Advertisement

Yılan hikayesine dönen Yunanistan sorununda yolun sonuna geldik. Mart ayının 15'inde  Yunanistan'ın yaklaşık 13 milyar euroluk borç ödemesi var ve Yunan Hazinesi'nde bu ödemeye ait 1 euro yok.

Bu aslında bilinen bir senaryo. Yani Yunanistan'ın ilk aldığı kaynağın arkasından EFSF'den kendisine aktarılacak olan 139 Milyar euroyu alabilirse, bundan sonraki ödemelerinde problem olmayacağı hesaplanmıştı. Ancak bu denklemin olmazsa olmaz bir şartı vardı. Troyka (Avrupa Birliği, AMB, IMF) ve Yunanistan arasında bir anlaşma sağlanacak ve özel sektörün de katılımı ile Yunanistan'ın hali hazırdaki tahvil ödemeleri ciddi bir iskonto ile azaltılacaktı.

Bu sebeple son 4 aydır  görüşmeler sürüyor. Ancak kağıt üzerinde sürüyor. Çünkü hali hazırda bir arpa boyu kadar yol alınamadı. Eğer plan doğru işleseydi 'Yunanistan nasıl kurtulur?' sorusu 3 aşamada sonuçlanıyor olacaktı.

Aşama 1- Troyka ve Yunanistan Hükümeti, ileriye dönük ciddi bütçe kesintileri içeren, bütçe harcamlarının (emeklilik ödemeleri, kamu zamları vs.) dondurulduğu bir plan üzerinde anlaşıyor olacaklardı.

Aşama 2- Yukarıdaki anlaşmada uzlaşıldığı noktada ise özel sektörden fedakarlık istenecekti. Yani hali hazırda elinde Yunan tahvili bulunduran özel sektör yatırımcısının 100 euro değerinden %70 'lere varan iskontoyu kabul etmesi istenecek. Kalan %30 'unun da bir kısmı nakit ödenirken, büyük bir kısmı 30 yıllık yeni Yunan tahvilleri ile değiştirilecekti. Tabii bütün bu değiş tokuşun 'gönüllülük' esası ile olması gerekiyordu ki; derecelendirme kuruluşları 'vaziyetten görev çıkarıp' Yunanistan için temerrüt ilan etmesin.

Aşama 3- Hem Yunan halkı hem de özel sektörün ciddi bir fedakarlık yaptığına ikna olan AB, EFSF aracılığı ile 130 milyar euroluk yeni bir kaynağı Yunanista'a verecekti. Böylece Yunanistan 'hard default' denilen, yani 'kasa bomboş, para yok' noktasına gelmeyecekti.

Eğer her şey planlandığı gibi gitseydi bizim Ocak ayının ortası itibari ile Aşama 2'de son noktaya gelmiş olmamız lazımdı. Ancak gerçekte ne Troyka - Yunanistan anlaşması tam olarak yapıldı ne de özel sektör bu denli yüksek haircut-iskonto oranlarına ikna edilebildi.

Barclay's'in analizine göre, Yunanistan için ancak % 70'in üzerinde bir haircut ve gönüllü özel sektör katılımı da %90 seviyelerinde bir arada gerçekleşirse, Yunanistan'ın orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir borç yükü oluşabiliyor. Yani şu % 160'lara yaklaşan Borç/GSMH oranı yukarıdaki formülle ancak % 100-110 seviyesine düşüyor. Barclay's'e göre bu oran sıkı mali politikalar ve disiplinli çalışma ile sürdürülebilir bir borç yükü.

Peki bundan sonra ne olacak?

Cuma günü önemli. Görüşmelere katılan özel sektör temsilcileri ne kadarlık bir 'haircut'ı kabul ediyolar, hangi şartlarla kabul ediyorlar bunları bir nebze öğrenebileceğiz.

Ancak dün Portekiz'de 10 yıllık tahvil faizinin bir günde 200 baz puan yükselmesi, piyasanın Yunanistan konusunda fazla bir umudunun kalmadığını, üstelik AB'nin ve AMB'nin üzerinde çok çalıştığı' temerrüt ihtimalinin Yunanistan ile sınırlı kaldığı' imajının çöktüğünü görüyoruz. Özellikle EFSF'nin AA+ notuna inmesi ve artık İrlanda ve Portekiz'e aktarabileceği fonun sınırlı hale gelmiş olması, piyasanın moralini çok bozdu. Eğer Cuma günü, bunun üzerine Yunaistan'dan kayda değer bir olumlu haber gelmezse ' büyü bozulur' ve önce Portekiz ve İrlanda'da, arkasından da İtalya ve İspanya'da çok sert satışlar görebiliriz.