Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Alman ekonomisinde "resesyon" tehlikesi

Alman ekonomisinde "resesyon" tehlikesi

Bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 daralan Alman ekonomisinin üçüncü çeyrekte de daralması bekleniyor

Giriş: 02 Eylül 2019, Pazartesi 14:48
Güncelleme: 02 Eylül 2019, Pazartesi 14:48

Ticaret ihtilafları, küresel belirsizlikler ve sıkıntı içindeki otomotiv sektörü Almanya'da ekonomiyi etkilemeye devam ederken, özellikle ticari çatışmaların oluşturduğu belirsizlikler, ülke ekonomisinin 6 yıldan sonra ilk defa teknik olarak resesyona gireceği yönündeki tehlikeleri artırıyor.

Almanya Merkez Bankası'nın (Bundesbank) ağustos ayı raporunda, ülkede üretimin bu yılın üçüncü çeyreğinde "cansız" kalacağı belirtilerek, ekonominin resesyonun kıyısında olabileceği uyarısında bulunuldu.

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), 27 Ağustos'ta, küresel ticaret ihtilaflarının Alman ihracatını etkilemesiyle bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre ülke ekonomisinin yüzde 0,1 daraldığını teyit etti.

Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü'nün (DIW) 28 Ağustos'taki tahminlerine göre, ülke ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0,2 küçülecek. Söz konusu küçülmenin gerçekleşmesi halinde Almanya, 6 yıldan sonra ilk defa resesyona (iki çeyrek art arda ekonomik daralma yaşanması) girmiş olacak.

Alman ekonomisi, geçen yıl yüzde 1,4 büyüdü. Almanya'da hükümet, küresel ekonominin zayıf seyretmesinin ülke ihracatını etkilemesi, ticaret ihtilafları ve Brexit’ten dolayı bu yıl sadece yüzde 0,5 büyüme bekliyor.

Uzmanlar, daha önce yapılan yapısal reformlar, mali teşvik, küreselleşmenin zirvede olması, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) düşük faiz oranları ve nispeten zayıf bir euronun son 10 yılda Alman ekonomisinde güçlü bir büyümenin gerçekleşmesini sağladığını kaydediyor.

Ticaret ihtilafları, küresel belirsizlikler ve sıkıntı içindeki otomotiv sektörünün Alman ekonomisini etkilediğine dikkati çeken uzmanlar, söz konusu gelişmelerin Alman ekonomisinde büyümeyi baltaladığını belirtti.

Almanya'da Ifo İş Dünyası Endeksi, ağustosta, ülke ekonomisinin resesyona gireceği endişesinden dolayı 95,8'den 94,3'e gerileyerek Kasım 2012'den beri en düşük değer olarak gerçekleşti.

Bu arada, resesyon tehlikesine karşı önlemler almaya çalışan Alman hükumeti, vergi indirimleri dahil birçok seçeneği masaya yatırıyor.

- “Alman ekonomisine yönelik en büyük tehdit psikolojik”

DIW Başkanı Marcel Fratzscher, Focus dergisine verdiği mülakatta, Alman ekonomisinde bir resesyonun yolda olmasına karşın her şeyin yolunda gittiğini belirtti.

Almanya'nın ekonomik olarak iyi konumlandırıldığını ve paniğe gerek olmadığını savunan Fratzscher, "İş gücü piyasası hala sağlam, şirketler oldukça rekabetçi ve kamunun kasasında sağlam fazlalıklar var." ifadelerini kullandı.

Fratzscher, Alman ekonomisine yönelik en büyük tehdidin psikolojik olduğunu belirterek, Alman halkının ekonomik olarak korktuğu zaman daha az tükettiğini ve şirketlerin yatırımlarını kestiğini kaydetti.

Fratzscher, "Kendimiz için bir ekonomik kriz oluşturma şeklimiz bu." ifadesini kullandı.

