Bakliyatta kaygılandıran öngörüler
Tarım sektöründe her ne kadar ‘yerli’ ve ‘milli’ kavramları sıkça ifade edilip ön plana çıkarılsa da ithalatın yoğun olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Bu durum bakliyat tarafı için de geçerli... Daha önceki yazılarımızda üretimden ithalata kadar mevcut tabloyu ortaya koymuştuk.
Geçmişteki yanlış ve eksik politikaların, üretim sürecini nasıl sekteye uğratıp ithalata adım adım mahkum oluşumuzu ele almıştık.
Bugünkü yazıda ise baklagillerin üretimden tüketimine, ithalatından fiyat gelişmelerine kadar gelecek 5 yıl öngörülerini paylaşacağız.
Hafta sonu önemli bir araştırma makalesini okuma fırsatımız oldu.
Bu bilimsel makalede Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkay Dellal, Araştırma Görevlisi İlknur Ünüvar ve Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü’nden Merve Bolat’ın emekleri var.
Araştırmanın başlığı: “Türkiye’de Yemeklik Baklagillerin Gelecek Eğilimlerinin Belirlenmesi”
Gelin bu çalışmada öne çıkan tespitlere ve çarpıcı verilere birlikte göz atalım.
Araştırma bulgularına göre, gelecek 5 yıllık süreçte (2017-2021) Türkiye’de nohut, kırmızı mercimek ve kuru fasulye ürünlerine ait ekim alanlarının, üretim miktarının ve buna bağlı olarak ihracatın azalacağı öngörülüyor. Araştırmada bununla birlikte tüketim miktarının, ithalatın ve üretici fiyatlarının artacağı tahmin ediliyor.
Araştırmaya göre “Arz-Talep Denge” öngörülerinde ise dengenin arz yönüne kayacağı ama bu kaymanın da üretim artışından değil, ithalat artışından kaynaklanacağı ve baklagillerde dışa bağlılığın artacağı öngörülüyor.
Gelin isterseniz bu kaygı verici öngörüleri ürün bazında biraz daha somut olarak inceleyelim.
“NOHUT ÜRETİMİ AZALACAK, İTHALAT ARTACAK”
Türkiye’de nohut ekim alanlarının yıllar geçtikçe kademeli olarak azalacağı öngörülen araştırmaya göre, 2016 yılında 3.6 milyon dekar olan nohut ekim alanlarının 2021 yılında 2.8 milyon dekara gerilemesi bekleniyor.
Yüzde 20'ye denk gelen söz konusu kayıpta kırsal alanlardan kentlere göçün hızlanması, nohutta antraknoz hastalığının yaygın görülmesi, artan girdi maliyetleri temel gerekçeler arasında gösteriliyor.
Yapılan öngörülerde nohut üretiminin, nohut ekim alanlarına paralel olarak azalma göstereceğine dikkat çekiliyor. Mevcut trendin devam etmesi halinde 2016 yılında 455 bin ton olan nohut üretiminin 2021 yılında 389 bin tona gerileyeceği öngörülüyor.
Aynı dönemde nüfusun artmasına paralel olarak ucuz protein kaynağı olan nohut tüketiminin yıllar itibariyle artacağı tahmin ediliyor. 2016 yılında 407 bin ton olan tüketimin gelecek 5 yıllık sürede yüzde 8 artış göstermesi bekleniyor.
Peki bu durum dış ticarete nasıl yansıyacak?
Türkiye’de gelecek 5 yıllık süreçte nohut üretimin azalması ve tüketimin artmasına karşılık ithalatın artacağı, ihracatın ise azalacağı öngörülüyor.
2016 yılında 37 bin ton olan nohut ithalatının yüzde 65 artarak 2017 yılında 61 bin tona ulaşırken, önümüzdeki yıllarda kademeli olarak artış göstereceği öngörülüyor. 2021’de ithal edilecek nohut miktarının 185 bin tonu aşabileceği belirtiliyor.
Bu durum fiyatlara nasıl yansır derseniz işte cevabı…
Nohutta üretici fiyatlarının her yıl reel olarak yüzde 7 artacağı öngörülüyor.
“KURU FASULYE EKİM ALANLARI AZALACAK”
Araştırma bulgularına göre 2016 yılı itibariyle 898 bin dekar olan kuru fasulye ekim alanları gelecek 5 yılda yüzde 10 azalacak.
2016 yılında 235 bin ton olan kuru fasulye üretiminin öngörülerde kademeli olarak artacağı, 2021 yılına gelindiğinde 245 bin tona ulaşacağı öngörülüyor.
