Erdoğan: Vebali olanlar bunun hesabını verecek
-
Başbakan Erdoğan Fas gezisinin öncesinde yaptığı açıklamada 7. gününe giren eylemler ile ilgili "Gezi Parkı fitili ateşlemedir, vebali olanlar bunun hesabını verecek" dedi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Fas - Tunus Cezayir gezisinin öncesinde Devlet Konukevi'nde basın mensuplarının sorularını yanıtladı; Erdoğan havalimanında yaptığı açıklamada 7. gününe giren eylemler ile ilgili "Gezi Parkı olayındaki ağaç meselesi bu işin aslında fitilini ateşleme olayıdır. Vebali olanlar bunun hesabını verecekler, o ayrı mesele." dedi.
-"Aşırı uçların organize ettiği böyle bir eyleme maalesef katılma durumunda olanlar var"
Bir muhabirin Kültür Bakanı Ömer Çelik'in twitter üzerinden yapmış olduğu Taksim olayları ile ilgili "Mesajlar alındı, not edildi, değerlendiriliyor." açıklamasını ileterek "Tansiyonun düşürülmesi konusunda atmayı planladığınız herhangi bir adım var mı?" sorusunun üzerine Erdoğan, "Ben önce bir size sorayım: Siz bir gazeteci olarak ne mesaj aldınız? Ben bunu bir sohbetle sizden öğrenmek istiyorum." karşı sorusunu yöneltti.
Muhabirin, Farkı grupların farklı mesajlar olduğunu düşünüyorum. Taksim Gezi Parkı'ndaki ağaçlandırma çalışmasına ilişkin mesajlar verdı. Daha net bilgilendirme sanırım bu yönde önde gelen taleplerden biriydi." açıklmasının üzerine Başbakan Erdoğan, "Bütün bu beş gündür olan olayların mesajı bu mudur size göre?" sorusunu yöneltti.
Muhabirin "Farklı farklı mesajlar da vardır" cevabının üzerine, Erdoğan, "Gazetecisiz, siz bana söyleyin hangi mesajı aldınız. Ben bakanımın hangi mesajı aldığını bilmiyorum. Ama ben bir başbakan olarak da bir vatandaş olarak da bir İstanbullu olarak da bu olayla ilgili olarak... Şöyle saf, temiz, oradaki duygusal bir... İşte bu sosyal medyadan aldıkları bilgiler neticesinde oraya katılanları şöyle ayırırsak bunun dışında aşırı uçların organize ettiği böyle bir eyleme maalesef katılma durumunda olanlar var." dedi.
-"Olay, Gezi Parkı olayı değildir"
Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Olay bir Gezi Parkı olayı bir defa değildir. Çünkü Gezi Parkı'nda ağaçların tamamı ile kaldırılması gibi bir şey söz konusu değildir. Bir defa Gezi Parkı ile ilgili dün canlı yayında ifade ettim: Burada İstanbul Büyükşehir Belediyemiz yaya kaldırımı genişletme çalışmalarında 10 tane ağacı kesmiyor, 10 tane ağacı söküyor, bu ağaçlar da Çağlayan'a parka yerleştiriliyor. Bunun dışında da 2 tane ağaç hırpalanmış oluyor. Olay bu. Peki bizim Gezi Parkı ile ilgili hedefimiz nedir? Bu hedefi, daha önce de söyledim, 2011 seçimleri öncesinde zaten açıkladık. Ogğnden bu güne bir ses var mı? Yok. Orada ne oalcağını ne yapılacağını açıkladık ve aradan yaklaşık 2 yıl geçti. 2 yıldır orayla ilgili herhangi bir ses yok. Şu anda Taksim'de yayalaştırma çalışmaları yapıyoruz. Bu yayalaştırma çalışmalarına yönelik yine herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Ama şu anda burada böyle bir adımın atılması organize, içeriden dışarıdan bağlantıları olan bir adımdır. Buraya aklı selim sahibi benim milletimin vatandaşımın bu oyuna gelmemesi gerekir."
