Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2011 yılı sonunda yüzde 7,8 ile yüzde 8,8 aralığında (orta noktası yüzde 8,3), 2012 yılı sonunda yüzde 3,7 ile yüzde 6,7 aralığında (orta noktası yüzde 5,2), orta vadede ise yüzde 5 düzeyinde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü'' söyledi.

Başçı, Türkiye Bankalar Birliğinde yaptığı sunumda, ''Ekonomide süregelen iç ve dış talep dengelenmesinin bir sonucu olarak cari dengenin iyileşmeye devam ettiğini'' kaydetti.

Merkez Bankası'nın internet sayfasında yer alan sunuma göre, döviz kuru hareketlerinin gecikmeli etkileri ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisine bağlı olarak kısa vadede enflasyonun yükselmeye devam edeceğinin tahmin edildiğini belirten Başçı, ''Merkez Bankası, fiyatlama davranışlarındaki olası bir bozulmayı engellemek için Ekim ayında politika duruşunu sıkılaştırmıştır. Orta vadede küresel iktisadi faaliyetteki zayıf görünümün enflasyon baskılarını kontrol altında tutması beklenmektedir'' diye konuştu.

Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarına dair risklerin dikkatle takip edileceğini ve orta vadeli enflasyon görünümünün bozulmaması için gerekli tedbirlerin alınacağını ifade eden Başçı, ''Merkez Bankasının küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek 4 Ağustos 2011 tarihli ara toplantıda belirlenen strateji çerçevesinde, yurt içi piyasalardaki istikrarı sağlamak için gerekli politika tedbirlerini gecikmeksizin almaya devam edeceğini'' dile getirdi.

"TL en az değer kaybeden para birimlerinden biri olmuştur"

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Son dönemde alınan önlemlerin etkisi ile Türk Lirası en az değer kaybeden para birimlerinden biri olmuştur'' dedi.

Merkez Bankası'nın internet sayfasında yer alan sunuma göre, 11 Kasım tarihinden itibaren karşılık oranlarında yapılan indirim, söz konusu karşılıkların Döviz olarak tutulabilecek bölümünün yüzde 20'den yüzde 40'a yükseltilmesi ve yine TL zorunlu karşılıkların yüzde 10'luk bölümünün altın olarak tutulabilmesine imkan verilmesi ile likidite ihtiyacının önemli ölçüde azaldığına dikkati çeken Başçı, Merkez Bankası faiz koridorunun genişletilmesi ve repo ihaleleri ile yapılan fonlamanın azaltılması sonucunda gecelik faiz oranlarının önemli ölçüde yükseldiğini belirtti.

Euro bölgesi kaynaklı belirsizlik nedeniyle yükselmeye başlayan gösterge kıymet faiz oranlarının, gecelik faiz oranlarındaki artışın etkisiyle yüzde 10,48 seviyesine yükseldiğini hatırlatan Başçı, ''Yurtdışı yerleşiklerin Devlet İç Borçlanma Senedi stoku içindeki payları, son aylarda gözlenen azalma eğiliminin ardından Kasım ayının ilk iki haftası itibariyle sınırlı toparlanma kaydetmiştir'' dedi.

TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksinin 2011'de görülen gerileme sonrası, Eylül ayında başlayan sınırlı yükselişini Ekim ayında da sürdürdüğünü ifade eden Başçı, sunumunda şu bilgilere yer verdi:

''Son dönemde alınan önlemlerin etkisi ile Türk Lirası en az değer kaybeden para birimlerinden biri olmuştur.

2010 yılı başından, döviz alım ihalelerine son verilen 25 Temmuz 2011 tarihine kadar geçen sürede 21,3 milyar ABD doları satın alınmıştır. Ağustos ayında başlanan döviz satım ihaleleri ile 8,24 milyar ABD doları döviz satılmıştır.

TL cinsi zorunlu karşılık yükümlülüklerinin döviz cinsi tesis edilebilme imkanının 40'a yükseltilmesi ile birlikte 11 Kasım itibarıyla TCMB döviz rezervleri 87.2 milyar ABD doları seviyesine yükselmiştir.''

-''Euro Bölgesindeki olumlu hava kısa sürdü''-

Euro Bölgesinde hükümet değişimlerinin getirdiği olumlu havanın kısa sürdüğünü ve Almanya dışındaki tüm devlet tahvillerinde satışların görülmeye başlandığını kaydeden Başçı, ''Fransa ve Avusturya'nın Almanya ile getiri farkları Euro Bölgesi tarihindeki rekor seviyelere ulaşmıştır'' diye konuştu.

Ekim ayı Kurul toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 5,75 düzeyinde, Merkez Bankası borçlanma faiz oranının yüzde 5 düzeyinde sabit tutulduğunu; borç verme faiz oranının yüzde 9'dan yüzde 12,5'e, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranının ise yüzde 8'den yüzde 12'ye yükseltildiğini anımsatan Başçı, ''Bundan sonra küresel gelişmeler nedeni ile Türk Lirasında aşırı değer kaybı gözlenmesi dışında TL fonlamanın yüzde 5,75 seviyesinden yapılmaya devam edileceğini'' bildirdi.

-''AB liderler zirvesinde alınan kararlar en erken zamanda hayata geçirilmeli''-

Ekim ayı Kurul kararları ve sonrasında uygulanan likidite yönetimi sonucunda TL'nin değer kazandığını anlatan Başçı, ''Yunanistan ve İtalya'daki hükümet değişimlerinin yarattığı olumlu havanın çok kısa sürmesi ile birlikte risk iştahındaki bozulmanın Euro Bölgesinin göreli olarak daha güvenli görülen ülkelerini de etkilemeye başladığını'' ifade etti.

Başçı, ''Bu gelişmeler, Avrupa Birliği liderler zirvesinde alınan kararların olabilecek en erken zamanda hayata geçirilmesinin ne derece önem taşıdığını bir kez daha göstermiştir'' diye konuştu.

-''Piyasaya 12 milyar lira likidite sağlandı''-

4 Ağustos'ta yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında belirlenen strateji çerçevesinde TL zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirime gidildiğini hatırlatan Başçı, ''Söz konusu değişikle 11 Kasım 2011 tarihinden itibaren piyasaya yaklaşık 12 milyar lira likidite sağlandığını'' söyledi.

Ayrıca, Türk bankacılık sisteminin TL likidite ihtiyacını daha kalıcı bir yöntemle ve daha düşük bir maliyetle karşılayabilmesi ve aynı zamanda Merkez Bankasının döviz rezervlerinin desteklenmesi amacıyla, TL yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların yabancı para olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınırın yüzde 20'den yüzde 40'a yükseltildiğini belirten Başçı, ''Bu imkanın Merkez Bankası döviz rezervlerine etkisinin yaklaşık 10 milyar dolar olduğunu'' dile getirdi.