Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Bloomberg Intelligence Analisti Tomasz Noetzel, Türkiye’deki en büyük özel bankalar olan İş Bankası, Yapı Kredi, Garanti ve Akbank’ın 21 Ocak’a kadar Döviz varlıklarının yüzde 10’unu Türk lirasına çevirmedikleri takdirde yeni zorunlu karşılık düzenlemesinden dolayı komisyon ödeyeceklerini ve bunun vergi öncesi kârlarını etkileyeceğini belirtti.

Dört özel bankanın döviz cinsi mevduatlarının toplamının 104 milyar dolar olduğuna dikkat çeken Noetzel, bunun toplam mevduatlarının yüzde 60’ını oluşturduğunu söyledi. Noetzel, bunun yüzde 10’unun 21 Ocak’a ve toplamda yüzde 20’sinin ise 18 Mart’a kadar Türk lirasına çevrilmediği takdirde bankaların yüzde 1,5 zorunlu karşılık komisyonu ödemek zorunda kalacağını söyledi.

Üçüncü çeyrek finansalları dikkate alındığında, bu çevirim yapılmadığı takdirde İş Bankası’nın vergi öncesi kârının yüzde 9’unun risk altında olduğunu vurgulayan Noetzel, geri kalan üç özel bankanın da vergi öncesi kârlarında yüzde 5-6’lık bir düşüş riskiyle karşı karşıya olduklarını dile getirdi.

TL mevduatta bankalara zorunlu karşılık teşviki

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, döviz mevduattan ve döviz cinsi katılım fonu hesaplarından, vadeli TL mevduata ve katılma hesaplarına dönüşen tutarlara zorunlu karşılık teşviki uygulayacağını açıklamıştı.

TCMB nezdindeki zorunlu karşılık ve ihbarlı döviz mevduat hesaplarında döviz olarak tutulan tutarlarla ilgili olarak şu açıklamaya yer verilmişti:

“ABD doları olarak tutulan döviz tutarlarının ABD doları cinsinden mevduat/katılım fonu (yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu hariç) yükümlülükleri için tutulması gereken tutara kadar olan kısmı üzerinden yıllık 0,015 (yüzde 1,5) oranında komisyon alınmasına,

Euro ve ABD doları olarak tutulan döviz tutarlarının ABD doları dışındaki dövizler cinsinden mevduat/katılım fonu (yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu hariç) yükümlülükleri için tutulması gereken tutara kadar olan kısmı üzerinden yıllık 0,015 (yüzde 1,5) oranında komisyon alınmasına,

2021/14 sayılı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında, 20/12/2021 tarihi itibarıyla mevcut olan ABD doları, Euro ve İngiliz Sterlini cinsinden döviz tevdiat hesapları ve döviz cinsinden katılım fonu hesaplarından vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesabına dönüşüm oranı 21/1/2022 yükümlülük tarihi itibarıyla yüzde 10,00 seviyesine ve 18/3/2022 yükümlülük tarihi itibarıyla yüzde 20,00 seviyesine ulaşan bankalara 2022 yılı sonuna kadar söz konusu komisyonların uygulanmamasına,

Söz konusu komisyonların zorunlu karşılık tesis dönemine ilişkin ortalama bakiyeler üzerinden hesaplanmasına, tahakkukunun üç ayda bir Mart, Haziran, Eylül, Aralık ayları sonunda gerçekleştirilmesine ve üç aylık dönemi izleyen ilk iş gününde tahsil edilmesine karar verilmiştir. Söz konusu değişiklikler 7/1/2022 tarihinde tesisi başlayacak olan 24/12/2021 tarihli yükümlülük döneminden itibaren geçerli olacaktır.”

Söz konusu değişiklikler 7 Ocak 2022 tarihinde tesisi başlayacak olan 24 Aralık 2021 tarihli yükümlülük döneminden itibaren geçerli olacak.