"Burada masumane ağçalr kesiliyor, vs.. Böyle bir şey zaten söz konusu değil. Burada yapılacak olan bir Topçu Kışlası olayıdır. " diyen Başbakan, "Bu nedir? Bu, bir milletin yöneticilerinin tarihine kültürüne sahip çıkmasıdır. Sene 1780. Orada bu eser yapılmış. Selimiye Kışlası'nın muadili olarak bu yapılmış. Daha sonra CHP zihniyeti tarafından Lütfi Kırdar'ın belediye başkanı ve vali olduğu dönemde bu kışla maalesef yıkılmış ve yerine Taksim stadı yapılmış. Düşünebiliyor musunuz?" sorusunu yöneltti.
"Şimdi zaten tüm bu olayların karşısında CHP zihniyeti var. Aşırı uçlar var. Müşterek bir dayanışma içerisinde şu anda bunları yapıyorlar." diyen Erdoğan, "Daha sonra ne oluyor? daha sonra Dolmabahçe Sarayı'nın ahırlarının olduğu şimdiki İnönü Stadyumu'nun olduğu yere Taksim Stadı alınıyor, ondan Gezi Parkı şu anki mevcut haliyle ortaya çıkıyor. Gezi Parkı'nın Cumhuriyet Caddesi tarafında alışveriş yerleri var mı? Var. Mete Caddesi tarafı şu an malum, öyle duruyor." bilgisini aktardı.
-"Vebali olanlar bunun hesabını verecekler"
"Ama ben şimdi burada bir soru daha soracağım." diyen Erdoğan, "Şimdiki adıyla Ceyla Otel o zamanki adıyla Sheraton, orası da ağaçlıktı, orası da yeşil alandı. Sökülerek orada Sheraton yapıldı. Aynı şey yine Etap Marmara'da. Orası da yine Taksim alanının adeta terasıydı. Orası da tamemen temizlendi, söküldü ve şu andaki haline getirildi. Gezi Parkı olayındaki ağaç meselesi bu işin aslında fitilini ateşleme olayıdır. Vebali olanlar bunun hesabını verecekler, o ayrı mesele." açıklamasında bulundu.
Erdoğan, CHP'ye ise şu sözlerle yüklendi:
"Ama daha sonraki gelişmeler, tabi CHP'nin bu işin içinde çok aktif rol almak suretiyle benim saf, temiz vatandaşlarımı da buraya yönlendirmek suretiyle, örneğin, Kadıköy'de miting yapacağım, diyor. Değil mi? Kadıköy'de miting yapacağım, diyen zat, belli bir saatten sonra mitingi Taksim'e kaydırdıklarını söylüyor. Ve Taksim'e geliyor, Taksim'de konuşma yapacak, ama orada aradığı imkanı, pozisyonu bulamayınca konuşmayı yapmadan dönmek zorunda kalıyor. Kendi milletvekilleri de zaten bu işin içinde. Ve şu anda geldiğimiz nokta itibarı ile, burada tabii çok ciddi bir vebali, bütün bu olayların içerisinde aktif rol oynayanlardan biri olarak CHP'nin rolü vardır. Aşırı uçlarla her zaman olduğu gibi bir dayanışması vardır. Ve benim vatandaşım hukuk içerisinde, bakın siz bile Gezi Parkı'ndaki ağaç olayını dışında bir şey söylemiyorsunuz."
-"Ankara'nın İstanbul ile ne alakası var?"
