COP28 ile ilgili bilmeniz gerekenler
Her yıl farklı bir ülkede gerçekleştirilen "Taraflar Konferansı (Conference of the Parties)", bir diğer ismiyle İklim Değişikliği Konferansı'nın 28.si, bu yıl Dubai'de gerçekleşiyor. İşte COP28 ile ilgili 7 başlıkta bilmeniz gerekenler…
COP28 nedir?
Yaklaşık olarak otuz yıldır, dünya hükümetleri iklim krizine bir çözüm bulmak üzere neredeyse her yıl bir araya geliyorlar.
1992 tarihli Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında her ülke tehlikeli iklim değişikliğinden kaçınmak ve sera gazı emisyonlarını küresel olarak adil bir şekilde azaltmanın yollarını bulmakla yükümlü.
COP28'in programı
Birleşik Arap Emirlikleri'nin ev sahipliğinde Dubai'de düzenlenecek olan konferans 30 Kasım'da başlayacak. Dünya liderleri 1 ve 2 Aralık tarihlerinde dünya iklim eylem zirvesi olarak bilinen bölüme katılacak.
Görüşmelerin 12 Aralık'ta sona ermesi bekleniyor, ancak önceki yıllardan edinilen tecrübeler görüşmelerin devam edebileceğini gösteriyor.
Neden bir ‘COP’a ihtiyacımız var? Zaten Paris anlaşmamız yok mu?
2015'te imzalanan ve dönüm noktası niteliğindeki Paris Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi devri öncesi seviyelerde 2 santigrat artış seviyesi ile sınırlı tutulması ve hatta 1,5 santigrat için çaba harcanması yönünde. Bununla birlikte ülkeler, sera gazı emisyonlarını genelde 2030 yılına kadar olmak üzere yakın vadede azaltmaya yönelik bağlayıcı olmayan ulusal hedefler üzerinde de anlaştılar.
Ulusal olarak belirlenen hedefler, dünyayı Paris sıcaklık hedefleri dahilinde tutmak için yetersizdi. Yerine getirilmeleri halinde 3 santigrat veya daha fazla ısınmaya yol açacaklar ki bu da felaket anlamına geliyor. Paris'te herkes bu ulusal hedeflerin yetersiz olduğunu biliyordu, bu nedenle Fransızlar anlaşmaya, ülkelerin her beş yılda bir yeni taahhütlerle masaya dönmek zorunda kalacakları bir yöntem getirdi. Bu beş yıl 31 Aralık 2020'de sona erdi ve ülkeler Kasım 2021'de COP26'da yeni hedefler belirlemek üzere bir araya geldi.
Sorunlar COP26’da çözümlendi mi?
COP26'daki en önemli gelişme, ülkelerin 2 santigrat hedefinin büyük bir yıkıma yol açacağını kabul ederek daha sert olan 1,5 santigrat hedefine odaklanmayı kabul etmeleriydi. Birçok ülke de COP26'da ulusal hedeflerini güncelledi ve küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte üçünden sorumlu olan ülkeler, yüzyılın ortalarına kadar net sıfır karbona ulaşmak için uzun vadeli hedefler belirledi.
Öte yandan 1,5 santigrat seviyesinin altında kalabilmek için dünyanın sadece 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşması yeterli değildi. Aynı zamanda bu on yıl içinde sera gazı emisyonlarını 2010 seviyelerine kıyasla yarıya yarıya indirilmesi gerekiyordu. Ancak COP26'daki emisyon taahhütleri bu hedefi karşılamaya yetmiyordu. Bu nedenle Glasgow zirvesinde ülkeler, ulusal hedeflerdeki ilerlemenin her yıl güncellenmesi gerektiğine karar verdiler ve yeterli olana kadar gerekli sıklıkta yeni ulusal hedeflerle gelmeye teşvik edildiler.
Daha sonra ne oldu?
Vladimir Putin'in Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgali dünya çapında şok dalgaları yarattı. İttifaklar ve ilişkiler yeniden çizildi ve dünya krize sürüklendi.
Putin'in işgalinden önce de dünya Kovid-19 şokunu atlatmaya çalışırken enerji fiyatları zaten yükseliyordu, ancak Ukrayna savaşı gaz fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Putin, Avrupa'nın Rus gazına olan bağımlılığını bir savaş silahı olarak kullanmaya istekli olduğunu gösterdi; muslukları kapattı, tedariki geri çekmekle tehdit etti ve ardından (neredeyse kesin olarak) Kuzey Akım boru hattını sabote etti.
Putin'in işgalinden önce, dünya Kovid-19’u atlatmaya çalışırken enerji fiyatları zaten yükseliyordu; ancak Ukrayna savaşı gaz fiyatlarının yukarı yönlü hareketine neden oldu. Putin, Avrupa'nın Rus gazına olan bağımlılığını bir savaş silahı olarak kullanmaya istekli olduğunu gösterdi, muslukları kapattı, tedariki geri çekmekle tehtid etti ve Kuzey Akım boru hattını sabote etti. Sonuç olarak gaz fiyatları daha da yükseldi ve fosil yakıt şirketleri rekor düzeyde beklenmeyen kârlar elde etti.
Bununla bereber, bazı AB ülkeleri yeni fosil yakıt kaynakları arayışına girdi, sıvılaştırılmış doğal gaz terminalleri inşa etti ve yeni gaz sahaları keşfetmek için Afrika ve diğer ülkeler ile anlaşmalar yapmaya yöneldi.
Geçen sene COP27’de neler yaşandı?
Mısır'da düzenlenen Cop27, iklim krizi nedeniyle yaşadıkları ‘kayıp ve zararın’ telafi edilmesini isteyen gelişmekte olan ülkeler için önemli bir dönüm noktası oldu.
Gelişmiş ülkeler nihayet, iklim felaketine maruz kalan en yoksul ve en kırılgan ülkelere nakit para aktarmak üzere bir fon kurulması konusunda anlaşmaya vardılar. Ancak Mısır'daki bu anlaşma sadece ilk adımdı. COP28'de bu fonun bir fikirden gerçeğe dönüştürülmesinin yollarının bulunması bekleniyor.
COPO28 sadece 1,5 santigrat ile mi ilgili?
1,5 santigrat için güncellenecek ulusal hedefler, Paris anlaşmasının hedeflerine ulaşmak için gereken sera gazı emisyonu kesintileri konusunda ilerlemenin kapsamlı bir değerlendirmesi olması açısından müzakerelerin merkezinde duruyor.
Bununla birlikte, iklim finansmanın da kilit bir konu olması bekleniyor. Bu konu, gelişmekte olan ülkeler için hayati önem taşıyor. İklim finansmanı, yoksul ülkelerin emisyonları azaltmalarına ve ekstrem hava koşullarının etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için kamu ve özel kaynaklardan sağlanan para olarak tanımlanabilir.
İklim finansmanının nasıl tahsis edildiği konusunda da sorunlar var: şu anda akan paranın çoğu, rüzgar veya güneş enerjisi gibi projeler için orta gelirli ülkelere gidiyor. En yoksul ülkelere çok daha azı gidiyor ve paranın sadece bir kısmı ülkelerin iklim krizinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlamasına yardımcı oluyor.
COP26'da, adaptasyon için ayrılan iklim finansmanı miktarının iki katına çıkarılması kabul edildi. Yoksul ülkeler hala mutsuz ve COP28'de bu konuda önemli bir ilerleme görmek istiyorlar. Bu ülkelerin, daha fazla borca itebilecek krediler yerine hibe şeklinde daha fazla finansman sağlanmasını talep etmeleri bekleniyor.
İklim finansmanının diğer bir önemli meselesi de can sıkıcı kayıp ve zararlardır. Hiçbir adaptasyon bunlara yardımcı olamaz. Kasırgalar ve tayfunlar, bu yaz Pakistan'ı vuran yıkıcı seller veya Afrika'nın büyük bölümünü etkileyen kuraklıklar buna örnek olarak verilebilir.
İklim krizine en az neden olan dünyanın en yoksul ülkeleri en fazla risk altında olanları olarak dikkat çekiyor.
Yıllar boyunca çok az ilerleme kaydedildi ancak geçen yıl Şarm El Şeyh'te düzenlenen COP27'de ülkeler kayıp ve zararlar için yeni bir fon oluşturmayı kabul etti. Şimdi ki problem ise fonun doldurulması. Bunun nasıl yapılacağı konusunda bir mutabakat yok ve gelişmiş ülkeler yeni nakit sağlamakta yavaş davranıyorlar.