Altın fiyatları, ABD Hazine tahvili faizlerindeki yükselişle baskı altında kalarak düşüşünü sürdürdü. Gram altın ise küresel altın fiyatlarındaki düşüşe rağmen dolar/TL’nin yüksek seviyelerde işlem görmeye devam etmesiyle 800 TL sınırında bulunuyor.

10 yıl vadeli ABD Hazine tahvilinin faizi yıl başından bu yana 25 baz puan artarak yüzde 1.76'ya ulaşarak iki yılın zirvesine tırmandı. Tahvil faizlerindeki bu yükselişte Fed’in daha hızlı bir sıkılaşmaya gideceğine dair beklentiler ve politika yapıcıların açıklamaları etkili oldu.

St. Louis Fed Başkanı James Bullard, perşembe günü yaptığı açıklamada politika yapıcıların Mart ayında politika yapıcıların hedef faiz oranlarını yükseltebileceğini ve enflasyona karşı atılan ikinci adım olarak Fed’in bilançosunu küçültmeye başlayabileceklerini belirtti.

Goldman Sachs ise 2022 yılında Fed’in dört faiz artırımı gerçekleştirmesini bekliyor. Jan Hatzius tarafından kaleme alınan araştırma notunda ABD iş gücü piyasasındaki toparlanma ve 14-15 Aralık'ta gerçekleşen Fed toplantı tutanaklarındaki şahin sinyaller daha hızlı bir normalleşmeye işaret ettiği bildirildi.

Hatzius, "Risklerin daha öncekinden daha erken bir sürece işaret etmesi sebebiyle bilanço küçültmesine ilişkin tahminimizi Aralık'tan Temmuz'a çekiyoruz. Bu noktada enflasyon yüksek ihtimalle hedeflenenin çok üzerinde kalacak. Mart, Haziran ve Eylül aylarında görmeyi beklediğimiz faiz artırımlarına Aralık ayını da ekledik" ifadelerini kullandı.

Fed’in son toplantısına ait tutanaklarda yetkililer Omikron varyantının ekonominin toparlanma patikasını değiştirmeyeceğini fakat arz sıkıntılarının beklenenden daha hızlı sürebileceğini öngördüklerini açıklamıştı.

Ons altın fiyatı

Ons altın, 2021’in son günlerindeki yükselişten sonra geçen haftaya 1.830 dolar civarında başlamıştı. Hafta ortasına kadar inişli çıkışlı bir seyir izleyen değerli metal, haftayı yüzde 2’den fazla düşüşle kapatmıştı. Yeni haftaya da düşüşle başlayan ons altın, 1.792 dolar civarında işlem görüyor.

Gram altın fiyatı

Gram altın, geçen haftanın başında 816 TL’ye kadar tırmandıktan sonra dolar/TL’deki düşüşle 750 TL civarına kadar gerilemişti. Hafta ortasında 800 TL sınırına çıpa atan gram altın, yeni haftaya da bu seviyelere yakın bir seyirle 796 TL civarında başladı.

Wall Street Journal'a konuşan Barkin, "Aralık ayında aldığımız kararları destekliyorum. Tahvil alımı yoluyla ekonomiye teşvik sağlama sona erdirildiğinde faiz oranlarının artırılmasına açığım" ifadelerini kullandı.

Barkin, "Eğer şu anda sahip olduğumuza benzer işsizlik seviyesi olan, fiyat baskılarının yüksek olduğu bir ekonominiz var ise, normalleşmeye doğru adım atmamız gerektiğini düşünüyorum. Fed'in Mart ayı FOMC toplantısında faiz oranlarını artırmasının kesinlikle makul olacağını düşünüyorum" diye konuştu.

Enflasyon baskılarının yılın ikinci yarısında hafiflemesini bekleyen Barken, tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntıların 2023 yılına kadar devam edebileceğini de vurguladı.