Erdoğan, "Hukuk içerisinde miting mi yapacak? Yapma hakkı var. Bizim miting yapılacak yerlerimiz İstanbul'da bellidir ve gider orada mitingini göğsünü gere gere yapar. Biz de onların her türlü güvenliğini sağlamaya mecburuz ve bunu da sağlarız. Toplantı gösteri ve yürüyüşü... Yasalar içerisinde bu da bellidir. Ona uygun olarak bunu da yapar, o onun en tabii hakkıdır. Kim olursa olsun ve onların da biz güvenliğini sağlamaya mecburuz ve bunu da yaparız." açıklamsının ardından "Ama bütün bunları yaparken kendileri için temek hak ve hürriyet olduğunu iddia edenler, eğer benim temel hak ve hürriyetlerime saldırıyorsa bu ne olacak? İşin bir de bu boyurunu ele alalım. Bu kadar araçlar yakıldı, değil mi? Allah'tan ki ölen, vs olmadı. Bu araçların sahibi benim sivil vatandaşalrım. Kamunun araçları yakıldı, bu kamunun araçları kime hizmet veriyor? Benim vatandaşıma hizmet veriyor. Peki bunların bedelini kim ödüyor? benim tüyü bitmemiş yetimin hakkı buralarda harcanıyor ve bunlar ödenecek. İşte istanbul... Ankara'nın İstanbul ile ne alakası var? İzmir'in İstanbul Gezi Parkı ile ne alakası var?" sözlerini dile getirdi.
"Değişik illerde yapılan bu tür eylemlerin nereye bu işin taşınması gerektiğini ortaya koyuyor." diyen Erdoğan, "Olay aslında sandıkta Ak Parti'yi mağlup edemeyenler, sandıkta Ak Parti'yi demokratik yollardan geride bırakamayanlar bu yollar ile bırakabilir miyiz, bunun gayeti içerisine giriyorlar. Şunu bilsinler ki süreç yakın. 10 ay sonra sandık geliyor. Bu sandıkta zaten gereken cevabı milletim verecek. Eğer biz hakikaten antidemokratik bir uygulama yapıyorsak bu ülkede milletim bizi alaşağı eder. Ama bunlara zemin hazırlayanlar bu süreci bu hale dönüştürmüşse milletin onlara da gerekli olan cevabı en güzel şekliyle verir. Çünkü biz milletimize hizmetkar olduk, efendi olmadık. Bugüne kadar da cebir ile şiddet ile hiçbir şey yapmadık. Ama şu anda cebir ile şiddet ile bir şeyler elde etmeye gayret eden mahfiller var. Onun için sakin olun, rahat olun, bütün bunların hepsi evelallah aşılır, geçilir. Çünkü bunlar bizim ülkemizde ilk olan şeyler değil, geçmişte bunları deneyenler çok oldu onlar da bunlardan netice pek alamadı. İşte Cumhuriyet eylemlerini filan biliyorsunuz, gördünüz, oralarda da birçok şeyler, davetler çağrılar yapıldı, alamadılar. Biz bu noktalarda milletimize olan hizmet aşkımızı aynı kararlılıkla devam ettireceğiz." açıklamsında bulundu
-"Bunlar güya siyasetten nasibinden almış acizler”
Başbakan Erdoğan, enflasyonun açıklandığını belirterek, artık yüzde 30’ların üzerindeki bir enflasyonun yaşanmadığını, tek haneli rakamların olduğu bir enflasyon sürecinin olduğunu dile getirdi. Milli gelirin ve ihracatın nereden nereye geldiğinin ortada olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Devletin borçlanma faizinin yüzde 63 olduğu bir Türkiye şimdi 4,67, böyle bir noktaya gelmiş durumda. Bunu şimdi hazmedemeyen çevreler var. 'Türkiye güçlenmemeli, Türkiye büyümemeli.' Yani milli gelirimiz kişi başına 3 bin 500 dolardı. Şimdi 10 bin 500 kişi başına milli gelir. Bunu hazmedemeyenler var. Bununla gururlanması gerekenler, bununla iftihar etmesi gerekenler, artık Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkıyor. Bu yolda artık biz eşiği aştık demesi gerekenler, bu tür yollarla ön kesmeye çalışıyorlar ama başaramayacaklar. Biz milletimizi seviyoruz berberce bu işi evelallah yine kararlılıkla sürdüreceğiz.
Dün İstanbul’da açılışlar yaptım bunlardan bir tanesi Osmanlı arşivlerinin yeni hizmet binasıydı ki çok çok önemli birşey. Tarihi bugüne ve geleceğe taşımak adına. Şimdi de biz Fas, Cezayir, Tunus’a gidiyoruz. Ama bakın birileri çıkıyor 'işte bu tür zamanlarda Başbakan hep yurt dışına gider.' Bunlar zavallı, bunlar aciz, yani bunlar aylarca önceden planlanmış ziyaretlerdir, seyahatlerdir. Hele hele bunlar güya siyasetten nasibinden almış acizler.”
