Advertisement

Suudi Arabistanlı Gazeteci Cemal Kaşıkçı, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre vahşice bir cinayete kurban gitti. Olay, 1 haftadır dünyanın gündeminde ve bu sayede Türkiye "nötr" bir içerikle tartışılıyor. Pozitif diyemiyoruz, çünkü Türkiye'nin toprakları üzerinde işlenmiş bir cinayet var ve buna bir şekilde engel olması gerekiyordu; negatif diyemiyoruz, zira Türkiye bu cinayete "yol veren bir ülke" konumunda değil.

Bugün gelinen nokta büyük bir oyun planının işlediğini gösteriyor.

ABD Başkanı Donald Trump, "Kaşıkçı öldürüldüyse, bunun sonuçları ağır olur ve Suudi Arabistan bu bedeli ödemek zorunda kalır" dedi.

ABD'nin Büyük Ortadoğu'ya son iki demokrasi götürme girişiminde yanında ve omuzbaşında olan İngiltere bu kez mesafeli: İngiliz Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, "Suudi Arabistan meselesi konusunda Londra'nın 'temkinli' bir yaklaşım içinde olacağını açıkladı. Yani, "şimdilik sizinle değiliz Amerika" demek istiyor.

Ortadoğu'da varoluş mücadelesini Suriye ile taçlandıran Rusya ise epey mesafeli. Putin, "Suudi Arabistan'la ilişkilerimizi bozmayı haklı kılacak bir bulgu henüz elimizde yok" dedi.

Oysa, ortada Antony Hopkins'in "Hannibal" filmindeki Dr. Lechter karakterine taş çıkartacak bir cinayet var.

Şimdi özüne gelelim meselenin:

ABD, tıpkı Irak'a, tıpkı Libya'ya, tıpkı Mısır'a, tıpkı Tunus'a olduğu gibi demokrasi(!) götürmek istiyor. 2011 yılında Suriye'ye de demokrasi götürmek isteyen ABD'nin önüne Rusya engelinin çıktığını hatırlatalım ve Suudi Arabistan senaryosunun içine girelim.

Suudi tahtının başında 83 yaşında Alzheimer hastası Kral Muhammed bin Selman bin Abdulaziz el Suud var. Yerine, 33 yaşındaki oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman geçecek, emri hak vaki olduğunda... 83 yaşındaki Kral, bundan bir hafta önce kendisini ziyaret eden Libya temsilcisine "Kaddafi'ye selam söyle" dedi. Yani, akıl sağlığı mükemmel(!)

Prens Selman'ı nerden tanıyoruz?

Reformlardan(!)

Kadınlara otomobil kullanma özgürlüğü bahşeden, kadınların sinemaya gitmesine cevaz veren, iktisadı dönüşümlerin ateşini yakan, ülkenin kurumlarını Batılı norm ve esaslara uygun olarak yönetme konusunda danışmanlar edinen Veliaht, tam ülkeyi düzlüğe çıkarmak üzereyken, Kaşıkçı Vak'a'sı çıktı.

ABD, bu cinayet üzerinden Suudi Arabistan'a bir sıcak savaşla veya diplomatik yollarla demokrasi götürmede kararlı. Fakat bu kez arkasında Avrupa Birliği (Müttefikler) yok. Dahası, kader arkadaşı İngiltere yok.

Neden?

İlginç gelmedi mi size?

Bu denklemin arayüzünde "petrol" var, 2 trilyon dolarlık ARAMCO var. Hatırlayınız, bir süre önce ARAMCO'yu halka arzetmek üzere yola çıkan Veliaht Prens ki, şu an Kaşıkçı cinayetinin "azmettiricisi" olarak görülmektedir ABD tarafından, ansızın çarketti ve ARAMCO'nun halka arz ikliminin uygun olmadığını beyan etti.

ARAMCO'nun Batı Borsalarında halka arzının ertelenmesi, ABD ile İngiltere arasındaki çıkar çatışmasının sonucudur. ABD, 2 trilyon dolarlık şirketin halka arzının tek başına "Suudi Arabistan'a verilemeyecek kadar büyük bir para olduğunu" düşünüyor. İngiltere ise aynı kanaatte değil, çünkü Veliaht Prens'le "ön anlaşma"ya varmıştı çoktan.

Şimdi, Trump bu büyük lokmayı "tek başına yemek üzere" harekete geçmiş durumda.

Bu kez işi Irak ve Kuzey Afrika deneyimlerinden daha zor. Çünkü, İngiltere halihazırda yanında değil, AB'den ses seda yok. Ezeli rakibi Rusya ise kartını masaya açmış ve resti görmüştür.

Bakalım, kim galip gelecek?

"Ortadoğu Ortadoğululara terkedilecek kadar önemsiz bir yer değil" biliyorsunuz.