Fed/Bullard: Faiz artırımı Mart’ta başlamalı

St. Louis Fed Başkanı James Bullard ABD Merkez Bankası’nın enflasyondaki artış nedeniyle Mart’ta faiz artırmaya başlayabileceğini, bir sonraki adımda da bilançonun küçültülebileceğini belirtti.

Bullard CFA Society’deki konuşmasında Fed’in enflasyonu kontrol altına almak için Mart’ta faiz artırmaya başlaması gerektiğini savundu. Bullard “faiz artışları enflasyon gelişmelerine göre azaltılır veya artırılır” dedi.

Fed’in şahin isimlerinden olan Bullard geçen ayki toplantıda 2022 için 3 faiz artışından yana olduğunu açıklamıştı. Bullard faiz artışına erken başlamak gerektiğini, bu yaklaşımın daha çok veya daha az faiz artışı yapmak için Fed’e esneklik kazandıracağını belirtmişti.

Fed/Daly: Fed, bir veya iki faiz artırımından sonra bilançoyu daraltabilir

San Francisco Fed Başkanı Mary Daly yaptığı açıklamada, bu yıl kademeli faiz artışlarını desteklediğini ve Fed’in bir veya iki faiz artırımından sonra bilançoyu daraltmayı gündeme getirebileceğini söyledi.

Bu yıl kademeli faiz artışlarını desteklediğini açıklayan Daly, bilançonun daha erken daraltılmasını tercih ettiğini dile getirdi.

Daly, Fed’in ilk faiz artırımıyla aynı anda bilanço daraltmaya gitmeyeceğini, ancak bir veya iki faiz artırımından sonra bilançoyu daraltmayı gündeme getirebileceğini söyledi. Daly ayrıca, daha yatay bir faiz patikası ve bilançoda daha fazla eylem tercih ettiklerini belirtti.

Çin’in döviz rezervleri Aralık ayında dolayın zayıflamasının diğer para birimlerini desteklemesiyle 6 yılın en yüksek seviyesine tırmandı. Çin’in döviz rezervleri 3,25 trilyon dolara ulaşırken, doların en çok işlem gördüğü para birimlerine karşı değerini ölçen Bloomberg Dolar Spot Endeksi Aralık ayında yüzde 0,8 geriledi.

Yıl sonuna doğru likidite ihtiyacının artmasıyla Çin Merkez Bankası bankacılık sistemine sunduğu kısa vadeli likiditeyi 2 ayın en yüksek seviyesine çıkarmıştı.

Banka, yılın son haftasında sisteme yedi günlük ters repo enstrümanıyla nette 190 milyar yuan (29,5 milyar dolar) likidite sunmuştu.

Ülkede kısa vadeli borçlanma maliyetlerine ilişkin göstergelerin yükselmesiyle bankalar arası piyasada likidite sıkışıklığı sinyalleri gelmişti. Çin Merkez Bankası bu sinyaller üzerine adım attı.

JP Morgan, ABD’de tahvil faizlerinin yükselmeye devam edeceğini ve faizlerden pozitif etkilenen şirketler için ‘ağırlık artır’ tavsiyesini koruduklarını söyledi.

JP Morgan Stratejistleri, bankacılık sektörünün tahvil faizlerindeki yükselişten en olumlu etkilenenler olacağını belirtirken otomotiv, madencilik, enerji ve sigorta sektörlerinin de yükselen tahvil faizlerinden olumlu etkilenmesini bekliyor.

Sağlık, tüketim ürünleri ve enerji dağıtım şirketlerinin yükselen faizlerden negatif etkileneceğini belirten JP Morgan, enflasyon forwardları ve tahvil faizleri arasındaki farkın hala çok fazla olduğunu ama bunun faizlerin yükselmesiyle kapanacağını vurguladı.

JP Morgan stratejistleri, tahvil faizlerinin yükselmesinin ekonomik hareketliliğe negatif etkisinin çok önemli bir derecede olmayacağını söyledi.

