Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Güzem Yılmaz Kurda Merkez etkisi

Kurda Merkez etkisi

Giriş: 19 Mart 2015, Perşembe 11:23
Güncelleme: 19 Mart 2015, Perşembe 11:41

Dolar/TL, Ocak 2014’de yaşanan sert yükselişle test edilen 2,39 seviyelerinden sonra neredeyse her ay yüzde 5’lik artışlarla yeni normali aramaya devam ediyor. Önce 2,40, sonra 2,50, şimdi ise 2,60 yeni normal oldu. Peki bu trend nereye kadar devam edebilir ve bu yükselişte kimin ne kadar etkisi var?

TCMB’nin faiz politikası ve araçları:

2014 Ocak ayında %4,5’den %10’a yükseltilen politika faizi ve 3,15 milyar dolarlık doğrudan döviz müdahalesi sonrası Türk Lirası, dolar karşısında bir ay içerisinde yüzde 9’un üzerinde değer kazandı ve kur 2,39’dan 2,17 seviyelerine kadar gerileme kaydetti.

Öte yandan TCMB özellikle 2014 sonrası para politikası değerlendirmelerinde kurdan ziyade enflasyon ve faiz odaklı ilerlediği için o dönemde enflasyonun %7,75’de, gösterge faizin de yüzde 11 seviyelerinde olduğunu hatırlayalım. Mayıs 2014 sonrası ise %9,66 ile son 3 yılın en yüksek seviyesinde olan enflasyon verisinin iyileşmeye başlaması ve kurda 2,09’lara kadar yaşanan gerileme ile ateşin bir nebze sönmesi TCMB’nin sıkı para politikasını gevşetmeye karar vermesinde en büyük etken oldu.

Kısa bir beyin fırtınasından sonra kur, faiz ve enflasyon üçgeninde geldiğimiz noktayı değerlendirelim…

Cari olarak elimizde 550 bps’lik ani faiz arıtışından sonra 2014 Ocak itibari ile yüzde 10’dan yüzde 7,5’e indirilmiş bir politika faizi (nette hala geçen senenin aynı dönemine göre 300 bps yukarıda) ve yüzde 9,66 seviyesinden yüzde 7,55 gerilemiş bir enflasyonumuz var. Fakat bu dönemde Türk Lirasının yüzde 30 değer kaybettiği ve kurun 2,60 seviyesinin üzerine yükseldiği düşünülürse faiz ve enflasyondaki iyimserliğin kur için geçerli olmadığını söyleyebiliriz. Fakat kur üzerinde para politikasındaki “görece gevşek” ya da “daha az sıkı” duruşun olumsuz etkisini gidermek adına TCMB’nin bu dönemde ara ara piyasa faizleri olarak adlandırdığımız Interbank gecelik bankalararası faizleri yüzde 10-11 bandında tuttuğunu (dolayısıyla TL’deki değer kaybını önelemek adına likiditeyi kısmaya çalıştığını) ve döviz satım ihaleleri, döviz depo faizleri, zorunlu karşılık oranları ile rezerv opsiyon katsayılarında düzenleme yaptığını görüyoruz.

Peki TCMB’nin bu ek hamlelerine rağmen değer kaybeden TL’de küresel anlamda kuvvetlenen dolar ve yabancının etkisi ne kadar?

Aşağıda da gördüğümüz üzere aslında Mayıs 2014 sonrası başta Türkiye olmak üzere faiz indirimlerine başlayan gelişen ülke merkez bankalarında, kurların değer kayıpları TL’nin %19’luk kaybı üzerinde olan ülkeler de mevcut. Bu ortamda sadece gelişen ülke kurları değil, gelişmiş ülke kurları içerisinde de değer kazanan Dolar, DXY’nin 100 seviyesinin üzerine taşınması da kuvvetli dolar senaryosunun diğer yüzü.

Yerel talebe baktığımızda ise hem tüzel hem de bireysel yatırımcının döviz pozisyonlarını (euro ve dolar ağırlıklandırılmış) son 4 aydır azalttığına tanık oluyoruz. Dolayısıyla yükselen kurda hanehalkı ve tüzel kişilerin talebinden ziyade küresel anlamda kuvvetlenen dolar, yabancıların TL’de uzun pozisyonlarını kapamaları ve bankaların dolar pozisyonlarının etkili olduğunu söyleyebiliriz.