G-20 vatandaşlarına göre gezegen tehlikeli kırılma noktasına ilerliyor
Global Commons Alliance'ın (GCA) düzenlediği bir ankete göre, G-20 ülkelerinde yaşayan insanların dörtte üçü insanlığın gezegeni tehlikeli bir kırılma noktasına doğru ittiğine inanıyor.
Küresel bir ankete göre, dünyanın en zengin ülkelerindeki insanların dörtte üçü, insanlığın gezegeni tehlikeli bir kırılma noktasına doğru ittiğine inanıyor ve önceliklerin ekonomik kârdan uzaklaştırılmasını destekliyor.
Beş katılımcıdan dördü, küresel ortak alanları yeniden canlandırmak için adım atmaya ve daha fazlasını yapmaya istekli olduklarını söyledi.
Raporun başyazarı, GCA'dan Owen Gaffney, sonuçların iklim ve doğa krizleri üzerinde acil ve kararlı eylem için güçlü küresel destek gösterdiğini söyledi.
Gaffney, "Bulgular, G20 liderlerine küresel ortak değerlerimizi korumak ve canlandırmak için daha iddialı politikalar uygulamak için daha hızlı hareket etme güveni vermeli." dedi.
Küresel kamuoyunun tepkisini ölçen anket Nisan ve Mayıs aylarında, kuzey yarımkürede rekor kıran sıcak hava dalgaları, seller ve yangınların yaşandığı yaz mevsiminden ve Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli raporunun insan faaliyetleri nedeniyle “kaçınılmaz ve geri döndürülemez” iklim değişikliği konusunda uyarmasından aylar önce gerçekleştirildi.
İnsan faaliyetleri dünyayı felakete sürüklüyor
Ankete göre G-20 ülkelerindeki katılımcıların yüzde 73'ü insan faaliyetlerinin dünyayı kırılma noktasına yaklaştırdığına inanıyor. Bu risklerin farkındalığı, Endonezya'da yüzde 86, Türkiye'de yüzde 85, Brezilya'da yüzde 83, Meksika'da yüzde 78 ve Güney Afrika’da yüzde 76 seviyesinde bulunurken ABD'de yüzde 60, Japonya'da yüzde 63, İngiltere'de yüzde 65 ve Avustralya’da yüzde 66 civarında bulunuyor.
Genel olarak, ankete katılanların yarısından fazlası doğanın uzun vadede insan ihtiyaçlarını karşılamaya devam edemeyecek kadar zarar gördüğüne inanıyor.
Kenyalı çevreci Elizabeth Wathuti raporun önsözünde, insanların “doğanın geri teptiğini” hissetmeye başladığını yazdı.
“İktidardaki insanlar, eski ağaçları devirmenin, binalar veya yollar için doğal ekosistemleri yok etmenin veya yeni ağaçlar diktikleri sürece petrol çıkarmanın uygun olduğunu düşünüyor gibi görünüyor. Ancak bu yaklaşım işe yaramıyor ve bu rapordaki bulgular, birçok insanın artık böyle bir ekonomik hatayı desteklemediğini gösteriyor.”
Son elli yılın çoğunda olduğu gibi, gezegen ekosistemlerini güçlendirmeye yönelik hareketler, yerleşmiş ekonomik ve siyasi sistemlerin direnişiyle karşılaşacak gibi görünüyor. Anket ise bu engellerin üstesinden gelmek için küresel kamuoyunun desteğinin çok kuvvetli olduğuna işaret ediyor.
Doğayı korumak için daha fazlası yapılması gerekiyor
Ankete göre, G20 ülkelerinden yanıt verenlerin beşte dördünden fazlası doğayı korumak ve eski haline getirmek için daha fazlasını yapmak isterken üçte ikisinden fazlası küresel ortak varlıkları koruma amaçlı eylemin faydalarının maliyetlerden daha ağır bastığına inanıyor.
Genel olarak, insanların yüzde 74'ü ülkelerin gayri safi yurtiçi hasıla ve kâra odaklanmanın ötesine geçmesi ve bunun yerine insan ve doğanın sağlığı ve refahına daha fazla odaklanması gerektiği konusunda hemfikir.
G20 ülkelerindeki çoğu kişi de ülkelerin GSYH ve kâr odaklı ekonomiye alternatif bulmaları gerektiğini düşünüyor. Bu ülkelerde ankete katılanların sadece yüzde 25'i, doğaya zarar vermek anlamına gelse bile, hükümetlerin işlere ve kârlara öncelik vermesi gerektiğini düşünüyordu. Sadece Hindistan'da bile ekonomiyi ilk sıraya koyanların oranı yüzde 50’yi aşıyor.
Hindistan'da ankete katılanların yüzde 56'sı ekonomik iyileşme ihtiyacının daha önemli olduğunu vurgularken doğanın daha düşük bir öncelik olduğu anlamına geldiğini söyledi. Rusya ve Brezilya'da da halk arasında ekonnominin öncelenmesi güçlü bir desteğe sahip olmasına rağmen, tüm uluslar arasında, insanlar için iyi olanın genellikle doğa için kötü olup olmadığı konusunda bölünmüş görüşler vardı.
İnsanların üçte ikisi ortak zorlukların üstesinden gelmek için küresel işbirliğini desteklerken Çin yüzde 81 ile en hevesli ülke konumunda bulunuyor. Fransa ise yüzde 50 ile işbirliğine en az istekli ülke konumunda.