Bakan Şimşek Doha'da yapısal dönüşümün önemine dikkat çekti
-
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Doha Forum 2025'te yaptığı konuşmada, "Türkiye ekonomisindeki kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşümdür" ifadesini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 1,6 trilyon dolarlık Türkiye ekonomisinde son dönemde elde edilen kazanımlara dikkat çekerek, "Şimdi asıl konu, tüm bu kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşümdür. Sayın Cumhurbaşkanımız 2026'yı 'yapısal reformlar' yılı ilan etti ve bu konuda çok iyimserim" değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, Doha Forum 2025’te düzenlenen "Şok Dalgaları ve Güvenlik Ağları: Kesinti Çağında Ticareti Yeniden Düşünmek" başlıklı panelde konuştu.
Türkiye ekonomisinde son 2,5 yılda bütçe açığının yüzde 3 seviyesine gerilediğini ve borç stokunun GSYH’ye oranının yüzde 24’e düştüğünü hatırlatan Şimşek, "Cari açık büyük ölçüde ortadan kalktı. Son 2,5 yılda brüt rezervimiz 120 milyar dolar arttı, kur korumalı mevduat 140 milyar dolar azaldı" dedi.
Şimşek, Türkiye’de ekonomik büyümenin son 25 yılda ortalama yüzde 5,5 olduğunu ancak bugün yüzde 3-4 seviyelerinde gerçekleştiğini vurgulayarak şöyle devam etti: "Bu büyüme oranları mütevazı ancak yönetilebilir. İşsizlik de tek haneli seviyede. En büyük sorun hala enflasyon. Enflasyon yüzde 70’lerin ortasından yüzde 31’e indi ve tek haneye de inecek. Yani pek çok endişeyi giderdik. Şimdi asıl konu, tüm bu kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşümdür. Sayın Cumhurbaşkanımız 2026'yı 'yapısal reformlar' yılı ilan etti ve bu konuda çok iyimserim"
Dünyada değişen ticaret politikalarını değerlendiren Şimşek, Türkiye’nin dış ticaretinin yaklaşık yüzde 80-85’inin kural bazlı bir çerçevede yürüdüğünü ve ihracatın yüzde 62’sinin serbest ticaret anlaşması bulunan ülkelere yöneldiğini ifade etti.
"Dünyanın 14. büyük üretim üssüyüz"
Bakan, Türkiye’nin hizmet ihracatında dünya çapında ilk 20 ülke arasında yer aldığını ve turizmde oluşan fazla ile bu performansın sürdürülebilir olduğunu belirtti. Türkiye’nin bölgesinde dijital hizmet ihracat merkezi olmayı hedeflediğini söyledi.
Bu çerçevede Türkiye’nin Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle bir serbest ticaret anlaşması yapmak istediğini dile getiren Şimşek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Kural bazlı ticareti tercih ediyoruz ve bu nedenle Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle bir serbest ticaret anlaşması yapmak istiyoruz. Küresel ticarette parçalanma varsa buna karşı panzehir olarak bölgesel entegrasyona odaklanacağız. Bu nedenle bölgemizdeki ortaklarımızı, Basra Körfezi’ni yüksek hızlı demiryolu ve otoyolla bağlayacak yeni bir kalkınma yolu projesine yatırım yapmaya ikna etmeye çalışıyoruz. Böylece bölgeyi Pekin’e ve Londra’ya bağlayabiliriz çünkü altyapımız var. Yani bağlantısallık, bölgesel entegrasyon, sanayi politikaları ve hizmet ihracatı birlikte ilerleyecek"
ABD'nin gümrük tarifeleri ve ticaret gerilimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şimşek, özellikle ABD-Çin arasındaki tarife savaşının dolaylı etkilerinin önemli bir risk oluşturduğunu, Asya’nın ticaret rotasında değişim yaşandığını söyledi.
Tarifelerden çok tarifelerin dolaylı etkilerinden ve tarife kapsamı dışındaki engellerden endişeli olduklarını söyleyen Şimşek, Çinli yetkililerle yapıcı bir diyalog yürüttüklerinin altını çizdi.
Şimşek, ticarette yaşanan gelişmeler karşısında hiçbir ülkenin tamamen etkisiz kalamayacağını aktararak, "Türkiye gibi ekonomiler için dolaylı etkiler çok daha belirgin, zira dünyanın 14’üncü büyük üretim üssüyüz. Özellikle emek yoğun sektörlerde üretimin coğrafyası değişiyor. Biz de bu dönüşümden etkilenen kesimlere nasıl destek verebileceğimize odaklanıyoruz. Bu nedenle lojistik yatırımları, akıllı maliye politikaları ve bu tür bozulmalara karşı hızlı çözümler geliştirmek büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
Uzun vadeli refahın temelinin verimlilik artışı ve iş gücünün etkin kullanımına dayandığını belirten Şimşek, "Demografi iş gücü açısından artık küresel ekonominin lehine değil, pek çok ülke hâlâ yüksek borçlulukla karşı karşıya. Dolayısıyla geriye kalan en gerçekçi yol, verimliliği artırmak. Bu da kaynakları daha üretken alanlara ve teknolojiye yönlendirmeyi gerektiriyor" dedi.