Advertisement
ELAZIĞ ABONE OL

Çin’de başlayıp yayılan ve tüm dünya için büyük tehdit oluşturan Kovid-19 salgınıyla birlikte tüm dünya son yüzyılda yaşamadığı yeni bir tecrübeyle yüzyüze kaldı.

Bu süreç tüm yaşam alışkanlıklarımızı durdurmakla birlikte her şeyin eskisi gibi olmayacağını da artık net bir şekilde göstermiştir.

Türkiye salgınla mücadele sürecini oldukça başarılı bir şekilde sürdürüyor. Devletin anında aldığı önlemler ve sağlık çalışanlarının fedakârca görev yapmaları, ülkemizin en büyük avantajı olmuştur.

Özellikle son dönemde açıklanan verileri memnuniyetle takip ettiğimiz üzere, virüsle mücadeleyi başaran ilk ülkelerden biri olur isek bu durum bizi dünyada öne çıkaran en değerli kazanım olur. Bu krizin fırsata çevrilmesinin ilk kilit anahtarının burada gizli olduğunu düşünmekteyim. Türkiye bu anlamda jeopolitik konumu itibarı ile de tüm dünya için çok önemli bir merkezi konumda yer alıyor. Bir yandan AB ülkelerine, diğer yandan Asya ve Ortadoğu ülkelerine hem üretimde hem de turizm alanında çok önemli bir hizmet sağlayıcısı, tedarikçi ve lojistik üssü olabilir ve pandemi krizini ekonomik kazanıma dönüştürebiliriz.

Devletimiz Kovid-19’un reel sektöre etkilerini azaltmak için bir dizi çalışma ve destek mekanizmaları ortaya koymuştur. Salgının ekonomide yarattığı tahribatın azaltılması amacıyla özellikle kısa ve esnek çalışma modellerinin geliştirilmesi, SGK primleri ve vergi ödemelerinin ötelenmesi gibi önlemler ile istihdamın korunmasına yönelik geliştirilen destekler büyük önem taşımaktadır. Ancak burada bankalar içinden geçilmekte olan bu süreçte kendilerinden beklentileri karşılama noktasında maalesef yetersiz kalmışlardır. Devletin zirvesinden ekonomiyle ilgili tüm kurumların uyarı ve taleplerine rağmen iş dünyası halen finans sektöründen beklediği ilgiyi görememektedir. Finans sektörünün özellikle kötü gün dostu olduğunu gösterme zamanı içinden geçtiğimiz bu süreçtir. Ayakta kalma mücadelesinde tüm kesimlerin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirme zamanı olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

İş Dünyası olarak iyimser bir bekleyiş ile Haziran ayı itibariyle ekonomilerin kademeli bir şekilde açılacağına ve bu süreçle birlikte önce arzın güçleneceğine, imalatta ötelenen üretimlerin devreye girerek ardından tedarik zincirinin hareketleneceğini düşünmekteyiz.

Tüm bu gelişmelerle birlikte turizm sektöründe de tarihi bir arzın çıkması hesaplanmalıdır. Çok uzun bir süreden beri tabiri caizse ev hapsinde olan dünyanın bir çok ülkesindeki insanlar sağlıklı, ucuz ve tatil yapılabilir bölgelerle ilgili arayışa gireceklerdir. Bu noktada da Türkiye tartışmasız bölgenin parlayan yıldızı olabilir.

İşte tüm bu süreçlerden diri çıkabilecek hazırlıklarımızı şimdiden yapmalıyız. Türkiye’nin tıbbi malzeme ve hatta tıbbi cihaz üretimindeki başarısı, tüm dünya ülkelerince örnek gösteriliyor. Tıbbi üretim kapasitemizin sağladığı küresel PR, Türkiye’nin gücüne ayna tutmuştur. Tekstil, yapı malzemeleri, sağlık ürünleri, gıda, inşaat gibi alanlarda da ülkemizin ürün çeşitliliği avantajının kullanılabilecek bir dönemdeyiz.

Tarım politikalarımızın yeniden gözden geçirilmesi özellikle 2019 Kasım ayında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan 3. Tarım Şurası Kararlarının tam da hayata geçirilme zamanı olduğuna inanıyorum. Ülkemizin tarım çeşitliliğinin avantajlarını kullanabilecek en ideal zaman diliminden geçmekteyiz çünkü.

Özellikle şunun altını çizmek istiyorum; Dünyada hiçbir ülke bir tek karantina ile bu süreci atlatamaz. Salgın sonrası ortaya çıkacak fırsatlara da bir taraftan yoğunlaşmak gerek. Yeni döneme hızla ayak uydurmak için ülkemizin, kurumlarımızın, sektörlerin ve firmaların SWOT analizini yapıp yol haritasını belirlemesi gerekiyor. Hani meşhur bir söz var ya; ‘Rotası olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez’ diye, işte bizim ülke olarak yol haritamızı tam da çizme zamanı…

Asilhan ARSLAN

Elazığ TSO Yönetim Kurulu Başkanı