- "Almanya'nın durgunluğa girmesi AB üye ülkelerini olumsuz etkileyecek"

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Berlin Temsilcisi Alper Üçok, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Almanya'nın, teknik resesyona geçen yılın son çeyreğinde gireceğini ancak çok sınırlı bir büyüme ile teknik resesyona girişi bu yıla ertelediğini söyledi.

Üçok, Almanya'da tüm verilerin, ülkenin teknik resesyona gireceğini öngördüğüne işaret ederek, "Ancak Almanya, teknik resesyona girmese dahi Alman ekonomisinin önümüzdeki dönemde çok yavaş bir büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor." dedi.

Avrupa'nın en büyük, dünyanın dördüncü ekonomisine sahip olan Almanya'nın resesyona girmesinin, ülkenin hem AB hem de Euro Bölgesi'ndeki ağırlığı nedeniyle diğer AB üyesi ülkeleri de etkileyeceğini vurgulayan Üçok, şunları kaydetti:

"İtalya, zaten uzun bir süredir resesyonun kenarında. Başta Fransa olmak üzere diğer önde gelen AB ekonomilerinde de büyüme çok yavaş, 2009-2010 mali krizinden en fazla etkilenen Güney Avrupa ülkelerinde yapısal sorunlar olduğu yerde duruyor. Ayrıca, son dönemde hızlı büyüyen Doğu Avrupa ülkelerinde de büyüme oranları düşüyor. Almanya'nın durgunluğa girmesi, ticaret ve yatırımlarda Almanya'nın önemli bir aktör olduğu AB üye ülkelerini olumsuz etkileyecektir."

Almanya'nın teknik resesyona girmesi halinde ekonomiyi canlandırıcı teşvik mekanizmalarının yürürlüğe girmesinin beklenebileceğine işaret eden Üçok, 2019'un ilk yarısında yaklaşık 45 milyar euro bütçe fazlası veren Almanya'nın özellikle altyapı, yenilenebilir enerji, dijital dönüşüm alanlarında yatırımlar ve bazı alanlarda vergi indirimleri ile iç piyasayı teşvik edici bir planlama içine girmesinin beklenebileceğini söyledi.

- "AB'nin yavaşlaması Türk ihracat sektörüne negatif yansıyabilecektir"

Alper Üçok, söz konusu teşvik planlamasının, iç piyasada kısıtlı bir canlanma yaratacağını ve Alman ekonomisindeki durgunluğun birçok nedeninden sadece birinin çözümlenmesi çabası olarak kalacağını belirterek, Çin'deki yavaşlama, Brexit, ABD ile muhtemel ticari sorunlar ve kilit piyasalardaki küçülmeler nedeniyle dış talep kaynaklı sorunların da Alman ekonomisini olumsuz etkilemeye devam edeceğini kaydetti.

AB ekonomisinin bir süredir yapısal sorunlarını çözemediği için zorluklar yaşadığını dile getiren Üçok, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sürekli ötelenen mali birlikle ilgili kurumsal reform ve dijitalizasyon gibi geleceğin ekonomilerine yönelik ortak strateji eksikliği artık üye ülke ekonomilerini olumsuz etkilemektedir. AB ekonomisinde ve özellikle Almanya'da ekonominin durgunluğa veya daha da yavaş büyüme dönemi içine girmesinin Türkiye ekonomisini de olumsuz etkileme potansiyeli yüksektir. Özellikle yeni ekonomi politikasının ihracata dayalı bir büyüme ekseninde oluşturulmaya çalışılması nedeniyle Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı ülkesi olan Almanya'nın ve en büyük ihracat bölgesi olan AB'nin yavaşlaması Türk ihracat sektörüne negatif yansıyabilecektir. Yılın ilk yarısında AB'ye yaptığımız ihracatın 2018'in ilk yarısına göre yüzde 0,4 düşüş göstermesi de üzerinde düşünülüp yeni stratejiler üretilmesi gereken yeni bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır."