Advertisement

Bugün sabah BloombergHT ekranlarında Sabah Raporu programında izleyicilerle paylaştığımız bir fıkra ile başlayalım bugünkü yazımıza. Fıkra şöyle; Bir Yunanlı, bir Portekizli ve bir İrlandalı bara gitmişler. Yemişler, içmişler. Sonunda hesap geldiğinde 'Alman hesabı ödeyeceğiz' diyip, yanlarında duran bir Almanı çağırıp hesabı ona ödetmişler.

Şu an Avrupa'da olup biteni anlamak için aslında yapılacak şey de bence çok basit. Bir adım geri atıp, bu fıkrayı hatırlarsanız şu ana kadar olanı ve bundan sonra tahminen olacakları kestirmek daha kolay olabilir.
 
Avrupa Kurtarma Fonu'nun 500 milyar Euro'luk dev bütçesine 120 milyar Euro ile en fazla katkıyı yapan Almanya muhtemelen, hesabın daha fazla kabarıp, ihalenin kendisine kalmasından çekindiği için sesini yükseltmeye başladı. 2010 yılı Mayıs ayında IMF ve Avrupa Merkez Bankası ile 3 yıllık kredi anlaşması yapan Yunanistan, o tarihten bugüne çeşitli kemer sıkma projeleri ile masraflarını küçültmeye çalışıyor. En son 35 milyar Euro'luk taşınmaz satışı ile bütçesine kaynak aktarmaya çalışan Yunanistan, hali hazırda yatırımcıları ikna edebilmiş değil. 10 yıllık Yunan tahvili % 13 seviyelerinde. 2 Yıllık Yunan tahvil faizi ise % 18 seviyesinde. Yani yatırımcı, Yunanistan'ın bütün bu kaynak aktarımına, önümüzdeki 2 yıl daha piyasadan borçlanmasına gerek kalmamasına rağmen Yunanistan'ın bu borç sarmalından çıkabileceğini düşünmüyor. 2 yıllık faizin 10 yıllık faizden bu derece yüksek olması da kısa süre içinde Yunanistan'ın öyle ya da böyle borçlarını yeniden yapılandırmak için yatırımcılarla masaya oturacağı beklentisinin çok yüksek olduğunu gösteriyor.
 
İşte bu noktada da Almanya'nın  uyarısı geliyor. 'Parayı ben veriyorum sen harcıyorsun' mesajı veren Almanya, Yunanistan'ın bu işi daha fazla uzatmadan gönüllü borç yapılandırmaya gitmesini istiyor. Ne demek borç yapılandırma? Bunun en güzel örneğini 2002 yılında Arjantin yaşadı. 1997-2002 arasında uzun bir ekonomik krize giren Arjantin sonunda borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı ve yeniden yapılandırmaya gitti. Uzun müzakareler sonunda Arjantin; 'Ya benim önerimi kabul edersin ve 100 USD'lik alacağını yaklaşık 70 USD olarak ve ilk sene de değil önümüzdeki 5 seneye yayılmış olarak alırsın ya da ' 0 USD' yani hiçbir şey alamazsın' dedi. Bu hamle sonunda Arjantin'in toplam borcunun 1/3'ü yaklaşık 63 milyar Dolar azalmış ve senelere yayılmış oldu.
 
Tabii bu yapılandırma sırasında ve sonrasında Arjantin piyasalara geri dönemedi. Yatırımcılar çok uzun süre Arjantin hatta bütün Latin Amerika tahvil piyasasından uzak durdular. Ancak yapılandırma sonrası Arjantin ekonomisi son 8 yılda 2009 yılı hariç ortalama % 7-8 büyüyerek hızla toparlanmaya başladı. Yani Arjantin'e yatırım yapanlar cezalandırıldı ama Arjantin ekonomisi bu işten karlı çıktı.
 
Şimdi sorun, aynı formül Yunanistan için uygulanabilir mi? Eğer Yunanistan için uygulanıyorsa Portekiz ve İrlanda için de düşünülür mü? Bu ihtimallere Avrupa'ya yatırım yapan yatırımcı nasıl bakar?