Advertisement


Tarım sektöründeki dağınık ve istikrarsız yapı küçük üreticileri mağdur ediyor.

 

Yıllardır aynı sorunlar tartışılıyor, öneriler dile getiriliyor ama bir türlü kalıcı bir çözüm üretilemiyor.

 

Girdi maliyetlerinin yüksek olduğu, pazarlama sıkıntısının yaşandığı bir ortam mevcut. Fiyat istikrarsızlığı sık sık gündeme geliyor. İklim şartlarının her geçen gün zorlaşarak belirsizliklerin arttığı bir atmosfer söz konusu.

 

Tablo böyleyken tarımda riskleri minize etmenin yolu kooperatifçilikten geçiyor.

 

Kooperatifleşmenin neden önemli olduğunu somut örnek ve verilerle irdelemek istiyoruz.

 

TÜSİAD'ın gıda enflasyonuna yönelik hazırladığı son rapor, tarımda kooperatifleşmenin dünyadaki örneklerine de yer veriyor.

 

Rapordan yola çıkarak tarımda kooperatifleşmenin rolüne gelin birlikte bir göz atalım.

 

Gelişmiş ülkelerin yakın tarihlerindeki kalkınma devrimlerinde üretici örgütlerin büyük roller üstlendiğine dikkat çekilen raporda, tarımsal amaçlı kooperatif ve üretici birliklerinin etkin çalışması durumunda üreticilere ve tarım ürünleri piyasalarına katkılarının önemli olacağına vurgu yapılıyor.

 

Şimdi sıkı durun...

 

Avrupa Birliği'nde (AB) 21 bin 800 kooperatifin ürettiği ciro 347,3 milyar euro seviyesinde ve bu AB’de üretilen toplam tarımsal üretim değerinin yüzde 40’ına denk geliyor.

 

Avrupa'da kooperatiflerin pazar payı süt ve süt ürünlerinde yüzde 60’a yakınken, tahıllarda yüzde 30’un, meyve ve sebzede ise yüzde 40’ın üzerinde. Yine tarıma dayalı sanayinin hammadde ihtiyacının yüzde 50’den fazlası kooperatifler aracılığıyla karşılanıyor.

 

Ülke bazında örnek vermek gerekirse Finlandiya’da kooperatifler, et ürünlerinin yüzde 74’üne, süt ürünlerinin yüzde 96’sına, yumurta üretiminin yüzde 50’sine, ormancılık ürünlerinin yüzde 34’üne ve bankacılık sektöründeki toplam mevduatın yüzde 34’üne hakim.

 

Fransa’da ise toplam mevduatın yüzde 60’ına kooperatifler hakim durumda. Yine Fransa'da toplam perakendeci firmaların yüzde 25’ini satış kooperatifleri oluşturuyor.

 

Örnekler Avrupa ile sınırlı değil.

 

Rapora göre Yeni Zelanda’da süt piyasasının ve ihracatının yüzde 95’ini, et piyasasının ise yüzde 70’ini sağlayan kooperatifler, ulusal gelirin yüzde 22’sini üretiyor. Ülkede kooperatifler kimyasal gübre kullanımının yüzde 70’ini, çiftlik girdilerinin ise yüzde 50’sini temin eder konumda bulunuyor.

 

Benzer şekilde Brezilya’da ulusal hasılanın yüzde 40’ını gerçekleştiren kooperatifler, tarım ürünleri ihracatının da yüzde 6’sını yapıyor.

 

Bu örnekleri İsviçre, Hollanda, Kanada, Güney Kore ve Japonya gibi kooperatif işletmelerinde ön plana çıkan ülkelerle çoğaltmak mümkün.

 

Peki tarımda kooperatifleşme ile bu ülkelerdeki çiftçiler ne tür kazanımlar elde ediyor?

 

Bu sorunun cevabını da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 'Gelişmiş Ülkelerde Kooperatifçilik Uygulaması' başlıklı raporundaki ABD örneği ile verelim.

 

ABD’de tarım ve gıda sektörlerinde faaliyet gösteren kooperatif işletmeler gerek girdi temini gerekse tarımsal ürünlerin pazarlanması ve işlemesinde önemli bir paya sahip. Bu kooperatifler meyve, sebze ve tahıl gibi alanlarda faaliyet göstererek, çeşitli şekillerde hizmetlerde bulunuyor. Pazarlama kooperatifleri, üretim ve pazar malları alanında; satış kooperatifleri üreticilere ürünleri için uygun fiyat temininde; tarım girdisi sağlayan kooperatifler ise tarım girdilerinin üretimi, satışı ve dağıtımında rol oynuyor. Birçok Amerikalı çiftçi tohum, gübre ve tarımda kullanılan kimyasalları bu kooperatiflerden alıyor.

 

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 'Dünya Kooperatifçilik Raporu'nda ise Güney Kore örneği incelemeye değer.

 

Dünyanın en büyük üçüncü tarımsal kooperatifi konumundaki Güney Koreli Ulusal Tarım Kooperatifleri Federasyonu (UTKF) tarımsal pazarlama ve arzı, besi hayvanı pazarlama ve arzı, bankacılık ve sigorta ile rehberlik hizmeti sunan büyüme hizmetleri olmak üzere dört ana işletme bölümüyle çok işlevli bir kooperatif konumunda.

 

Güney Koreli çiftçilerin yüzde 80’inden fazlasını kapsayan, bin 165 ortak kooperatiften 2.5 milyon bireysel üyeyi temsil eden UTKF'nin 2015 yılındaki geliri 7,2 milyar dolar.

 

Yeniden TÜSİAD'ın raporunda öne çıkan notları paylaşmaya devam edelim.

 

Tarımsal üretimde örgütlenmenin temel amacı, tarım kesiminde verimliliği yükseltmek ve üretimden tüketim aşamasına kadar tarımsal ürünlerin değerlendirilmesini sağlayarak üreticinin gelirini ve pazardaki konumunu iyileştirmek.

 

Üretimden pazarlamaya kadar örgütlü bir yapıda hareket eden üreticiler, güçlü üretici örgütleri sayesinde, tarım-sanayi entegrasyonunu başarı ile kuruyor. Kurdukları pazarlama yapısı ile de pazardan daha fazla pay alıyor ve ve ürettikleri ürünlerden daha fazla gelir elde etme imkanına kavuşuyor.

 

Konunun bir de önemle üzerinde durulması gereken finansman boyutu var.

 

Hollanda merkezli olan ve kuruluş süreci küçük tarımsal kooperatiflerle başlayan, bugün 120 ülkede faaliyet gösteren Rabobank, kooperatif bankacılığının ulaşabileceği boyutu göstermesi açısından global ölçekli başarılı bir örnek.

 

Aslında konu oldukça uzun ve derin...

 

Biz sadece öne çıkan bir kaç model ile dünyada tarımsal kooperatifçiliğin hangi boyutlara ulaştığını göstermek istedik.

 

Peki Türkiye'de tarımsal kooperatifçiliğin durumu ne?

 

O da bir sonraki yazıya...

 

İrfan Donat'ın köşe yazısının ikinci bölümünü bu linkten okuyabilirsiniz

 

İrfan Donat

 

Bloomberg HT Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com