-"Gerekirse hesaplaşmalarını yapacağız"
Bir gazetecinin, “Az önceki konuşmanızda 'bu olay içeriden ve dışarıdan organize ediliyor' dediniz. Olayların dış bağlantılarıyla ilgili tespitiniz var mı?” sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu konularla ilgili istihbarat teşkilatlarımız çalışmalarını yapıyor ama bunları kalkıp da tabi şuradan buradan diye bunların isimlerini ifşa etmemize gerek yok ama bunların yetkilileriyle, ilgilileriyle bunların görüşmelerini tabii ki yapacağız. Hatta hatta gerekirse hesaplaşmasını da yapacağız. Bu konuda da kararlılığımız var ve ortada görünen bazı gerçekler var. Önce ben şunu çok açık net söyleyeyim, bize itidal tavsiye edenler önce kendileri itidal çizgisine gelsinler. Biz Türkiye olarak gayet mutedil davranıyoruz.
Benim bugün 160’a yakın polisim yaralanmıştır, saldırganlar ve sivil vatandaşlarımızın içerisinden de 60 tane yaralı vardır. Bakın polisin bu kadar yaralısının olması ne adınadır.? Mutedil davrandığı içindir. İstanbul’da Başbakanlık ofisimiz, kilit taşlarıyla her şeyiyle taşlanmıştır, polis kulübelerine varıncaya kadar. Bunları yapanlar belli. Birileri diyor ki; 'polis çekilsin'. Polis Başbakanlık ofisini korumayacak mı? Çekilsin, e ne olacak bu aşırı uçlar bunların hepsi girsinler, Başbakanlık ofisini işgal etsinler, öyle mi? Kamu kurumlarını işgal etsinler. Öyle mi? Kusura bakmayın biz dik dururuz, dikleşmeyiz ama biz dik duracağız ve kalkıp kamunun bu kurumlarını da bu tür, yani terörle iç içe yaşayanlara biz yedirmeyiz. Bu ülkede birçok şeyler oldu. Astılar, zehirlediler ama bu ülkede birilerinin de tespit ettiği gibi, biz bu ülkenin imkanlarını her şeyini sahipleneceğiz ve böylece de geleceğe yürüyeceğiz.”
-“Tencere tava hep aynı hava”
Başka bir gazetecinin de, “Şiddet içeren eylemlerin yanında demokratik kurallar çerçevesinde tencere, tava ve kornalarla bir eylem yapılıyor. Bu eylemler hakkındaki görüşünüz nedir?” diye sorması üzerine, Başbakan Erdoğan, “Ben tek şey söyleyeceğim ‘tencere tava hep aynı hava.’ Bunları geçmişte de gördük, eski alışkanlar, bunlar aşılır. Problem değil.” diye konuştu.
-"Bahar mevsimini kışa döndürme gayreti içerisinde olanlar var"
“Özellikle bazı yabancı ajanslarda Taksim’deki olayları 'Arap Baharı'na benzetenler, 'Türk baharı' olarak değerlendirenler oldu. Bunlar özellikle yabancı basın organlarında geniş bir şekilde yer aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu ise Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Ben bu haberlerin çok afaki olduğunu ve bu haberlerin ne yazık ki Türkiye’yi tanımayanlar tarafından sadece bir özenti içerisinde yapılmış haberler olarak görüyorum. Bir defa Arap baharının olduğu ülkelerde acaba çok partili bir sistem, her isteyenin siyasi parti kurması ve her isteylerin seçime girmesi gibi bir hakkı var mı? Tunus’ta böyle bir hak var mıydı, Mısır’da böyle bir hak var mıydı şu anda Suriye’de böyle bir imkan var mı? Bunlar maalesef bu ülkeleri bile doğru dürüst tanımıyorlar. Mısır’da yıllar yılı güdümlü olarak insanlar sandığa gönderilmiştir. Bir seçimin aylarca sürdüğünü sizler düşünebiliyor musunuz? Bakın Türkiye’de sandıklar açılır, 6 saatte neticesi açıklanır. Bu nedir? Türkiye’de parlamenter demokrasi oturmuştur.”