Ünlü yatırımcı Mark Mobius da enflasyon risklerinin yeteri kadar fiyatlanmadığını, tahvil getirilerin daha da yükselebileceğini belirtti. Getirilerin yükselmesiyle teknoloji şirketlerinin değerlerinin düşeceğini ifade eden Mobius, gelir sağlayan ve temettü veren şirketlerin pozitif ayrışacağını öngördü.

ABD'de enflasyona ilişkin uyarılar gelmeye devam ediyor.

Son olarak duayen yatırımcı Mark Mobius, enflasyon risklerinin yeteri kadar fiyatlanmadığını ve ABD tahvil getirilerinin daha da yükselebileceğini söyledi.

Bloomberg'e konuşan Mobius geçen yıl ABD'deki para arzının yüzde 30 arttığını, bu durumda enflasyonun yukarı gitmesinin beklenmesi gerektiğini belirtti.

Getirilerin yükselmesiyle teknoloji şirketlerinin değerlerinin düşeceğini ifade eden Mobius, gelir sağlayan ve temettü veren şirketlerin pozitif ayrışacağını öngördü.

Mobius; yazılım, donanım, tıbbi hizmetler ve bazı tüketici şirketlerinin hisseleriyle ilgilendiğini söyledi.

Ülke bazında Hindistan ve Tayvan için iyimser bir pozisyonu olduğunu belirten Mobius, Türkiye ve Güney Afrika'da da yatırımları olduğunu ekledi.

Eski Hazine Bakanı da uyarmıştı

ABD'de enflasyon tartışmaları devam ederken eski Hazine Bakanı Lawrence Summers enflasyonla ilgili yeni uyarılarda bulundu.

Summers, Bloomberg yayınında Fed'in şahin söylemi ve ABD tahvillerinde görülen satış dalgasından sonra bile para politikası yetkililerinin ve yatırımcıların enflasyonu düşürmek için gerekli unsurları yanlış değerlendirdiğini söyledi.

Summers, "Kanımca, Fed ve piyasalar hâlâ enflasyonu düşürmek için neyin gerekli olduğunu bilmiyorlar" ifadelerini kullandı. Summers Fed'in ve piyasaların faizi yüzde 2,5 seviyesinin üzerine çıkarmadan enflasyonla mücadele edebileceğine inandıklarını söyledi.

İRFAN DONAT

Kredi Kayıt Bürosu (KKB), 28 ilde “fiili” ve “aktif” olarak tarımsal üretim yapan 1.066 çiftçi ile “Tarımsal Görünüm Saha Araştırması” gerçekleştirdi.

Son 3 yıldır düzenli olarak yayınlanan saha araştırmasına göre, çiftçilerin tarımdan elde ettikleri gelire yönelik memnuniyet seviyesi her yıl azalıyor.

Araştırmada, çiftçilerin tarımsal gelirlerinden memnun olup olmadığı soruluyor. 2019 yılında yüzde 36 olan “toplam memnun olan” grup 2020’de yüzde 31’e inerken, 2021 yılında ise keskin bir düşüşle yüzde 19’a kadar gerilemiş gözüküyor. Bir başka deyişle, her 5 çiftçiden sadece 1 tanesi gelirinden memnun gözüküyor.

“Toplam memnun olmayan” grup oranı ise 2019’da yüzde 35 iken 2020 yılında yüzde 40’a çıkmış ve 2021 itibariyle de yüzde 56’ya yükselmiş durumda. Kararsız olarak da nitelenebilecek “Ne memnun ne de değilim” diyen orta derece memnun grubun oranı ise 2019’da yüzde 30 iken 2020 yılında yüzde 29’a inerken, 2021’de yüzde 25’e gerilemiş durumda. Son 3 yılda 5 puan “memnun olmayanlar” tarafına geçmiş gözüküyor.

Anketteki diğer sorulara verilen yanıtlar, artan memnuniyetsizliğin temel sebeplerini ortaya koyuyor.

