Dolar/TL faiz indiriminin ikinci gününde de yükseliyor
Türk lirası, TCMB'nin faiz indirimi kararı sonrasında dolar karşısında ikinci günde de değer kaybederek rekor düşük seviyeyi gördü.
Dolar/TL, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık faiz indirim kararı sonrasında perşembe günü tüm zamanların en yüksek seviyesini gördükten sonra gerilemişti. Cuma günü yüzde 1'den fazla yükseliş kaydeden dolar/TL, 8,85 seviyesini de aşarak rekor tazeledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, perşembe günü politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 18 seviyesine çekti. Böylelikle 1,5 yıl sonra ilk faiz indirim kararı gelmiş oldu. Piyasanın beklentisi faizlerin yüzde 19 seviyesinde tutulacağı yönündeydi. Karar metninde çekirdek enflasyon gelişmelerinin değerlendirildiği ifade edilirken metinden faizin enflasyon üzerinde belirleneceği olmak üzere sıkı duruş taahhüdü veren ifadeler çıkarıldı.
Türkiye'nin kredi temerrüt risk primi (CDS) 413 baz puana kadar tırmanırken Türkiye 10 yıllık devlet tahvili faizi son 2 günde 70 baz puana yakın yükseldi.
Amerikan Merkez Bankası Fed, piyasa beklentilerine paralel şekilde politika faizini yüzde 0-0,25 arasında sabit tuttu. Karar metninde, ekonomideki ilerlemenin devam etmesi durumunda varlık alım hızındaki yavaşlamanın gündeme alınabileceği belirtildi.
Fed politika yapıcılarının beklentilerinin yer aldığı noktasal grafikte de 2022'de faiz artışı öngören Fed yetkilisi sayısının arttığı izlendi. Ekonomik öngörülerde enflasyon beklentileri yukarı çekilirken, büyüme beklentilerinde düşüş görüldü. Karar sonrası konuşan Fed Başkanı Jerome Powell, teşviklerin geri çekilmesi sürecinin 2022 ortasında son bulmasının uygun olabileceğini söyledi.
TCMB enflasyonda söylem değiştirmişti
Dolar/TL, Eylül ayında enflasyondaki yükselişin politika faizini aşması ve TCMB'nin odağını çekirdek enflasyona çevirmesiyle yüzde 4'ten fazla yükseliş kaydetmişti. Türk lirası söylem değişikliğinden bu yana en fazla değer kaybeden gelişen ülke para birimi olurken ikinci sırada yüzde 3,40 düşüşle Macar forinti yer aldı.
TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası ekonomi toplantısında yaptığı konuşmada Merkez Bankası’nın odağını manşet enflasyondan çekirdek enflasyona çevirdiğini belirtmişti.
“Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır.” diyen Kavcıoğlu, salgının getirdiği olağanüstü koşulların çekirdek enflasyonun önemini artırdığını vurgulamıştı.
Kavcıoğlu, Kısa vadede enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların etkisini yitireceğini ve son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşündüklerini ve gıda dışı enflasyonun yılın geri kalanında da manşet enflasyonun altında kalmaya devam etmesini beklediklerini söylemişti.
2013'teki varlık alımı azaltımında ne olmuştu?
2008 finansal krizi tüm dünyada etkisini hissettirirken merkez bankalarının, ağır resesyondan kaçınmak ve finans piyasalarını yeniden normal işleyişine kavuşturmak amacıyla, krize ilk tepkileri politika faizlerini sıfır seviyesine çekmek ya da yaklaştırmak olmuştu. Bazı faizler ilerleyen dönemlerde eksiye bile geçmişti.
Bunun da sorunu çözemediği görülünce, olağan dışı yöntemler gündeme gelmişti. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere, Japonya ve Avrupa merkez bankaları varlık alımları yoluyla ekonomiyi canlandırmaya ve deflasyon sarmalından kaçınmaya çalışmışlardı.
Olağan dışı tedbirlere en iyi örnek, bilançosunun yaklaşık dört kat büyümesine neden olan Fed'in tahvil alım programlarıydı.
Krizi önlemek için alınan tedbirler sonucu, özellikle 2010 yılından sonra, fonlar, güçlü büyüme gösteren ve daha iyi getiri imkanları sağlayan gelişen piyasalara akmaya başlamıştı.
Gelişen piyasalara yönelen bu fonlar bazı ülkeler üzerinde konsantre oldu ve net sermaye akışının yüzde 90'ı Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Peru, Polonya ve Türkiye'ye yönelmişti.
2013 yılının ilkbaharında ABD ekonomisinin güçlendiğine ilişkin işaretler gelmesi, dönemin Fed Başkanı Ben S. Bernanke'nin 22 Mayıs 2013'te Kongre'de yaptığı konuşmada, yılın ilerleyen dönemlerinde, varlık alımlarının hızında yavaşlamaya gidilebileceğini söylemeye yöneltmişti.
Bernanke'nin bu açıklamasını 19 Haziran'daki basın toplantısında da tekrarlaması ile birlikte, uzun vadeli ABD tahvil faizleri hızlı bir yükseliş gösterirken, dolar diğer para birimleri ve özellikle gelişen ülke paraları karşısında güçlenmişti. 2013 yılının yaz dönemindeki bu sert hareketlere, varlık alımlarının azaltılmasının yarattığı öfke anlamına gelen "taper tantrum" dendi.
Bu açıklamanın ardından piyasalarda sert bir satış dalgası yaşandı. Türk varlıkları da bu satış dalgasından etkilendi ve dolar/TL kuru 1,80'den 2,33 seviyesine kadar yükselmişti.