AK Parti gibi milletin rotasını çizmiş olduğu bir siyasi partinin kurulduktan 16 ay sonra iktidara geldiğini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ondan sonra da 5 tane yerel ve genel seçime girmiş, bunlarda oylarını artırarak çıkmış, iki tane de referandumda bir tanesinden yüzde 72 ile bir tanesinden de yüzde 58’le başarılı bir şekilde çıkmıştır. Bu neyi gösteriyor? Bu, AK Parti’nin bir defa milletiyle ne denli kucaklaştığını, milletiyle ne denli iç içe olduğunu gösteriyor. Bunu göremeyenlerdir, bu tür özenti içerisinde olanlar. Türkiye’de Türk baharından bahsedenler, doğru biz şu anda bahar mevsimini yaşıyoruz ama bu bahar mevsimini kışa döndürme gayreti içerisinde olanlar var. Onlar da buna kavuşamayacaklar.”
-Reuters muhabiri ile yaşanan diyalog
Reuters Muhabiri Birsen Altaylı, Başbakan Erdoğan'a, “Geçtiğimiz hafta Gezi Parkı ile başlayan olaylar sadece Türkiye kamuoyunda değil, uluslararası kamuoyunda da hükümete karşı yükselen bir muhalefet gibi algılanıyor. Biz gazeteciler de ilk kez tabii ki böyle bir şeye tanık oluyoruz. Özellikle sizin bu grupları tanımlarken, bu muhalefeti, bu eylemleri tanımlarken bir ideoloji içerisine sokmanız, bu hareketi küçümser tavırda olmanızın da kitleleri daha fazla öfkenlendirdiği ve onları daha fazla şekilde provake ettiği şeklinde yorumlar var. Siz buna katılıyor musunuz? Bunlara ilişkin herhangi bir yumuşatıcı tavır içerisine girecek misiniz? Aşırı güç kullandığını söylediğiniz polisle ilgili herhangi bir önlem alacak mısınız? Nasıl önlemler alacaksınız?” diye sordu.
Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, “Önce yumuşatıcı ifadeler ne olabilir, bana onu öğretirseniz ben ona göre konuşurum” dedi.
Ardından Altaylı’nın, “Bütün toplumun beklediği bir şey” ifadesini kullanması üzerine Erdoğan, “Bütün toplum diye toplumu suçlamayın. Bütün toplum demeyin, bir defa bir kısım derseniz aklım yatar ama bütün toplum derseniz aklım buna yatmaz. Bütün illerde bunlar olabilir, bütün illerde bu ideolojik yapıların uzantıları vardır. Ana muhalefet partisinin bütün toplumda Türkiye’nin genelinde temsilcileri var. Onları ayağa kaldırmış olabilir, onları bu işe sürmüş olabilir. Aşırı uçların aynı şekilde belli illerde yapılanmaları var, onlar devreye girmiş olabilir. Siz bu ülkenin bir evladı, bir insanı olarak aslında şunu görmeniz lazım: Yani burada ne oluyor da, ne yapılmadı ki bu ülkede böyle bir adım atılıyor veya bunlar yapılıyor? Arkadaşıma az önce sordum size de sorayım: Siz ne mesajı aldınız? acaba ne yapılmıyor da bu ülkede böyle bir adımı attılar? sizin aldığınız bir mesaj var mı?” diye sordu.
Ardından Reuters muhabiri Altaylı, “Benim aldığım mesaj toplumun önemli bir kesiminin, yarıya yakın bir kesiminin hükümetin uyguladığı bazı uygulamalardan rahatsız olduğu mesajını alıyorum. Çünkü biz de gazeteci olarak bunu görüyoruz. Eğitimden tutun alkol yasasından, yasaklamalarından tutun herkes kendisiyle ilgili bir yasağa karşı harekete geçmiş olarak görüyoruz. Çünkü bizim alanlarda gördüğümüz insanlar gerçekten de hiçbir siyasi, herhangi bir yere bağlı olmayan insanlar. Ve bu insanlar zaten.. bence herkesi şaşırtan bu. Ayrıca bu alanlardaki insanların çoğu CHP’yi de desteklemiyor, ana muhalefetle hiç ilgisi olmayan, hiçbir örgütü desteklemeyen insanlar. Belki h erkesin öfkesi hükümetin ‘neden bu insanlar ayağa kalktı, ne oluyor’ sorusunu sormamasına? şeklinde yorumluyoruz” dedi.
Başbakan Erdoğan, çok ilginç bir yere gelindiğini belirterek, “Burada şimdi hiç CHP yok, peki kim var orada?” diye sordu.
Altaylı da, “CHP var tabii ki. Bir sürü gencecik insanlar var sokakta üniversite öğrencileri var” yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan ise, “CHP’yi desteklemiyor olabilir, üniversite öğrencilerinin idealleri, ideolojileri yok mu?” dedi.
Altaylı, “Evet işte onlar neden ayaklandı, ev kadınları neden ayaklandı?” diye konuştu.
-Evlerinde zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50'si var
Erdoğan ardından, şunları kaydetti:
“Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var ve biz onlara diyoruz ki; 'aman sabırlı olun sakın bu oyunlara gelmeyin.' Şimdi bakın eğitim diyorsunuz. Eğitimde cumhuriyet tarihinin görülmemiş adımlarını attığımızdan dolayı mı şu anda eleştiriliyoruz. Siz eğitime yönelik orada bir pankart mı gördünüz? Söyler misin bana? Siz işte buradan Reuters’i böyle bilgilendiriyorsunuz veya topladığınız bilgileri gönderiyorsunuz ve şu anda Türkiye’de bütün fiziki şartlarıyla eğitim meselesini en ideal noktaya getiren, 81 vilayetin tamamında üniversitelerini kuran, bütün bunların yanında 400 bin derslik açan ve bütün öğretmenlerine vesaire ön açan ve bunun yanında üniversitelerde tümüylü harçları kaldıran bir sistemi biz kurmuşuz ve şu anda FATİH projesiyle ileri teknolojde öğrencilerimizi, yavrularımızı buluşturmanın gayreti içerisindeyiz. Siz hemen kalkıyorsunuz, diyorsunuz ki 'eğitimde'… Ben orada bir tane eğitimle ilgili bir şey görmedim. Alkol yasağı diyorsunuz, alkol yasağı yoktur. Alkolün düzenlemesi vardır. Nedir bu? Dünyadaki ileri gelişmiş ülkelerdeki uygulama ne ise, Reuters’in mensubusun Fransa’daki uygulamalara bak. Orada bu uygulamaların ne denli ileri olduğunu göreceksin. Biz bu uygulamaları yapıyoruz. Bu uygulamaları bundan sonra da yapacağız ve biz şu karayollarında, benzin istasyonlarında alkol satışını, kapalı açık satışını düzenleme ile ortadan kaldırmakla biz ulaşımda trafik kazalarını nasıl minimize ederiz bunun gayreti içindeyiz. Trafik kazalarının birinci amili bir defa alkollü araç kullanmaktır. Buna karşı tedbir almak devlet olarak bizim görevimiz değil mi? Lütfen siz Anayasa’nın 58. Maddesini bir okuyun. O 58. Madde size devlete ne tür bir görev bu konuda yüklendiğini çok açık net söyler.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda Türkiye’de özgüven vardır Türkiye ekonomide güvenli bir limandır ve bu güvenli liman şu anda cezbediyor, çekiyor ve bu süreç içerisinde çok daha fazlasıyla bunu çekecektir ve bundan hiç kimsenin endişesi olmasın" dedi.
Erdoğan, Devlet Konukevi’nde düzenlediği basın toplantısında, Fas, Tunus ve Cezayir gezisinin programı hakkında bilgi vererek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Olaylar başlar başlamaz yabancı menşeli firmalarla, Türkiye’deki bazı firmaların televizyonlara, gazetelere verdiği reklamları, rezervasyonları iptal ettiği görülüyor, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Tabi bunu kesinlikle doğru bulmuyorum. Yani konuyla ilgili olarak arkadaşlarım da gerekli ilişkileri kurmak suretiyle yani buna yönelik adımları atacaklar. Bu tür yerli yabancı şirketler bunu, bu olaylarla bağlantılı yapıyorlarsa bunun bedelini onlar da çok ağır öderler. Onlar bunu bu şekliyle yapıyorlarsa ki biz bunu şu anda hükümetimize yönelik Türkiye Cumhuriyeti’nin toplamakta olduğu gayet güzel gelişmelere yönelik bir ideolojik ambargo olarak görürüz. Bununla ilgili de gerekli müdahaleleri yaparız. Çünkü bu şirketler, bu firmalar bu ülkede bizden her zaman ileri derecede bizden destek görmüşlerdir ve bu ülkeyi onlar yönetmeyecek, bu ülkeyi biz yöneteceğiz. Bu ülkenin ekonomisiyle ilgili olarak da bizler yeri gelmiştir bunların hepsiyle kendi sektörlerine yönelik görüşmeleri, ekonomiden sorumlu başbakan yardımcım olsun, bakanım olsun hep görüşmelerini yapmışlardır. Ama böyle bir tavrın içerisine girişleri kesinlikle yanlıştır ve böyle bir tavrın içerisinde devam etmelerine de biz müsaade etmeyiz. İnanıyorum ki bu herhalde şöyle üç beş günlük ortaya koydukları herhalde konumlarını görmeye yönelik bir adımdır, düzelir diye düşünüyorum."
-"Borsa iner, çıkar"
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, "Biraz önce taksimdeki olayların fitilini Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesinin ateşlediğini söylediniz ve vebalini ödeyecekler dediniz. Burada nasıl bir işlem uygulanacak, bu sabah borsada bir düşüş yaşandı bu olaylarla bağlantı kurabilir miyiz?" sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Borsa iner çıkar, borsa her zaman böyle istikrarlı bir çizgi takip etmez. Biz göreve geldiğimizde borsa 11 bindi ama 90 binin üzerini gördü şimdi. Kimse bunu sormuyor ya bu 90 binin üzerine nasıl çıktı? Şimdi 3-5 bin puan iner ondan sonra bir anda bakarsın 100 bini yakalar. Siz bu sürecin bütününü okuyun, bütününe bakın. İnsanı zaten üzen bu. İşte bir tarafta bakıyorsunuz havalimanının ihalesi yapılıyor. 22 milyar 152 milyon avroya böyle bir ihale neticeleniyor. Arkasından bakıyorsunuz yine aynı şekilde köprüyle ilgili. Onun biraz öncesinde biliyorsunuz üçüncü köprüyle ilgili ihale yapılıyor ve zamanların diyebileceğim yaklaşımını çok çok aşan bir neticeyle bu ihale bitiyor. Bütün bunlar Türkiye’nin ekonomik olarak nereye geldiğini gösteren son dönemlerin ihaleleridir. Şu anda Türkiye’de özgüven vardır. Türkiye, ekonomide güvenli bir limandır ve bu güvenli liman şu anda cezbediyor, çekiyor ve bu süreç içerisinde çok daha fazlasıyla bunu çekecektir ve bundan hiç kimsenin endişesi olmasın."
Başbakan Erdoğan, borsayla ilgili değerlendirmeler yapılırken sadece Türkiye’ye bakılmaması gerektiğine dikkati çekerek, "Yani BIST'e bakmayın bir de dışarıya da bakın. acaba Tokyo borsası ne alemde, New York ne alemde? Bütün bunlara bir bakın, onlarda da düşüş var mı yok mu? Onlara da bir bakın genel olarak baktığınızda çok daha farklı bir tabloyu görebilirsiniz, bu genel bir düşüş de olabilir bu olaylarla bunları ilintili hale lütfen getirmeyelim" diye konuştu.