi kendimize soralım istedim.

Ticaret Savaşları'nı, cephede gözükmeden ve açık bir cephe açmadan da icra etmek mümkündür.

Bunun sayısız, geçerli yolu var.

Ticari dolaşıma konu olmuş ve ambalaja girmiş tüm ürünlerin üzerinde bir barkod vardır. 13 basamaklı barkod, sanıldığı gibi ürünün marketteki fiyatını tanımlamaya yarayan bir algoritma değildir. Barkod, fiyatı da tanımlar ama farklı bir algoritmaya bağlı olarak. Bunu bir başka yazıda anlatabilirim.

Barkodun esas itibarıyle, ürünün hangi ülkede, hangi bölgede, hangi firma tarafından üretildiği, ürünün türü ve kontrol kodu hakkında bilgi verir.

Türkiye'nin GS1 diye tanımlanan kodlama sistemindeki karşılığı 868 ve 869'dur. Bu rakamları gördüğünüzde ürünün Türk Malı olduğunu anlıyorsunuz. Yani ilk 3 rakamına bakarak ürünün orijin ülkesini "şıp" diye öğreniyorsunuz. Örneğin; ABD'nin bazı ürünlere ilişkin kodu 000'la başlar ve 019'da sonlanır. 030-039 ABD'nin ikincil ürün kodudur. 060-139 da sair ürünlerinin kodudur.

Birkaç örnek daha:

Almanya:400-440

Japonya: 450-459 ve 490-499 kodlarını kullanır.

İngiltere:500-509

Belçika&Luxembourg:540-549

Çin: 690-695

Meraklısı, diğer ülkelerin kodlarını internet ortamından bulabilir.

Başa dönüyorum:

Şöyle bir barkod gördünüz diyelim:

868 9753 29558 5

İlk 3 rakam ülke kodu, sonraki 4 rakam firma kodu, sonraki 5 rakam ürün kodu, en sondaki rakam ise "kontrol kodu"dur; rakamların hatalı okunmasına karşı üretilmiş bir algoritmadır. Havaalanlarındaki kontrol kuleleri gibi düşünün, yüzlerce uçağın iniş-kalkış ve park trafiklerini tereyağından kıl çeker gibi yapmaya yarar.

Bu geniş izahatı verdim, çünkü Ticaret Savaşları'ndaki "dolan"ın "Atası" bu kodda yatıyor.

Bir örnek: Çin'de kurulu bir firmanız var. Üretimi yaptınız, 690'la başlayan Çin ülke kodunu bastınız, gönderdiniz. ABD tarife engeli koydu. Malınız Amerikan gümrük duvarlarına çarptı.

Dolan burada devreye giriyor:

Hemen üretimi Malezya'ya kaydırıyor ve Malezya kodu basarak ABD'ye gönderiyorsunuz veya üretimi Malezya'ya kaydıracak zamanınız yok, Malezya'da bir ofis açıyor ve ürünü antrepoya gönderiyorsunuz, kodu Malezya'da basıyorsunuz ve "hoop" ver elini Amerika. Buna uluslararası ticaret dilinde "Transshipments(aktarma)" diyorsunuz, gümrüğü dolanıyorsunuz.

Başka yöntem var mı? Elbette var: Diyelim, bu dolan size pahalıya maloluyor. O zaman, Amerika'nın ensesine kadar girip oradan ürünü Amerika'ya sokuyorsunuz. Amerika'nın ensesi neresi? NAFTA.  Ürün Kanada'ya giriyor, düşük vergilerle Amerikan gümrük duvarının öteki tarafına sessizce geçiyor.

Bir yol daha var: Transfer Fiyatlandırması

Nasıl oluyor? Şöyle: Çok sayıda ülkede yatırımı bulunan bir şirket, vergi oranları yüksek olan ülkelerdeki "kâr"ını, vergi oranları düşük olan ülkelere kaydırıyor. Aradaki vergi farkını şirkete kâr olarak yazıyor.

Serbest Ticaret Bölgelerinin de bu amaçla yaygın olarak kullanıldığını sanırım herkes bildiği için bu ayrıntıya girmiyorum. Keza antrepo kiralayarak malı hedef ülkede depolayıp, 5 yıla kadar saklama imkanıyla ve en uygun ve en kârlı ve istediğiniz dönemde piyasaya vermek de uluslararası ticaretin başvurduğu dolan yöntemlerinden biridir.

Dolan yöntemini dünyada en iyi uygulayan ülke Çin'dir. Bu yüzden dünyanın her ülkesine, en kalın gümrük duvarlarına temas etmeden girebiliyor. Uzakdoğu'nun küçük Çin'leri Vietnam, Tayland, Singapur, Güney Kore, Malezya, Endonezya vs. bu sayede uluslararası alanda 30 yıl önce çıktıkları yolda tökezlemeden ilerleyebiliyorlar.

Demek ki, maşa varken elinizi ateşe sokmayabilirsiniz