Advertisement

 

Tarım bankacılığı tarafındaki ağırlığını artırmak üzere önemli çalışmalara imza atan ve kırsalın nabzını tutan Türkiye İş Bankası uzmanları, hayvancılık sektörüne yönelik önemli bir rapor yayımladı.

Büyükbaş Hayvancılık Sektörü” başlığı ile yayımlanan 30 sayfalık raporda sektörün genel yapısı ele alınıyor.

Hem süt hem de besi tarafındaki durum analiz edilirken, yem sektöründeki tablo da net şekilde ortaya konuluyor.

Resmi verilerden yola çıkılarak hazırlanan raporda paylaşılan çoğu bilgi aslında bilindik.

O yüzden raporun tamamını okuduğunuz zaman çok yeni bir şey yok diye düşünebilirsiniz.

Ama bizce önemli olan nokta tam da bu.

Sektör paydaşları tarım ve gıda piyasasını analiz ederken kronik sorunların pek çoğunu kanıksar hale geldi.

Tarım sektörünün yapısal sorunları sektörün neredeyse ‘yeni normali” oldu.

O yüzden finans sektörünün gözünden tarıma dair bir bakış açısı sunulması ve sektöre dair tespitler ortaya konmasını önemsiyoruz.

Lafı fazla uzatmadan raporda öne çıkan notları sizlerle paylaşalım.

Büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde sürdürülebilirliği etkileyen unsurlardan biri olan yem maliyetlerine dikkat çekilen raporda, süt ve et piyasasının geçişken bir yapıya sahip olduğunun altı çiziliyor.

Raporda, “Et fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar ve izlenen politikalar sektörde öngörülebilirliği azaltmaktadır. Uzun vadeli bir yaklaşım izlenmesinin gerektiği hayvancılık sektöründe yaşanan belirsizlikler, kapsayıcı çözüm önerilerinin hayata geçirilmesini zorlaştırmaktadır” deniliyor.

Raporda ayrıca, arz yönlü yaşanan sıkıntıların etkisiyle kırmızı et fiyatlarında dönemsel yükselişlerin enflasyona etkisi sonucu canlı hayvan ve karkas et ithalatına ağırlık verilmesinin besiciler üzerindeki baskıyı daha da artırdığına dikkat çekiliyor.

Bu baskı sonucu son yıllarda artan ithalata rağmen yurt içinde kırmızı et üretiminin azalış kaydetmesine vurgu yapılıyor.

Raporda, sektörün büyük kısmında kur riskine karşı önlem alınmadığına da vurgu yapılıyor.

Tarım sektöründeki mevcut tablonun önümüzdeki döneme dair olası yansımalarına yer verilen sonuç niteliğindeki ‘genel değerlendirme ve beklentiler” kısmında ise şu tespitler yer alıyor:

*** Büyükbaş hayvancılıktaki yapısal sorunlar uzun vadeli çözüm önerilerini içeren kapsamlı bir bakış açısıyla yeniden ele alınmalıdır. Tarımdan perakende sektörüne kadar pek çok alanda yaşanan sıkıntılar nedeniyle tüketici fiyatlarında gözlenen hızlı artışların salt büyükbaş hayvancılığı odağına alan tedbirlerle çözülemediği gözlenmektedir.

*** Türkiye’de büyükbaş hayvancılıkta ithalat baskısı günden güne belirginleşmektedir. Artan hayvan ve yem maliyetlerine karşılık iç pazarda kırmızı et fiyatlarının baskılanması üreticinin kazançlarını aşındırmakta ve sermaye ihtiyacını artırmaktadır.

*** Özellikle besicilik tarafında yurtdışından hayvan temini 2017 yılından itibaren ivme kazanmıştır. Yetiştiricilerin kur riskine maruz kaldıkları bu modelin sürdürülebilirliği tartışılmakla birlikte, Türk lirasında yaşanan değer kaybı nedeniyle üreticilerin önümüzdeki dönemde benzer yatırımlarını askıya alabilecekleri düşünülmektedir.

*** Türk lirasında yaşanan değer kaybının etkileri kırmızı et ve süt fiyatlarında da izlenmektedir. Öte yandan, et fiyatlarının dönemsel faktörler ve karkas et ithalatındaki olası bir artış ile baskılanması besicilik tarafındaki sorunların derinleşmesine neden olabilecektir.

*** Hız kazanan ithalat nedeniyle yurt içinde hayvan varlığının yükseliş kaydetmesi yem talebini de artırmaktadır. Son bir yıllık dönemde enflasyonun iki katından fazla artış kaydeden yem fiyatlarının bu eğilimini sürdüreceği öngörülmektedir.

*** Büyükbaş hayvancılığa önemli ölçüde destek verilmesine karşılık artan maliyetler nedeniyle arzu edilen sonuçlar alınamamaktadır. Aile işletmelerinin sürdürülmesi bakımından kırsal yaşamı destekleyen reformların hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Sermaye kadar bilgi birikiminin de önemli olduğu hayvancılık sektöründe genç nesillerin sektörden uzaklaştığı görülmektedir. Sektörde bakıcı sorununun orta vadede daha da derinleşmesi beklenmektedir.

*** Türk hayvancılık sektörü ölçek ekonomisinin avantajlarından yeterince faydalanamamaktadır. Önümüzdeki dönemde sektörde kendi hayvanını ve yemini üreterek uzun soluklu iş modellerini benimseyen büyük ölçekli işletmelerin ağırlığını artıracağı; orta boy işletmelerin ise kooperatifleşme gibi farklı yöntemlere yöneleceği düşünülmektedir.

Bu noktada, raporda olmayan küçük ölçekli işletmelerin önümüzdeki döneme dair bir analizi de biz ekleyelim: Mevcut şartlarda küçük aile çiftçiliğinin Türkiye’de sürdürülebilmesi mümkün gözükmüyor.

Raporda ortalama işletme büyüklüklerine de şu şekilde dikkat çekiliyor: "Dünyada hayvancılık sektöründe ön plana çıkan ABD ve Avustralya gibi ülkelerde işletmelerin ortalama büyüklüğü 200 baş hayvanın üzerindedir. Kuzey Avrupa ülkelerinde ortalama işletme büyüklüğü 100 hayvan civarındadır. Bu rakam Türkiye’de ise 15 baş hayvan ile oldukça düşük seviyededir.” 

Zaten raporda da vurgu yapıldığı üzere aile işletmelerinin giderek azaldığı ve gençlerin hayvancılıktan uzaklaştığı bir ortamda sektörü orta yaşlı ve yaşlı üreticiler ayakta tutar durumda.

Özetle tıpkı diğer raporlarda olduğu gibi bu raporda da ifade edilen sektörün en büyük handikapı, politikalar oluşturulurken kısa vadeli palyatif çözümlere odaklanılarak, kırsal kalkınmayı gözeten bütüncül yaklaşımlardan uzak durulması.

Yani hep dile getirdiğimiz masa başında değil, ‘kırsalın gerçekleriyle uyumlu’ ve ‘kalıcıyapısal reformlara acilen ihtiyaç var.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com