En büyük sorun girdi maliyeti

Çiftçilere, “Bu yıl üretim yaparken en çok karşılaştığınız üç sorun nedir?” diye sorulduğunda ilk sırada yüzde 96 ile “Girdi pahalılığı” cevabı geliyor.

2020 yılında olduğu gibi 2021’de de ikinci sıraya yerleşen “İklim problemleri”nin 2019’daki oranı yüzde 26 iken 2020’de yüzde 50’ye çıktıktan sonra 2021 yılında yüzde yüzde 70’e yükselmiş olması dikkat çekiyor.

Çiftçiler, yüzde 47 oran ile üçüncü büyük sorun olarak “Sulama suyundaki yetersizliği” gösteriyor. Yer altı ve yer üstü suyundaki azalma, çiftçinin iklim değişikliğine bağlı olarak her geçen sezon artan bir riski aslında. Zaten geçen yılki anket ile karşılaştırıldığında 2021’de kurak iklim ve sulama suyu problemlerinde ciddi artış gözleniyor.

Bu sorunları, “tarımsal hastalık ve zararlılar”, “işçi bulamama”, “kaliteli/ucuz işgücü bulamama”, “yüksek arazi kiraları” ve “pandemi“ takip ediyor.

Hasat sonrası problemler

Çiftçilerin ‘üretim sonrası’ karşılaştıkları problemlerde ise “fiyat”, “alıcı”, “tahsilat” ve “depolama” sıkıntıları öne çıkıyor.

Çiftçilere hasattan sonra, yani satış-pazarlama aşamasındaki en önemli sorunları sorulduğunda yüzde 87 ile “beklenilenden daha düşük satış fiyatı” cevabı ilk sırada yer alıyor.

Fakat en azından söz konusu oran 2020’ye göre daha da yukarılara tırmanmamış gözüküyor. KKB, burada şu önemli tespiti de paylaşıyor: “Çiftçinin satış fiyatı sorunu mutlaka “girdi pahalılığı” sorunu ile birlikte ele alınmalı ve çiftçinin asıl kaygısının “kârlılık” olduğu iyi anlaşılmalıdır. Girdi ve çıktı fiyatları meselesi her ne kadar iki farklı aşamada ele alınıyor gözükse de çiftçiliğin sürdürülebilirliği noktasında aynı amaca (kârlılığa) hizmet eden faktörlerdir.”

Üretim sonrasındaki diğer sorunlar ise yüzde 19 ile “alıcı bulmak zor/rekabet azlığı”, yüzde 18 ile “alıcıya güvensizlik” ve yüzde 7 ile “tahsilatın gecikmesi” olarak öne çıkıyor.

Bu oranlar son 2 yıldır çiftçi lehine geriliyor ve burada pandemi faktörünü es geçmemek lazım. Zira Covid-19 sürecinde tarımın önemi çok daha net anlaşıldı.

Bu arada ankete katılan çiftçilerin yüzde 31’i pazarlama aşamasında “herhangi bir sorun yaşamıyorum” cevabı veriyor.

Çiftçinin kârlılık sorunu

KKB’nin araştırmasında yer alan bir diğer önemli tespit de şöyle: “Pandemide tarımsal ürün fiyatlarının beklenenden çok artmasına rağmen, çiftçilerin fiyatları hâlâ düşük bulması “girdi pahalılığı” sorunu ile birlikte ele alınmalıdır.

2015 yılını baz kabul ederek TÜİK’in açıkladığı Tarım-ÜFE endeksi (çiftçinin satış fiyatı) ve Yurt İçi-ÜFE endeksi (girdi fiyatları) üzerinde yapılan karşılaştırmalı bir analizde bu iki endeksteki makasın çiftçi satış fiyatı aleyhine 1,6 kata ulaştığı görülmüştür. Dolayısıyla çiftçinin asıl probleminin “kârlılık” olduğu anlaşılmaktadır.”

