Advertisement

Bu hesabı sadece anlamamakla kalmayıp, doğrusunu da yapmakta zorlanıyorum.

$/TRY 1 haftada 4.90’dan 5.18’e kadar geldi. %5 değer kaybı var.  Hele ki bugünkü hareket sabah 5.10’lardan hızla 5.19’lara doğru gelmemizin sebebi nedir? Elle tutulur yeni x bir haber de yok. Elimizde yalnızca bildiğimiz biriken risk konuları+ABD ile geçen hafta geldiğimiz nokta var, bugüne dair yeni bir haber akışı mevcut değil. Bu hareket olurken de hiçbir yetkiliden bir ses gelmiyor. Bu tarz durumlarda, ciddi  önlem almak için tam olarak ne olması gerekiyor mesela?

Şu hesabı anlayamıyorum; 100 günlük programda 46 mlr TL’lik harcama olacağını görüyoruz. Enflasyon %16’ya gelmiş durumda. Sadece 1 haftadır kurdaki değer kaybı %5. Zamlar oldu. Devamı da yolda. Bütçe ve hazine nakit dengesine baktığımızda gerçekleşmeler ortada. Artık sadece kurun değil yüksek faizin de enflasyon yarattığı bir sarmala girdik. Her ne kadar araştırma raporlarında yıl sonu %14 tahminleri görsek de, ya da enflasyon Ağustos’ta tepe yapar döner tahminlerini görsek de, belli ki bono tarafı hiç öyle fiyatlamıyor. Muhtemelen de, ne enflasyon Ağustos’ta tepe yapacak, ne de bu yılı %14 gibi bir enflasyonla kapayabileceğiz. En azından rakamsal gidişat pek öyle değil.

Elbette sözel olarak; enflasyon düşecek, maliye politikası sıkı gidecek şeklinde temenniler olumlu da, nasıl olacak bu hesap? Hem ek 46 milyar TL harcayacağız, hem gelirlerin seyri çok net değil. İmar barışı, vergi affı, bedelli askerlikten destek gelecek ama, bir defalık kalem bunlar. Vergi gelirlerinde yavaşlayan ekonomide zorlanacağız. Üstelik hangi kalemden tasarruf edeceğimiz de netleşmiş değil. Piyasa açıklanacak olan OVP’ye konsantre; ne gelecek diye bekliyoruz. Umuyoruz ki önemli önlemler görürüz. Hazine’nin 3 aylık borç çevirme rasyosu daha önce %125 açıklanmışken, revize edilerek  %110’a düşürülüyor. Bilmediğimiz ek yüklü bir kaynak mı bekleniyor? Ya da bilmediğimiz önemli tasarruf önlemleri mi girdi devreye bu üç ay için? Çünkü var olan görünümde tüm bunları iktisadi açıdan gerçekleştirmemiz matematiksel olarak mümkün değil. O zaman da ekonomist olarak nasıl olacak bu hesap kaçırdığımız ne var diye soruyorsunuz kendinize.

Yılbaşından bu yana neredeyse 8 puan faiz şoku ve %38 kur şoku yemişiz. Dış borçlanma maliyetleriniz çok yükselmiş durumda. Bundan sonrası için bırakın Türkiye’yi, bu tarz bir şok yemiş herhangi bir ekonominin yumuşak iniş (%4’ler civarı) yapması çok zor. Türkiye şoklara dayanıklı ve hakikaten esnek bir ekonomi ama bunun da bir derecesi var. Burada dış politika kaynaklı bir risk primi elbette mevcut. Fakat onu dışarıda bıraktığınızda da fiyatlamalarda yön pozitife geçmiş değildi.

Global tarafa bakıyoruz. İran/Çin/İtalya gündem giderek daha çetrefilli hale gelmekte. 4 Kasım'da ABD İran’ın petrol ihracatına dair yaptırımları devreye sokacak ve o ticarete dahil olan tüm ülkelere de yaptırım uygulayacağından bahsetmekte. Finansal koşullar net şekilde sıkılaşıyor. Global faizler yükseliş trendinde. Gidişat da orta vade dolar lehine. Gelişmekte olan ülkeler aleyhine. Fon akımları anlamında 2019 çok güzel bir yıl olmayabilir.

Hal böyleyken, enflasyonun nasıl düşeceğini, büyümenin altyapı harcamaları dışında ne şekilde hangi kanal ile dengeleneceğini, ve maliye politikasından hangi harcama kaleminde elle tutulur kesintiye gidileceğini henüz bilmiyoruz. Dahası bu 3 kalem, elle tutulur bir aksiyon almadan, kendi kendine arzu ettiğimiz rakamsal düzleme de oturamaz ki. Hal böyleyken de,  TL’nin sürekli değer kaybettiği bir dönemde ne yaptığınız enflasyon hesabının, ne de büyüme tahminlerinin itibarı kalmıyor.