Best-Worst analizi ile kuru fasulye üreticilerinin üretimlerini sürdürmede etkili olan faktörlerin başında iyi fiyat, uygun prim yani destekleme ödemelerinin yüksek olması ve uygun fiyattan kaliteli tohum temin edilmesi gösteriliyor.
Türkiye’de kuru fasulye tüketiminin de nüfus artışıyla beraber artacağı öngörülmüş ve 2021’deki tüketim miktarının 248 bin tona ulaşması bekleniyor.
Aynı dönemlerde kuru fasulye ithalatının artacağı, ihracatının da azalacağı öngörülüyor. İthalatın 2017’de 54 bin ton seviyelerinden 2012’de 58 bin tona çıkabileceğinin altı çiziliyor.
Kuru fasulyede üretici fiyatlarının ise reel olarak her yıl yüzde 12 artacağı öngörülmektedir.
“KIRMIZI MERCİMEK ÜRETİMİ %20 AZALACAK”
GAP bölgesinin sulanabilir alanlarında mercimeğin pamuk, mısır ve sebze ile rekabet edememesi kırmızı mercimek ekim alanlarında azalmaya yol açacak.
2016 yılında 2.3 milyon dekar olan kırmızı mercimek ekim alanlarının gelecek 5 yıllık süreçte yüzde 35 azalarak 1.5 milyon dekara gerileyeceği öngörülüyor.
2016’da 345 bin ton olan kırmızı mercimek üretiminin yapılan tahminlere göre her yıl yaklaşık 12 bin 500 ton azalacağı görülüyor.
2021’de üretimin yüzde 20 azalarak 273 bin ton seviyelerine gerileyebileceği öngörülüyor.
Araştırmada, GAP bölgesinin sulamaya açılmasıyla daha çok kâr elde etme amacıyla pamuk, mısır gibi sulu tarım ürünlerine yönelen üreticilerin, kuru tarım alanlarında yetiştirdikleri kırmızı mercimekten fırsat maliyeti sebebiyle vazgeçebileceklerine dikkat çekiliyor.
Yıllar itibariyle diğer baklagiller gibi kırmızı mercimeğin de tüketiminin artacağı öngörülüyor. 2017’de 394 bin ton civarında olan tüketimin 2012’de 435 bin tona çıkması öngörülüyor.
Bu tahminlere paralel kırmızı mercimekte dış ticaretin gelecek 5 yılda artacağı öngörülüyor. Hem iç talebin fazla olmasından, hem de re-export yapılmasından dolayı ithalat miktarı artış gösterecek.
2017’de 307 bin ton öngörü değerine sahip olan ithalatın 2021’de 398 bin tona çıkması tahmin ediliyor.
Kırmızı mercimek üretici fiyatlarında da her yıl reel olarak yüzde 6 artış öngörülüyor.
DÜNYADA ÜRETİM ARTIYOR, TÜRKİYE’DE AZALIYOR
Araştırmada öne çıkan veri ve tespitleri paylaşmaya devam…
Bugün dünyada insan beslenmesindeki bitkisel proteinlerin yüzde 22’si yemeklik baklagillerden karşılanıyor.
Yine insan beslenmesindeki karbonhidratların yüzde 7’si yemeklik baklagillerden sağlanıyor.
FAO verilerine baktığımızda 2014 yılı itibariyle 85.5 milyon hektar olan baklagil ekim alanları yıllar itibariyle artış gösteriyor.
Ekim alanlarının artmasına paralel olarak üretim miktarı da artıyor.
2014 itibariyle küresel baklagil üretimi 77.7 milyon tona ulaşmış durumda.
Türkiye’de ise ters bir trend söz konusu…
Çok geriye gitmeyelim sadece son 10 yıla baktığımız zaman da kaybın sürdüğünü görüyoruz…
Araştırma makalesinde de yer aldığı üzere Türkiye’de son 10 yılda ekim alanları yüzde 37 azalırken, üretim ise yüzde 28 geriledi.
Son 7 yılda ithalat yüzde 181 arttı ve artan talep ithalatla karşılanır duruma geldi.
Söz konusu dönemde baklagillerde üretimin tüketimi karşılama oranı yüzde 84.3’e geriledi ve üretimdeki azalmanın etkisiyle fiyatlar yükselişe geçti.
Gelecek 5 yıla yönelik baklagil öngörüleri endişe verici.
Bu araştırma sonuçlarını dikkate almakta fayda var diye düşünüyoruz.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü