Advertisement
HABERLER ABONE OL

Ülkemizde ağırlıklı olarak ‘’Efsane Cuma’’ adı ile bilinen alışveriş dönemi sonlanmak üzere... Bu sene bu konuda çok şey yazılıp çizildi ancak bazı konulara açıklık getirmekte yarar var.

Öncelikle, ortaya atılan garip saptırmayı netleştirelim. Amerika Birleşik Devletleri’nde, ‘Black Friday’ adı ile anılan dönemin, kölelik kaldırılmadan önce Amerika’da Kara Cuma olarak bilindiği, söz konusu günde, siyahilerin pazara götürülüp damping yapılarak satıldığı, maalesef önemli yazarlar tarafından yazıldı, sosyal medyada da yoğun bir şeklide paylaşıldı.   Bu tabii çok yanlış bir bilgi idi.   Araştırmadan yazılıp çizilmesi hayret verici olan bu duruma fazla girmeden, gerçek durumu kısaca ifade edelim.  ABD’de ‘Black Friday’,  Şükran Günü’nden sonraki Cuma olarak bilinir ve isim 1960’larda yaşanan alışveriş yoğunluğu ve bu yoğunluğın sebep olduğu çeşitli olaylardan sonra konmuştur. Yani kölelikle falan ilgisi yoktur.

Yine bu süreçte, bazı televizyon kanallarında, konukların ve sosyal medyada aktif kişilerin, Türkiye’de ‘Efsane Cuma’ olarak adlandırılan günü sanki bir  ‘tüketim çılgınlığı’ gibi nitelendiriklerini,  geniş kesimleri lüks tüketime teşvik eden bir gün gibi algıladıklarını ve anlattıklarını gördük. Bu görüş de doğru değil...  

Öncelikle, yapılan indirimler lüks tüketimi teşvik etmiyor.   Ev, yaşam ürünlerinden, kırtasiyeye, giyim kuşamdan, anne bebek, spor, sağlık ürünlerine ve elektroniğe kadar uzanan 40 küsür kategoride, insanların ihtiyaçları dahilinde satın almak istedikleri ürünler bugünlerde indirimli olarak satılıyor.   En çok satılan ürünlerin başında bebek bezi ve mutfak malzemeleri gibi ürünlerin geldiğini söylersek, sanıyorum geniş kesimlerin ihtiyaçlarını karşılamak için indirim dönemini beklediklerini görmek mümkün olur.   ABD ve Çin gibi bazı ülkeler başta olmak üzere, böyle özel günlerde satışların artması, ekonominin canlanması için devletlerin KDV indirimi ve benzeri bazı teşvikleri dahi sunarak, online pazar yerlerine ve alışveriş deneyimine destek olduklarını biliyoruz.    Ülkemizde de bunun örneklerini görmeyi umuyoruz.

İşin biraz da ekonomik boyutuna bakalım. 

Online pazar yerleri olarak bildiğimiz e-ticaret platformları, internet üzerinden satış yapmak isteyen büyük markalara ve KOBİ’lere platformalarını açıyor, teknoloji, pazarlama ve satış desteği veriyorlar.   Böylece, Türkiye’de on binlerce marka ve KOBİ, işlerini geleneksel mağazalarında yürütürken, aynı zamanda dijital platformlar vasıtasıyla e-ticarete de taşıyor, işlerini büyütüyorlar.   Söz konusu platformlar bir anlamda ticaretin sınırlarını ortadan kaldırarak, işletmelerin ticaretini dünyaya açıyorlar. Böylece, Türkiye’de yapıcı iş modeli ile çalışan platformlar, ticaretin artması ve yerel ekonomilerin kalkınması açısından ciddi bir katkı sağlıyor.

Kasım ayında yapılan indirim döneminde yoğunluktan dolayı, bu sene bazı aksaklıklar da yaşanmadı değil.   Yoğunluğu tetikleyen nedenlere bakarsak, geçmiş dönemlerde indirimlerin Kasım ayı içersindeki bir kaç gün ile sınırlıyken, bu yıl indirimlerin ayın geneline yayılması, geleneksel perakendecinin, işletmelerin e-ticarete olan yoğun ilgisi, katılımı ve tüketicilerde artmaya devam eden online alışveriş ilgisi diye sıralayabiliriz.   Ancak baktığımızda, bu süreç içinde tüketiciler indirimlerden veya ürün, hizmet seçeneklerinden ziyade,  ürünlerini sipariş ettikten sonraki süreçte, kargo teslimatlarında yaşadıklarından şikayetçi oldular. Genelde,  kargoların gecikmeli geldiğinden veya hiç ulaşmadığından yakındılar.

Sektör dinamiklerine bakarsak, özellikle kargo şirketlerinin bu döneme çok iyi hazırlanmadıklarını söylemek mümkün. Talepleri karşılayamayacağını gören bazı kargo şirketleri e-ticaret platformlarına kota uygulamasına kadar gittiler.  Belli sipariş miktarları aşıldığında kargo teslimatı yapmamaya başladılar.   Bazı şubeler kargo alımlarını durdurdu veya teslimatlarının yapılması için platformlarlardan ilave bedeller talep ettiler.  Ağır müşteri mağduriyeti yaşatan bir kargo şirketi, süreçte genel müdür değişikliği dahi yaptı. 

Peki ne yapılması gerekiyor?

Hepsiburada’nın Hepsijet örneğinde olduğu gibi, belki sektörün kendi yatırımlarını daha geniş çapta yapması ve kargo çözümlerini üretmesi gerekiyor.   Bu yapıların, müşteri ihtiyaç ve beklentilerine göre teslimat seçeneklerini artırıp, müşteri odaklı bir şekilde hizmet sağlaması gerekiyor.   Mevcut kargo şirketlerinin organizasyonel, teknolojik ve operasyonel yapılarını,  çağın dijital dönüşümüne uygun hale getirmeleri gerekiyor.   Sektörde uygulanan ‘kargo bedava’ kampanyalarının, daha iyi hizmet amaçlı, sonlandırılması veya minimize edilmesinin değerlendirmesi yapılmalı.  Nihayet, kargo şirketleri ve e-ticaret platformlarının daha iyi bir dayanışma örneği sergilemeleri gerekiyor.

Bu aksamalardan ders çıkartan şirketlerin ve yeni girişimcilerin, bu sorunları fırsata dönüştürecek çözümler üzerinde önümüzdeki dönemde çalışacaklarına eminim.  Nihayetinde, bu süreçten, müşteriler karlı çıkar.  Önümüzdeki sene, çok daha pürüzsüz bir ‘Efsane Cuma’ yaşamak üzere diyelim...

 

Koray Öztürkler

KOZ Partners Kurucu ve Genel Müdür