Erdoğan: Efendileriniz ipinizi gevşetmezse tuvalete bile gidemezsiniz
Erdoğan, "Siz silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz" dedi
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiklerinde 450 bin öğrenciye kredi veya burs verirken, bu rakamın şimdi 1 milyon 173 bine ulaştığını, bunun da yüzde 160'lık artış anlamına geldiğini söyledi.
Erdoğan, partisinin TBMM grubunda 2011 yılını değerlendirdi, 2012'ye ilişkin temennilerini iletti. Erdoğan, ''2012 yılının ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederken, sağlık, afiyet, bereket içinde huzur ve barış getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum'' dedi.
Yaşadığı rahatsızlık nedeniyle geçmiş olsun temennilerinde bulunan, dualarını eksik etmeyen AK Parti Grubu, bakan, milletvekilleri, teşkilatın her kademedeki mensuplarına şükranlarını ileten Erdoğan, ''Sayın Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, muhalefet partilerinin genel başkanlarına, tüm milletvekillerimize, sivil toplum örgütlerine, medyaya, tek tek adını anamadığım dost ve kardeşlerime ilettikleri mesajlardan dolayı teşekkür ediyorum. Aziz milletimize, 7 coğrafi bölgeden 81 ilden, samimi temennilerini ulaştıran vatandaşlarıma, komşu ülkelerden, dost ve kardeş ülkelerden mesajlarını olduğu kadar, dualarını da ileten sevenlerimize gönülden, yürekten şükranlarımı sunuyorum'' diye konuştu.
-''Hem dünyaya hem Türkiye'ye ispat ettik''-
Erdoğan, Türkiye'nin 12 Haziranda bir kez daha sandık yoluyla seçimini yaptığını, AK Parti'nin Türkiye genelinde oyların yüzde 50'sini alarak, üçüncü kez milletin verdiği hükümet görevini devraldığını anımsattı.
Hiçbir kesintiye, yavaşlamaya, seçimin, seçim sürecinin dengeleri bozmasına izin vermeden, derhal kabineyi oluşturduklarını anlatan Erdoğan, millete hizmet görevlerini, daha büyük heyecan ve şevkle yürütmeye başladıklarını söyledi.
Erdoğan, Türkiye'de, kendilerinden önceki dönemlerde seçim yıllarının, hep kayıp yıllar olduğunu ifade ederek, seçimin, ekonomik, siyasi, diplomatik hiçbir belirsizliğe yol açmasına izin vermediklerini belirtti. Erdoğan, istikrarı zedelemeden, güven ortamını sarsmadan, para ve maliye politikalarını bozmadan büyük titizlik içinde seçimleri gerçekleştirdiklerini anlattı. Erdoğan, Türkiye'de demokrasinin standartlarının çıtasının ne kadar değiştiğini, hem Türkiye hem dünyaya ispat ettiklerini vurguladı.
Şu anda Avrupa'da hükümetlerin seçim kaygısıyla, popülist kaygılarla, küresel ekonomik krize karşı önlem almakta zorlandığına işaret eden Erdoğan, ''Bu önlemleri alamadıkları, güçlü bir liderlik sergileyemedikleri için de krizin derinleşmesine, küresel krizin tahribatın daha yüksek olmasına zemin hazırlıyorlar. Biz ise 2011 Türkiye'de seçim yılı olmasına rağmen sadece Avrupa'da değil, tüm dünyada takdirle, hayranlıkla izlenen bir performans sergiledik'' diye konuştu.
-''Rekor düzeyde düşük seviyeye geriledi''-
Başbakan Erdoğan, 2011 yılının üçüncü çeyreğinde, Türkiye ekonomisinin yüzde 8,2 büyüdüğüne dikkati çekerek, bu oranla, Çin'den sonra dünyada en hızlı büyüyen ülke olduğunu anımsattı. Erdoğan, 2011 yılının ilk 9 ayında ortalama büyümenin yüzde 9,6 gibi çok yüksek bir orana ulaştığını belirterek, üç dönemlik milli gelirin 589 milyar dolar olduğunu söyledi. Erdoğan, geriye dönük 4 dönemlik milli gelirin ise 793 milyar dolar olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yani küresel kriz öncesi rakamları, 2008 rakamlarını yakaladık, hatta bu rakamları aşarak 1 trilyon dolar milli gelir sınırına artık çok yaklaştık. 2011'de aynı şekilde işsizlikte sevindirici gelişmelere şahit olduk. Eylül döneminde işsizlik yüzde 8,8 gibi rekor düzeyde düşük seviyeye geriledi. Türkiye İhracatçılar Meclisi, dün 2011 ihracat rakamlarını açıkladı. 2011'de ihracatımız 2010'a göre yüzde 18 artarak 134,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatta da kriz öncesi rakamları aştığımız gibi Cumhuriyet tarihimizin yeni rekorunu daha elde ettik. Tüm ihracatçılarımıza, şirketlere, firmalara, üreticilere, birliklere bu başarıyı, sevinci, rekoru bizlere yaşattıkları için milletim, kabinem, hükümetim adına şükranlarımı sunuyorum.''
-''Kaynakları yükseltiyoruz''-
Erdoğan, yoğun müzakerelerin ardından 2012 yılı bütçesinin, TBMM'de kabul edildiğini anımsatarak, tüm dünyada, özellikle gelişmiş ekonomilerde sosyal harcamalarda kısıntıya gidilirken, maaşlar dondurulurken, hatta eksiltilirken eğitime, sağlığa, özürlülere, yoksullara yapılan harcamalar azaltılırken, 2012 bütçesiyle tam tersine, tüm bu harcamaları artırdıklarını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, 2012 yılı bütçesiyle reel sektörü desteklemeye devam ettiklerini, yatırımları tamamladıklarını, yeni yatırımlara başladıklarını, bölgesel kalkınma projelerine hız verdiklerini, yerel yönetimlere daha fazla kaynak ayırdıklarını söyledi. Erdoğan, 2012-2015 eylem planıyla da bunları takvime bağladıklarını belirterek, ''Şu anda bu çalışmayı da inşallah sona erdiriyoruz. Önceki 9 bütçemizde olduğu gibi 2012 bütçesinde de tarımı, çiftçimizi, esnafımızı gözetiyor, onlara aktardığımız kaynakları yükseltiyoruz. Biz maaşlarda kesintiyi, maaşları dondurmayı aklımızın ucundan bile geçirmiyor, tam tersine çalışanlarımızı enflasyona ezdirmiyor, enflasyon üzerinde ücretlere artış sağlıyoruz'' diye konuştu.
Asgari ücrette 2012 için bütçede yüzde 3 artı 3'lük artış öngördüklerini anımsatan Erdoğan, buna rağmen şartları zorlayarak 2012'de asgari ücrete yüzde 5,9 artı 6 oranında artış yaptıklarını anlattı. Erdoğan, 2012'nin tamamında asgari ücreti yüzde 12,4 oranında artırdıklarını, ilk 6 ay için 701 lira olarak belirlediklerini söyledi. Erdoğan, görevi devraldıkları 2002'de asgari ücretin 184 lira olduğunu belirterek, ''Bugün 701 lira. Artış oranı yüzde 281. 9 yıl boyunca asgari ücreti enflasyona ezdirmediğimiz gibi, reel olarak enflasyonun üzerinde yüzde 73'lük bir artışı da gerçkeleştirdik'' dedi.
-Öğrencilere müjde-
''Lisans, lisans üstü olmak üzere öğrenci kardeşlerimize bir müjdemizi aktarmak istiyorum'' diyen Erdoğan, burs ve kredilerdeki artışı açıkladı.
Erdoğan, göreve geldiklerinde yüksek öğrenimdeki öğrencilere aylık 45 lira burs ve kredi verildiğini, bunun üç ayda bir ödendiğini anımsattı. Erdoğan, bu miktarı kademe kademe artırdıklarını, 2011'de 240 liraya kadar yükseltiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Kredi Yurtlar Kurumunda kalan öğrenciler için gıda yardımı yaptık. Burs ve kredileri üç aydan üç aya değil her ay ödedik. 2012'de öğrencilerimize ödenen burs ve kredi miktarlarını artırıyor, aylık kredi ve burs miktarını 1 Ocak 2012 itibariyle 260 liraya çıkartıyoruz. 2002'ye göre kredi ve burs miktarlarında artış oranı yüzde 478. Öğrencilerimize her ay ödenen beslenme yardımı, aylık 150 liraydı onu da 180 liraya yükselttik. Master öğrencilerine 480 lira veriyorduk 1 Ocak'tan itibaren 520 liraya çıkarıyoruz burs ve kredi olarak. Doktora öğrencileri 720 lira alıyordu, onu da 780 liraya çıkarıyoruz. Bu artışların öğrencilere hayırlı olmasını diliyorum.
Kredi Yurtlar Kurumumuz, bütün bunların yanında biz göreve gelmeden önce 2002'de sadece 450 bin öğrenciye kredi veriyordu. 2012 itibariyle belli sayıda öğrenciye değil, isteyen her öğrenciye kredi veya burs veriyoruz. 450 bin öğrenciden şimdi 1 milyon 173 bin öğrenciye, kredi veya burs veriyoruz. Bu da yüzde 160'lık artış demektir. Kredi Yurtlar Kurumunun yatak kapasitesi 2002'de 188 binken, 2011 sonunda 267 bin kişiye ulaştı. 2012 sonu itibariyle bu kapasiteyi 310 bine ulaştırmış olacağız. Geçmişte adeta koğuş, ranza sistemi varken, biz bu sistemi de değiştirdik. Artık doktora öğrencileri için bir yataklı odalar, diğer öğrenciler için 3 yataklı odalar, her odada tuvaleti, banyosu olmak üzere Kredi Yurtlar Kurumu olarak artık bu yurt binalarını yapıyoruz. Ranza sistemi diye bir sistem artık yok.''
-''Enerji alanında çok önemli anlaşmalar''-
Erdoğan, 2012 ile birlikte tarım sektörünü ve tüketiciyi çok yakından ilgilendiren bir kanunun yürürlüğe girdiğini anımsattı. Erdoğan, Hal Kanunu olarak bilinen yeni düzenlemelerle tüketicinin artık daha ucuz, sağlıklı, kontrollü şekilde tarım ürünlerine ulaşmasını sağladıklarını dile getirdi.
Enerji alanında çok önemli anlaşmalara imza attıklarını vurgulayan Erdoğan, Azeri doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak trans Anadolu doğalgaz boru hattının yapımına ilişkin mutabakat zaptının imzalandığını belirtti. Erdoğan, proje tamamlandığında boru hattından yılda yaklaşık 16 milyar metreküp doğalgaz taşınacağını söyledi. Erdoğan, bu gazın 6 milyar metreküpünün Türkiye'de kaldığını, diğer bölümünün Avrupa'ya nakledildiğini vurguladı.
Erdoğan, Rusya'dan aldıkları doğalgaz miktarını artıran, fiyat düzenlemeleri getiren bir anlaşmayı da Rusya ile imzaladıklarını hatırlatarak, bu fiyat düzenlemelerinin Türkiye lehine olduğunu vurguladı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şırnak'ın Uludere ilçesinde 35 kişinin yaşamını yitirmesiyle ilgili olarak, ''Bazı densizler çıkıyor bu olay üzerinden, 'Bu ülke bölünmüştür' diyor. Sen kimsin, kimi temsil ediyorsun, kimin adına konuşuyorsun? Siz silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz'' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Irak sınırında meydana gelen olaya değindi. Bölgeye yapılan bir hava operasyonunun sonunda sonradan kaçakçı oldukları anlaşılan 35 vatandaşın hayatını kaybettiğini hatırlatan Erdoğan, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve millete sabır ve başsağlığı diledi.
''Bu acı hadisede en küçük bir detaya kadar adli ve idari inceleme yapılıyor, yapılacak'' diyen Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığının olaydan hemen sonra idari ve adli incelemeyi başlattığın açıkladığını, kendisinin de konuyla ilgili olarak dün bir araya geldiği Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile konuyu enine boyuna değerlendirdiğini söyledi.
Erdoğan, ''Konunun takipçisi olduklarını Genelkurmay Başkanımdan tekrar duydum, dinledim. Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet sebebiyle gerek Genelkurmay Başkanıma, gerek bölgede hizmet veren komuta kademesinin hepsine, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Medyaya rağmen teşekkür ediyorum. Çünkü bazı gerçekleri görüyor, biliyorum'' dedi.
Hükümetleri döneminde özellikle Silahlı Kuvvetlerin attığı bu adımları sürekli olarak halka karşı atılan adımlar gibi göstermenin, ''devlet halkı bombalıyor'' gibi göstermenin, devletin milleti ile arasındaki bütünlüğü parçalamaktan öte bir gayret olmadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu gayretlerin içerisinde olan bir kısım medyanın niyetlerini de gayet iyi biliyoruz. Onların da arkasında ne tür emellerin, amellerin olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunlar aynı şeyleri bizim için de yapıyorlar. Çünkü bizim de onların istekleri istikametinde hareket etmeyen bir hükümet olmamız sebebiyle bundan çok rahatsız oluyorlar. Çünkü alıştıkları bir hükümet değiliz, farklı bir hükümetimiz. Doğrularına inanan bir hükümet olarak milletimizin geleceğini devlet-millet ikileminde devleti değil, milleti öne çıkaran bir iktidar olduğumuz için bunlarla anlaşmamız tabii ki mümkün değil.
Şunu çok açık net söylemek durumundayım; özellikle bu ülkede 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarını ilmik ilmik işleyen tek iktidar biz olduk. Buna devam ediyoruz, devam ettireceğiz. Anamuhalefet partisi 'şöyle' der, 'böyle' der, bu da bizi pek ilgilendirmiyor. Sürekli olarak ağızlarında bir tekerleme var, 'AK Parti iktidarı hep Cumhuriyet tarihini eleştiriyor' diye...Biz bu dönemin, bir sürecin takvimini ortaya koyuyoruz. Ve diyoruz ki 'Cumhuriyet döneminde bu iktidarda yapılanlar yapılmamıştır' diyoruz. 'İlk defa bu iktidar bu ülkede bir dönüşümün, değişimi gerçekleştirmiştir' diyoruz. Bu tespiti yapak yanlış mı? Eğer sizler tek partili iktidarlarınız döneminde ne yaptığınızı ortaya koyacaksınız, zaten çok partili iktidar dönemlerinin de kenarından, köşesinden bir yerlere yamandınız, başka bir işe yaramadınız, bundan sonra da yapacağınız bir şey yok zaten. Tek partili iktidar döneminde kimlik kartlarını, nüfus kağıtlarını gösterdik, buralardan mühürle nasıl ekmek, gazyağı dağıtıldığını anlattık. Unun, şekerin nasıl mühürle dağıtıldığını biz babalarımızdan, dedelerimizden hep dinledik. Bunlar CHP'nin iktidar dönemleridir. Bu millete bu acıları yaşattınız. Ama iktidar partisi, iktidarı döneminde hamdolsun artık böyle bir şey söz konusu değil. Allah'ın izniyle de olmayacak. Her geçen gün daha iyi oluyor, daha iyi olacak.''
-''Cenazeler üzerinden istismar, fitne faaliyeti...''-
Şırnak'ın Uludere ilçesinde meydana gelen elim hadisenin ardından cenazeler üzerinden derhal istismar, fitne faaliyetlerine başlayanları da gördüklerini ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Kim ki 'Uludere'de 35 Kürt öldürüldü' diyerek meseleyi etnik zemine taşıyorsa, o her türlü milli, manevi, insani ve vicdanı değeri ayaklarının altına almış ve çiğnemiş demektir. Biz olaya böyle bakmıyoruz. Biz 'Uludere'de 35 insan hayatını kaybetmiştir, biz böyle bakıyoruz. 35 can yitirilmiştir, 35 vatandaşımız, kardeşlerimiz kaybedilmiştir' diye bakıyoruz. Ama onlar, maalesef etnik zemini kurcalamak suretiyle ülkemizi hep bölmenin, parçalamanın gayreti içinde oldukları için burada da o istismarı ortaya koyuyorlar.
Hale bakın...Cenazeleri bile etnik kökenleriyle tasnif edenler insanlıktan nasibini alamayanlardır. Siyasi zihniyeti nedir bilemem. Ancak, mesela orada ölenlerden bir tanesinin ablası da benim kadın kollarımda çalışan, orada başkanlık yapan bir bayan. Bu da var, ama bizden bunun istismarını duydunuz mu? Biz böyle bir şey yapamayız. Bunların kalpleri kararmış, bunlar vicdanlarını yitirmişler. Irkçılık ve faşizm küstahça böbürlenen, kibirlenen iblisin yani şeytanın açtığı bir yoldur. Cenazeleri bile Kürt Türk diye ayıranlar, işte iblisin yolunda, şeytanın izinde yürüyenlerdir. İşte, İstanbul'da bu acı hadiseyle ilgili olarak yaptıkları basın toplantısının görüntülerini izlediniz değil mi? Güya acı içindeler ama kameraların önünde kahkahalar atmaktan çekinmeyecek kadar insafsızlar, vicdansızlar. Bunların koruculara nasıl baktıklarını biz çok iyi biliyoruz. O korucu kardeşlerimizi nasıl hedef yaptıklarını, tehdit ettiklerini, terör örgütüne nasıl hedef gösterdiklerini biz çok iyi biliyoruz. O cenazelerin, o tabutların üzerine parti bayraklarını asmak ikiyüzlülük, fırsatçılık değil de nedir? Cenazede, teröristbaşının resmini taşıyanlar neye hizmet etmek istiyorlar? Sonra birileri çıkıyor, bazı densizler çıkıyor, bu olay üzerinden, 'Bu ülke bölünmüştür' diyor. Ya sen kimsin, kimi temsil ediyorsun, kimin adına konuşuyorsun? Siz silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz. Neyi, kimi bölüyorsunuz? Bugüne kadar masum insanların, sivillerin, görevini yapan vatan evlatlarının terörist eylemler sonucu hayatını yitirmesine hangi tepkiyi verdiniz? Terör olayları sebebiyle mağduriyet yaşayan, terör örgütünün canlı kalkan yapması sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımız için hangi tepkiyi gösterdiniz?
Terör ortamında istenmeyen, arzu edilmeyen kayıplar maalesef yaşanabiliyor. Bundan dolayı terör örgütüne sorumluluk yükleyip, 'yeter artık' diyebildiniz mi? Terör olmasa bu acılar, bu kayıplar yaşanmayacağına göre terörü bir yöntem olarak seçenlere karşı en ufak bir eleştiri getirebildiniz mi?
Eline silah alıp öldürmeyi bir yöntem olarak seçen teröriste tek bir laf söylemeyip, ülkesini ve milletini korumak için mücadele eden güvenlik güçlerini suçlamak nasıl bir hezeyandır? Bu millet, bu ülke habis bir ur karşısında teslim olmayacak kadar asildir, güçlüdür, sağlamdır, en önemlisi de bir ananın çocukları gibi bir elin parmakları gibi birbirinin kardeşidir. Bunu böyle bilin.
Sizin nifak tohumlarınız bu topraklarda asla kök salamaz. Apo'ya peygamber diyenlerin Kürtler'in dinini Zerdüştlük sananların, her türlü kutsalı, her türlü manevi değeri çiğneyenlerin, gençlerin kanıyla beslenen vampirlerin bu topraklarda hiç bir şekilde muhatabı yoktur.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2011 yılı bütçesinden arta kalan yaklaşık 2 milyar liralık ödeneğin, Vanlı depremzedelerin barınma ihtiyacını karşılamak için seferber ettiklerini söyledi.
Partisinin TBMM Grup Toplantısında konuşan Erdoğan, Ortadoğu'daki gelişmelere değindi. 2011 yılının bölge ve dünyada önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olduğuna işaret eden Erdoğan, Tunus, Libya ve Mısır'daki gelişmelere dikkati çekti.
Mısır'da üçüncü tur seçimlerin yapıldığını, bu seçimlerle birlikte işin Parlamento boyutunun belirlenmiş olacağını anlatan Erdoğan, bu ülkede başlayan gösterilerin bütün Ortadoğu'ya yayıldığını ve bölgede değişim isteğinin artık çok güçlü şekilde dile getirildiğini kaydetti.
Suriye'de 2011 yılında başlayan olayların 2012 yılına sarktığını belirten Erdoğan, bugüne kadar ülkede 6 bine yakın insanın hayatını kaybettiğini söyledi. Yöneticilerin halkın talebine kulak vermesi için Türkiye olarak Tunus, Mısır ve Libya'da olduğu gibi Suriye'ye de gerekli uyarıları yaptıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Rejim değişiklilerinin ardından bu ülkelerde istikrarın yeniden yerleşmesi, geçiş sürecinin tamamlanması, halk iradesinin ve halk idaresinin bu ülkelerde egemen olması için de desteğimiz, katkımız devam ediyor. Birilerinin dediği gibi Türkiye bu ülkelerin içişlerine niye karışıyor? Biz bu ülkelerin içişlerine karışmıyoruz. Ama ortak bir dünyayı paylaşırken, ortak dünyayı paylaşan bir ülke olarak sorulduğunda düşüncelerimizi, yaklaşımımızı ortaya koyuyoruz. Hele hele 910 kilometre sınırımız olan akrabalık ilişkimizin olduğu bir Suriye ile ilgili olarak sessiz kalmamız hiç mümkün değil. Tabii ki orayla ilgili olarak da düşüncelerimizi bugüne kadar söylediğimiz gibi bundan sonra da söyleyeceğiz ve yaklaşımımızı ortaya koyacağız.''
-''Filistin'den sevindirici haberler...''-
Bölgenin meselelerinde merkezi konumda olan Filistin'den sevindirici haberler aldıklarını belirten Erdoğan, önceki gün Gazze'deki Filistin Hükümetinin Başbakanı İsmail Haniye ile İstanbul'da uzun bir görüşme yaptığını hatırlattı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile Hamas Lideri Halid Meşal arasında yapılan temaslar neticesinde İslami Cihat ve Hamas örgütlerinin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında yer almayı kararlaştırdıklarını hatırlatan Erdoğan, Filistin'de bölünmüşlük ve parçalanmışlığın sona ermesi adına bu büyük ittifakı yürekten desteklediklerini, Abbas ve Haniye'yi bu noktada teşvik etmeyi sürdürdüklerini anlattı.
-''Türkiye'nin kimsenin içişlerine karışmak gibi bir derdi yok''
2011 yılından 2012 yılına sarkan bir başka belirsizlik ortamının da Irak'ta yaşandığını, ABD askerlerinin çekilmesiyle ülkede mezhep ve etnik köken temelli gerilimin daha da belirgin ve görünür hale geldiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Kerbela faciasının yaşandığı, Hazreti Hüseyin'in şehit edildiği bu topraklarda yeni çatışmaların, yeni mezhep kavgalarının ortaya çıkması sadece Türkiye'nin değil, tüm bölgenin, tüm İslam dünyasının en büyük kaygısıdır. ABD askerlerinin çekilmesinin ardından daha muhabbetle, daha samimiyetle kucaklaşması gereken kesimlerin birbirlerine husumet beslemelerini hiçkimse izah edemez. Açık söylüyorum; nasıl ki Kerbela olayından sonra yaklaşık 14 asır boyunca o acı dinmediyse, oradaki zulüm unutulmadıysa, Irak'ta sebep olunacak yeni bir mezhep çatışmasının acısı da yüzyıllar boyu dinmeyecek, bu mezhep çatışmasının tahrikçileri de yüzyıllar boyunca lanetle anılacaktır.
Onun için Iraklı kardeşlerimizi, Irak'taki tüm tarafları sağduyuya davet ediyorum. Nasıl ki Saddam döneminde yaşanan zulümler sırasında Iraklı kardeşlerimizin yanında olduysak, nasıl müdahale sonrası geçiş sürecinde tüm kesimlerin uzlaşması, Hükümet kurması için çaba gösterdiysek, bugün de Irak'ta kardeş kanı akmaması, mezhepler ve etnik gruplar arasında çatışma yaşanmaması için samimi uyarılarımızı yapıyoruz. Türkiye'nin kimsenin içişlerine karışmak gibi bir derdi yok. Ama kardeşlerimizin zulümlere maruz kalmaması, yeni acılar yaşamaması gibi bir derdimiz var, ahlaki ve vicdani sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. Iraklı kardeşlerimiz bilsinler ki İslam dünyasının gözü onların üzerindedir. Filistin'in Somali'nin, Afganistan'ın gözü kulağı Irak'tadır. Kardeşlerini hayal kırıklığına uğratanları bu ümmet asla affetmeyecek, asla hayırla yad etmeyecek. Çatışmanın içine çekilmek istenen tüm kesimlerin sağduyuya, aklıselime ve en önemlisi de ortak referansları olan ilahi kitabın mesajlarına samimiyetle kulak vermeye davet ediyorum.''
-'Biz candanız, onlar yandan''
Erdoğan, 2011 yılının son aylarında ve son günlerinde milletçe herkesin yüreğini burkan hadiselere şahit olduklarını belirterek, 23 Ekim ve 9 Kasım'da Van'da meydana gelen depremlerde 644 vatandaşın öldüğünü anımsattı. Depremzedelerden şu an itibarıyla 33 bin 463 kişinin Türkiye'nin değişik yerlerindeki kamu tesislerinde barındırıldığını, 11 çadır kentte 15 bin 835 vatandaşın bulunduğunu, bunların da hızla geçici konutlara, konteyner kentlere yerleşmesi çalışmalarının sürdüğünü bildiren Erdoğan, 17 bin yaşam konteyneri, 310 prefabrik ev ve 3 bin 794 Mevlana evinin Vanlılara hizmet verdiğini anlattı.
Van'da 3 bin 984 kalıcı konutun temelinin atıldığını 11 bin konutun ihale çalışmalarının sürdüğünü kaydeden Erdoğan, ''inşallah bu ayın sonuna kadar artık çadır kent diye bir şey kalmayacak. Tamamıyla konteyner kent haline getirmiş oluyoruz hepsini'' dedi.
Erdoğan, Vanlılara önemli bir müjdeyi de iletmek isteğini ifade ederek, şöyle devam etti:
''Bir çok spekülasyonlar yapılıyor; işte 'Hükümet Van'a karşı duyarsız.' Ben artık Dyojen gibi sokakta elimde lambayla birilerini arıyorum; ama maalesef yok. 2011 bütçesinden arta kalan ödeneklerin tamamını, yani yaklaşık 2 milyar lirayı Vanlı depremzede kardeşlerimizin barınma ihtiyacını karşılamak için seferber ettik. Bu 2 milyar dolayındaki ödeneğin de hayırlı olmasını diyorum. Bunlar hesaplara geçirildi. 2011 yılının son günlerinde milletçe hepimizi derinden yaralayan bu gelişmeler neticesinde, başta bu konudan sorumlu olan Başbakan Yardımcım Beşir Atalay olmak üzere ilgili bütün bakan ve milletvekili arkadaşlarım, gerçekten bütün bu çalışmaları sürdürürken, bakıyorsunuz muhalefetin bu sürece vicdanı olmayan yaklaşımı var. İşte güven oylamaları vs gibi yaklaşımlar... Arkadaşlarım sürekli bölgede, gidiyorlar, geliyorlar. Onlar da ara sıra bazı bazı uğruyorlar. Tabii bizim hissiyatımız, bizim hassasiyetimiz farklıdır. Biz sevgili milletim candanız, onlar ise yandan...Aradaki fark bu. Biz bu işi bu şekilde sıkı tutuyoruz. Kalıcı konutlarda da hedefimiz inşallah Ağustos sonu gibi yetiştirmektir. Tabii iklim şartları itibarıyla Van sıkıntılı bir ilimiz. Buna rağmen müteahhit firmalar çalışmalarını devam ettiriyorlar. 'Ne kadar fazla ekip kurarsanız o kadar memnun oluruz' diyor ve onları biz de sıkıştırıyoruz. İnşallah konteyner kentler bu ay sonu olmak üzere, diğerlerini de kuracağız.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''taziyeye, başsağlığı dilemeye, acıyı paylaşmaya gelen bir kaymakamı öldüresiye dövmenin, linç etmenin Kürt kökenli kardeşlerinin değil, o insan diye geçinen müsveddelerin işi'' olduğunu söyledi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, iktidarda bugün milletin iradesi ile şekillenen adil, şefkatli, özgürlükçü bir devlet ve Hükümet olduğunu söyledi.