Sözleşmeli üretimde memnuniyet erozyonu

Tarım Bakanlığının her fırsatta gündeme getirdiği ve yaygınlaştırmayı hedeflediği sözleşmeli üretim modelinde çiftçi memnuniyeti erozyona uğruyor.

En azından anket sonuçları bize bu yorumu yaptırıyor. Zira araştırmaya katılan her 10 çiftçiden 2’si (%22) sözleşmeli tarımsal üretimde bulunuyor ve bu çiftçilerin yüzde 57’si sözleşmeli üretimden memnun gözüküyor. Ancak memnuniyet oranında geçen yıla göre (%81) ciddi bir düşüş söz konusu. Sözleşmeli üretilen ürünlerde yasa gereği sözleşmenin zorunlu olduğu şeker pancarı (%49) başı çekiyor, bunu domates, buğday ve mısır takip ediyor.

Peki sözleşmeli üretimde memnuniyetsizlik neden artıyor?

Bizim tahminimize göre, temel sebep sözleşmeli üretim modelinin sağlıklı işlememesi sonucu yaşanan mağduriyetler ile ortaya çıkan gelir kaybı…

Kırsalda teknolojiye adaptasyon artıyor

Tarımda teknoloji kullanımı her geçen gün artıyor. Anket sonuçlarına göre, çiftçilerde akıllı cep telefonu sahipliği oranı yüzde 80 seviyesinde. PC ve tablet sahibi olan çiftçi sayısı artıyor. Araştırmalara göre, çiftçilerin yüzde 23’ü PC ve yüzde 5’i tablet sahibi.

Çiftçilerin sadece yüzde 23’ü internet kullanmadığını söylüyor. Çiftçilerin kullandığı dijital bilgi servislerinde “meteorolojik bilgi ve uyarı servisleri” (%59), “tarımsal haberler” (%45), “ürünler ve üretim teknikleri hakkında bilgiler” (%37), “ürün fiyatları” (%34) başı çekiyor. Geçen yıl yüzde 3 olan çiftçinin “internette/sosyal medyada ürün tanıtma/pazarlama” oranı bu yıl yüzde 15’e yükselmiş durumda. Bu önemli artışı COVID-19 pandemisinin tetiklediği tahmin ediliyor.

Çiftçinin iklim değişikliği ile imtihanı

Küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenen sektörlerin başında gelen tarım sektörü açısından sigortanın önemi Türkiye’de her geçen gün daha net anlaşılıyor. Ancak çiftçilerden yüzde 57’si son 3 yıl içinde hiç TARSİM tarım sigortası yaptırmadığını belirtiyor. Geri kalan yüzde 43’ü en az bir kere sigorta yaptırdığını ifade ediyor. Sigorta yaptırmayan çiftçilere gerekçeleri sorulduğunda ise yüzde 33’ü TARSİM’i pahalı bulurken, yüzde 26’sı “gereksiz” bulduğunu söylüyor. Çiftçilerin yüzde 20’si ise hasar olduğunda “eksik ödeme / ödememe” nedeniyle sigorta yaptırmadığını belirtiyor.

Ankette öne çıkan ilginç veriler

*** Görüşülen çiftçi hane halklarının (ailenin diğer üyeleri dâhil) yüzde 41’inin tarımdan başka gelir getirici faaliyeti bulunmuyor. Geri kalan yüzde 59’unun hanesine ise tarımsal gelire ilave olarak emekli aylığı, diğer işlerden düzenli ücret/maaş, esnaf/tüccarlık gibi gelirler giriyor.

*** Ankette, ürün tipi ayırt edilmeksizin çiftçilere “ürününüzü kime satıyorsunuz?” diye sorulduğunda yüzde 75 ile “tüccarlar” en başta geliyor.

*** Çiftçilerin yüzde 58’i ürünlerini peşin, yüzde 36’sı kısmen peşin kısmen vadeli ve yüzde 7’si tamamını vadeli şekilde satıyor.

*** Vadeli satışlarda çiftçilerin yüzde 34’ü alacaklarına karşı alıcıdan herhangi bir belge almadıklarını belirtiyor.

*** Çiftçilerin yüzde 41’i son 3 yıl içerisinde “hiç borçlanma yapmadığını” belirtiyor. r. Buna karşın bankadan kredi kullananlar tüm çiftçilerin yüzde 49’unu, Tarım Kredi Kooperatifi’nden kredi kullananlar ise yüzde 25’ini oluşturuyor. Girdi satıcılarından vadeli alım yaparak üretimini finanse edenlerin oranı da 2021’de önemli oranda artarak yüzde 25’e ulaşmış durumda.

Geçen hafta negatif bir performans gösteren ABD endekslerinde yeni haftanın ilk işlem gününde vadeliler karışık görünüme işaret etti.

Asya borsaları bu sabah teknolohi hisselerindeki toparlanma ile artıda. Japonya piyasaları tatil nedeniyle işleme kapalı. Hong Kong Hang Seng ve Çin CSI 300 yükseliyor.

ABD borsaları Cuma günü düşerken, hafta boyunca yüzde 1,87 gerileyen S&P 500 endeksi 2016’dan bu yana en kötü yeni yılın ilk haftası performansını ortaya koymuştu. Fed’in sıkılaşma sürecinde daha şahin olacağı beklentisiyle yatırımcılar teknoloji sektöründekiler gibi büyüme hisselerinden, ucuz kalmış değer hisselerine yönelirken, Nasdaq 100 haftalık bazda yüzde 4,46 geriledi. Bu, Şubat 2021’den bu yana en yüksek haftalık kayba işaret etti.

Hafta boyunca ABD 10 yıllık tahvil getirisi 25 baz puan, 30 yıllık tahvil getirisi 21 baz puan yükseldi. ABD 10 yıllık tahvil getirisi haftayı yüzde 1,7620 seviyesinden tamamladı.

Geçen hafta boyunca yüzde 0,10 yükselen Bloomberg Dolar Endeksi, bu sabah yüzde 0,13 yükselişle 1.176 seviyesinde.

Dikkatler ABD enflasyonunda

Çarşamba günü TSİ 16:30’da ABD’de açıklanacak Aralık ayı tüketici enflasyon verileri yatırımcılar tarafından yakından izlenecek.

Öncesinde ülkede öne çıkan bazı Demokrat ve Cumhuriyetçi ekonomistlerin enflasyon endişesi konusunda hemfikir oldukları ortaya çıktı. Amerikan Ekonomik Birliği’nin bu yılki toplantısında iki kanadı temsil eden ekonomistler Fed’in enflasyondaki yükselişle mücadele konusunda biraz geriden geldiği görüşünü aktardı. Ekonomistler Fed’in daha sıkı bir para politikasına yönelmesini ve fiyat baskılarının bu yıl hafiflemesini bekleseler de enflasyonun merkez bankası yetkililerinin beklediği kadar hız keseceğini düşünmüyorlar. Ekonomistler enflasyonun bu yıl yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde kalacağını öngördüler.

Demokrat ekonomistler ABD’nin eski Hazine Bakanı Lawrence Summers ve eski Beyaz Saray Başekonomisti Jason Furman ile Cumhuriyetçi ekonomistler Stanford Üniversitesi Profesörü John B Taylor ve eski Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı Glenn Hubbard enflasyonda yükseliş öngören isimler arasında yer aldı.

Öte yandan eski demokrat ABD Başkanı Bill Clinton döneminde Beyaz Saray Başekonomisti olan Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz yüksek faiz oranlarının enflasyona neden olan arz sıkıntılarını çözemeyeceğini belirterek, Fed’in temkinli olması gerektiğini söyledi.