Faili meçhullerle, köy yakmalarla, işkencelerle anılan, vatandaşını düşman olarak gören bir devlet olmadığını, tam aksine ileri demokrasiyle, hak özgürlüklerle anılan, vatandaşını kucaklayan bir devlet olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Biz 'önce devlet' demiyoruz, biz 'önce millet, insan' diyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, talihsiz bir olay üzerine devleti zalim, ceberut, cani gibi göstermeye kalkmanın büyük bir şuursuzluk ve vicdansızlık olduğunu söyledi. ''Bugün yok etmeyi değil, yaşatmayı esas alan bir Hükümet görevde'' diyen Erdoğan, terör örgütünün tüm tahriklerine, provokasyonlarına rağmen insani yüceltmeyi, hak ve özgürlükleri geliştirmeyi esas alan bir anlayışın iktidarda olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Benim Kürt kökenli kardeşimin en asil, en güzel dünyayı emsal tespit edecek vasıflarından biri misafirperverliğidir. Bu topraklarda yaşayan herkes kapısını çalanı evine buyur etmekten, ekmeğini, aşını, suyunu misafirle paylaşmaktan gurur duyar. Bu ülke insanı, 'başım gözüm üstüne' der ve misafirini gönlünün de evinin de baş köşesinde ağırlar. Taziyeye gelmiş, başsağlığı dilemeye gelmiş, acıyı paylaşmaya gelmiş, kendisi de o coğrafyanın insani olan kaymakamı öldüresiye dövmek, linç etmek, benim Kürt kökenli kardeşimin değil, o insan diye geçinen müsveddelerin işidir.
Bırakın yasımızı tutalım, bırakın ağıdımızı yakalım, cenazeleri dahi istismar edecek kadar mı aklınızı, mantığınızı, vicdanınızı yitirdiniz? Sizin hiç insafınız, izanınız yok mu? Ayrıştırmak, kutuplaştırmak, tahrik etmek, fitne çıkarmak, demokrasiye inanmayan bir zihnin politikası olabilir. 3-5 oy için bu milleti birbirine düşürmeye, toplumu tahrik etmeye değer mi? En az bu gözü dönmüş, fırsatçı siyasetçiler kadar bazı medya kuruluşları, bazı yazarlar da bu hadiseyi istismar etme gayreti içine girdiler. Dertleri olayın aydınlatılması değil, acıyı paylaşmak hiç değil. Dertleri bu acı hadise üzerinden suyu bulandırmak ve iç saatlerde kendi ürettikleri komplo teorilerine ilerleyen saatlerde kendileri de inanmak. 'Devlet halkını bombaladı' diye manşet atıyorlar. 'Katliam, kirli savaş' diyorlar. Güya vicdan kisvesi altında, kuzu postu altında kendi dünya görüşleri çerçevesinde, toplumu tersiye etmenin, çok bilmiş edasıyla, millete istikamet çizmenin gayreti içindeler.
Bakıyorsunuz daha da ileriye gidiyor. 'Ben eli silahlı olanlardan korkmadım, Kasımpaşalı Tayyip'den mi korkacağım' diyor. Bizim derdimiz kimseyi korkutmak değil ama şunu unutma, unutmayın; ben Kasımpaşalı Tayyip olmaktan şeref duyarım. Kasımpaşa'dan çıkan, oranın bir evladı olarak, tüm halkımın da biz bu makamlara getirmesinden dolayı, bir hizmetkar olarak milletime hizmet etmekten onur duyarım.
Eğer bu ülkede yüzde 50 bize oyunu verdiyse, herhalde bu yüzde 50'den daha akıllı değilsin. Kendinizi çek edin, kontrolden geçirin. Acaba biz nerede yanlış yapıyoruz da bu ülkenin yüzde 50'si bu insanlara oy veriyor. Bunu gözden geçirin. Bu, ancak adaletle, dürüstlükle olur, bu ancak bu milletin hizmetinde olmakla olur. Biz bunu yaptık, yapıyoruz, yapacağız ama kendi kendinize sorun, biz ne yaptık?''
-''İstikametimizi millet çizdi''-
Başbakan Erdoğan, istikametlerini her zaman milletin çizdiğini ve bundan sonra da sadece milletin çizeceğini belirtti.
''Bunlar gibi, bunların taşeron fikirlerini alacak, vicdan kisvesi altındaki fitnelerine boyun eğecek değiliz'' diyen Erdoğan, kendileri devlet millet kaynaşmasını sağlamaya çalışırken, onların terör örgütünün düşmanca algısını güçlendirmeye çanak tuttuklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, milleti şefkatle kucaklamanın, birlik ve bütünlüğü korumanın derdinde olduklarını, onların ise kin ve nefret tohumlarının yeşermesine hizmet ettiklerini anlattı.
Erdoğan, ''Biz her alanda sivilleşme, demokratikleşme hakim olsun diye mücadele ediyoruz, bunlar, 'bunlar birbirine düşsün' diye fitne çıkarıyorlar'' dedi.
Böyle bir acı hadisenin ardından Anamuhalefet Partisi CHP'den gelen açıklamaları sorumsuzluk örneği olarak değerlendiren Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'li yetkililerin bu hadiseyi, ''33 kurşun, Mustafa Muğlalı olayıyla'' eş tutarak, çok ciddi bir sorumsuzluk örneği sergilediklerini ifade etti. Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu hadiseyi 33 kurşun hadisesine benzetmek, en hafif tabiriyle sorumsuzluktur, fırsatçılıktır. Biz, BDP'nin, terör baronlarından aldığı istikametle olayı bir nifak girişimine çevirmesini anlıyoruz, zira işleri bu. Bazı medya kuruluşlarının suyu bulandırma, yanlış bilgilendirme, hedef saptırma gayretlerini de anlıyoruz. Onların da işi bu ama CHP'nin, PKK'nın, BDP'nin dili ile konuşmasına açıkçası anlam vermekte zorlanıyoruz. CHP'nin üslubunun, PKK ve BDP'nin üslubu ile bu kadar örtüşmesi son derece dikkat çekicidir. Gerçi 12 Hazirandan önce seçim meydanlarında gördüğümüz siyasi ittifakı, bugün taziye çadırında görüyoruz. CHP'nin BDP'nin değirmenine su taşıması, peşine takılması çok hazindir. Mustafa Muğlalı olayı CHP'nin eseridir. Kastı mahsusa ile işlenmiş bir cinayettir; bizzat CHP tarafından da hesap sorulması engellenen bir olaydır.
Van'ın Özalp ilçesinde bir kışladan Mustafa Muğlalı isminin indiren de AK Parti iktidarı olmuştur. Bu hadisenin üzerine kararlılıkla gidiyoruz, gideceğiz. Uludereli'deki acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Dün Hükümet Sözcüsümüz Sayın Bülent Arınç gerekli açıklamaları yaptı. Onların acısını yüreğimizde taşıyacak, onların acısını kardeşleri olarak paylaşacağız.''
Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın bazı bakanlar ve milletvekilleriyle birlikte olayın ardından hemen Uludere'ye gittiklerini ve oradakilerle görüştüklerini söyledi. Erdoğan, ''Yapılması gereken neyse bunların hepsini biz yapacağız. Biz işi geleceğe taşımayacağız. Biz bu işi geçmişte olduğu gibi tarih boyunca sürekli bunun üzerinde spekülasyonların yapılmasına fırsat vermeyeceğiz, oturacağız, konuşacağınız ve ona göre buna inşallah noktayı koyacağız'' dedi.
-''Tahriklere, nifak ve fitne girişimlerine prim vermesinler''-
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aziz milletimizden özellikle rica ediyorum: Bu acı hadise üzerinden yürütülen kampanyalara, tahriklere, nifak ve fitne girişimlerine prim vermesinler. Bunların yaptıklarını biliyorsunuz. Burada olay oluyor, BDP'liler ve malum örgüt ne yapıyor? İstanbul'da, Adana'da, Mersin'de, ülkemizin değişik yerlerinde eylem yapıyor.
İstanbul Tarlabaşı Caddesinde hareket halinde olan bir otobüsün içindeki vatandaşımızın ne günahı var? Molotoflarla otobüsleri ateşe vermek suretiyle, o insanları adete ölüm tehdidiyle baş başa bırakma hakkına nasıl sahip olabilirsin? Bunun insanı, vicdani yanı var mı? Böyle bir şeyi tanımlamak mümkün mü? İşte onun için şimdi biz molotofkokteylini de bir silah olarak yasalaştıracak bir yasayı inşallah getireceğiz. Masum bir olay değil, çok acı. Çünkü, Serap kızımızı öyle kaybettik. Daha nice yavrularımızı o molotofkokteyli neticesinde yanan otobüslerde kaybettik. Vatandaş ticaretini yapıyor. Cam çerçeve, her şey iniyor. Böyle bir hakkınız var mı, nereden alıyorsun bu hakkı, ne günahı var? Otobüs duraklarının ne günahı var? Otobüs duraklarının cam ve çerçevelerini indiriyorlar. Bunlar insanlıktan nasibini almamış, gerçekten bunlar müsvedde bile değil. Çünkü, müsvedde bir işe yarar, bunlar bu işe de yaramıyor.
Terörle mücadele kararlı bir şekilde sürecek. Dağlarda, sınır içinde ve sınır ötesinde mağaralarda, her nerede nerelerde olurlarsa olsunlar teröristler etkisiz hale getirilecek. Bunu yaparken sivillerin mağdur olmaması için büyük bir hassasiyet göstereceğiz. Hatalardan ders çıkaracağız, yaraları saracağız ama meydanı ne teröre, ne teröristlere ne de terörün uzantılarına asla bırakmayacağız.''
Gazze'deki Filistin Hükümetinin Başbakanı İsmail Haniye, AK Parti Grup Toplantısına katılarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını dinledi. Erdoğan ve Haniye, elele tutuşarak milletvekillerini selamladı.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Sarıkamış'ta yaşanan acı olayın 97. yıldönümü olduğunu anımsattı.
''Allahuekber Dağları'nda daha genç yaşlarında şahadete ulaşan o tüm askerlerimizin mekanları cennet olsun. Allah onlardan razı olsun'' diyen Erdoğan, 1. Dünya Savaşı boyunca 90 bin askerin orada öldüğünü ifade etti. Erdoğan, bugün orada bir kaç şehitlik, anıt mezar dışında tek bir mezar taşına rastlanmayacağını ifade ederek, ''Çünkü oradaki destan bir Türkiye destanıdır; oradaki destan Türkün, Kürdün, Lazın, Çerkezin, Boşnağın, Arabın değil, bu milletin, toprakların ortak destanıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''1915 baharında Alluhekber Dağları'nda kar eridiğinde kardelenler, çiğdemler değil, gözyaşları dahi donmuş, birbirlerine sarılmış, kucaklaşmış, birbirinin omuzuna başını dayamış Mehmetlerin şehit bedenleri ortaya çıkmıştı. Etnik kökenleri ve mezhepleri ne olursa olsun, bölgeleri, illeri, köyleri ne olursa olsun yan yana şehit düşenleri hepsi aynı şeyi söylüyordu: 'La ilahe illallah' deyip gözlerini yumdu'' diye konuştu.
-''Engel olanları geride bırakıp istikbale gideceğiz''
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Kudüslü, Saraybosnalı, Üsküplü, Edirneli, İstanbullu, Vanlı, Muşlu, Erzurumlu, Şırnaklı orada koyun koyuna yatıyor. Benim Rizeli dedem de orada arkadaşlarına sarılı olarak şehit olmuştur. Diyarbakırlı, Mardinli, Kerküklü, Musullu kardeşleri aynı kaderi aynı toprağı paylaşmışlardır. Şu hikayeyi hepiniz biliyorsunuz: Düşmana karşı savaşan Mehmetçiklere cephane götürsünler diye Van'dan 12-17 yaşlarında 120 gönüllü çocuk, yanlarında 2 öğretmen ve 18 askerle yola çıkıyorlar. Cephaneyi teslim ediyorlar. Fakat dönüşte tipiye yakalanıyorlar. 120 çocuktan 98'i, 2 öğretmen, 16 asker donarak şehit oluyor. 74 milyona sesleniyorum: Hiçkimse yaşanan hadiselere, tahriklere, nifak girişimlerine bakıp umutsuzluğa, yılgınlığa kapılmasın. Tarihinde böyle kahramanlık destanları olan bir millet bu nifak girişimlerinin tamamını boşa çıkarır ve Allah'ın izniyle çıkaracaktır.
Biz bu ülkenin kardeşliği, birliği, bütünlüğü için elimiz değil, yüreğimizi, bedenimizi taşın altına koyduk. Bedeli ne olursa olsun biz bu meseleyi çözeceğiz. Demokrasiyle, kardeşlik hukuku içinde, bölge halkıyla dayanışma içinde terörle mücadele ederek çözeceğiz. Bütün tahrikleri aşacağız. Allah'ın izniyle bunu başaracağız. Bütün istismar girişimlerini çiğneyip geçeceğiz. Engel olanları, engel çıkartanları, yavaşlatanları tek tek geride bırakıp istikbale hep birlikte gideceğiz.''
Başbakan Erdoğan konuşmasını, ''2012 yılının ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Partimiz, Hükümetimiz açısından başarılı kararların alınmasına vesile olsun. 2012'in acıların, afetlerin hüznün, kederin değil; umudun, heyecanın ve sevincin hakim olduğu, yeni reformlarla daha yüksek hedeflerle buluştuğumuz bir yıl olmasını Allah'tan temenni ediyorum'' diyerek tamamladı.
-İsmail Haniye grup toplantı salonunda-
Başbakan Erdoğan konuşurken, Gazze'deki Filistin Hükümetinin Başbakanı Haniye, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal refakatinde grup toplantı salonuna girdi. Başbakan Erdoğan, milletvekilleri ve partililer Haniye'yi alkışlarla karşılarken, İsmail Haniye de grubu selamladı.
Haniye, Erdoğan'ın davetiyle kürsüye çıktı. Başbakan Erdoğan, ''Filistin'de seçilmiş Başbakan, Gazze'de fiili olarak Başbakan olan İsmail Haniye kardeşime şahsım, grubum, bütün vatandaşlarım adına hoşgeldiniz diyorum; ehlen ve sehlen'' dedi.
Erdoğan ve Haniye, ellerini havaya kaldırarak salonu selamladı. İsmail Haniye daha sonra milletvekili sıralarına geçip oturdu, Erdoğan da konuşmasına kaldığı yerden devam etti. Bir tercüman, Erdoğan'ın konuşmasını Haniye'ye anında çevirdi.
Başbakan Erdoğan, grup toplantısı için salona girerken kuliste, gazetecilere, ''Yeni yılınız kutlu olsun'' dedi.
Salona girişte, milletvekilleri ve partililer, Erdoğan'a yoğun sevgi gösterisinde bulundu ve ayakta alkışladı. Bir partili, ''Cenabı Allah sağlık versin'' diye bağırdı. Erdoğan'ın konuşması sırasında partililer sık sık sloganlar attı.
Erdoğan'ın konuşmasını kızı Sümeyye Erdoğan da izledi. Başbakan Erdoğan, yaklaşık 1,5 ay sonra grup toplantısı düzenledi. Erdoğan en son TBMM grup toplantısını 22 Kasım 2011 tarihinde gerçekleştirmişti.