Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Denetim ve danışmanlık firması Ernst&Young'ın Avrupa Bankacılık Sektörü – Tahsili Gecikmiş Krediler (TGA) raporuna göre, Türk bankacılığının küresel finansal krizden olumsuz etkilenmesine bağlı olarak TGA piyasası büyüyecek.

Ernst&Young'tan yapılan açıklamaya göre, firmanın Stratejik Portföy Çözümleri ekibi tarafından hazırlanan çalışma, Avrupa bankacılık sektörünün tüm zayıf noktalarının global krizin ardından yüzeye çıktığını ortaya koyuyor. Bu da dünya çapında faaliyet gösteren bankaların, stratejilerini yeniden tanımlamaları gerekliliğini beraberinde getiriyor.

Türkiye'nin ''Avrasya'nın yükselen kaplanı'' olarak anıldığı belirtilen raporda, 2001 krizinin ardından uygulanan ekonomik, siyasi ve sosyal reformların, son küresel finans krizinin Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri sınırlandırdığı kaydedildi.

Rapora göre, bu süreçte Türkiye'ye sermaye girişleri hızlanırken, güçlü iç taleple ekonomik büyüme hızının korunması sağlandı, aynı zamanda işsizlik oranları düşerken, sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranları yükseldi. Ancak toparlanan ekonominin, ülkenin aşırı borçlandığı yönünde bazı endişelere yol açtığına da işaret edildi.

Kapasite kullanım oranlarının düşük seviyelerde seyretmesi ve dış talep yetersizliği nedeniyle üretim hacminin büyüyememesi, enflasyonist baskıların etkisini de artırdığı ifade edilen raporda, iç ve dış talep artış hızındaki farklılıklar ve kısa vadeli sermaye girişlerindeki gelişmeler nedeniyle finansal istikrarın korunmasının zorlaştığı, bu yöndeki kaygıları giderme amacını taşıyan T.C. Merkez Bankası'nın (TCMB) kredi artışlarını, kısa vadeli sermaye girişlerini ve cari açığı azaltma yönünde bir dizi önlem alarak, daha düşük bir politika faizi, daha geniş bir faiz koridoru ve daha yüksek zorunlu faiz oranlarından oluşan yeni bir politika bileşimini uygulamaya koyduğu bildirildi.

Önde gelen Türk bankalarının kredi seviyelerindeki büyümeyi kontrol ederek ve konservatif ''varlık dağıtım stratejileri'' uygulayarak küresel finans krizinden başarılı bir şekilde çıktıkları kaydedilen TGA raporuna göre, Türkiye'deki bankaların mevcut durumu, ülkedeki bankacılık sisteminin gelişmekte olan diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha istikrarlı bir şekilde seyretmesini sağlıyor. Ayrıca Türk bankalarının riskli pozisyonları seçmemeleri sayesinde, Türk bankacılık sektörü diğer ekonomilerdeki kadar sorunlu kredilerle boğuşmak veya değer uyarlamaları yapmak zorunda kalmıyor.

ABD'de yaşanan istihdam sorununun devam etmesine bağlı olarak görülen düşük özel kesim talebinin ekonomik büyüme önünde engel oluşturması, Euro Bölgesi çevre ülkelerinde görülen borçlanma sorunu ve krizin merkez ülkelere yayılma riski, küresel aktivitenin yavaşlaması, yaygın bir durgunluk olasılığını beraberinde getirirken, küresel durgunluğa bağlı olarak dış talebin azalma olasılığının, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü için önemli bir risk faktörü olarak öne çıktığı vurgulanıyor.

Türkiye'de bankacılık sisteminin dirençli bir yapıda olmasına rağmen, küresel finans krizin sektörü iki nedenden dolayı olumsuz yönde etkilediğine dikkatin çekildiği raporda, bunlardan ilkinin, dış piyasalardaki gerilemenin, Türkiye ekonomisinin özellikle son yıllardaki büyümesinin temel dayanaklarından olan ihracat sektörünü ve yabancı sermaye girişini olumsuz etkilemesi, ikinci nedenin ise bankacılık ürünlerine talebin düşmesinin yanı sıra sektörün sermaye kaynaklarının daralması ve yüksek faiz oranları nedeniyle iç tüketimin gerilemesi olarak belirtildi.

Sektörün borç stokunun yüzde 55,3'ünü en büyük 5 bankanın kredileri oluşturuyor

TGA raporuna göre, bankacılık sektörünün brüt borç stokunun yüzde 55,3'ünü en büyük 5 bankanın kredileri oluşturuyor. Yapılan düzenlemeler uyarınca getirilecek yükümlülükler ışığında bankaların, kredi riski sebebiyle maruz kalabilecekleri zararlara karşı gerekli seviyede özkaynak bulundurmaları gerekiyor.

BDDK'nın yürürlüğe koyduğu mevzuat hükümleri nedeniyle Türkiye'deki bankalarda muhafazakar karşılık stratejileri uygulanıyor, 2010 yılının sonunda TGA karşılık oranı yüzde 84,1'e yükseldi. 2010 sonu itibariyle bankaların toplam TGA portföyünün yüzde 19'u, 3,8 milyar liraya (1,8 milyar avro) ulaşan kredi kartı borçlarından, yüzde 18'i ise kredi kartı dışındaki tüketici kredilerinden (konut, taşıt ve diğer) oluşuyor. Yüzde 88,5 seviyesinde olan borç/mevduat oranı, sadece Slovakya ve Belçika hariç olmak üzere, Avrupa ortalamasının altında kalıyor. Bu oranın düşük olması, Türkiye'de borçlanma piyasasının büyüyebileceğine işaret ediyor.

''2,1 milyar liralık portföy satışı oldu, ancak işlemler bununla sınırlı değil''

Ernst&Young Kurumsal Finansman ve Danışmanlık AŞ ortağı Müge Öner, şu anda bankalarda sermaye yeterlilik oranlarında bir sıkıntı olmasa da gelecekte sermayesini verimli kullanan bankaların daha başarılı olacağını belirterek, ''Sermaye yeterlilik oranları minimum olan yüzde 12'nin çok üstünde olsa da bu oran geçtiğimiz 2 yılda aşağı gelmeye başladı. Sektördeki büyümenin sağlıklı ve karlı olabilmesi sermayenin optimum kullanılmasıyla olacaktır. Bankalar bu doğrultuda hem kredi hem de piyasa risklerini sermaye verimliliği çerçevesinde gözden geçirmeye başladılar'' ifadelerini kullandı.

Öner, 2011 yılında açıklanan 13 satış işleminin olduğuna değinerek, ''Toplam 2,1 milyar liralık portföy satışı oldu, ancak işlemler bunlarla sınırlı değil. Bu işlemlerin haricinde kamuya açıklanmamış daha küçük portföy satışları olduğunu da piyasadan duyuyoruz. Özellikle bireysel ve kredi kartı TGA piyasasında ciddi hareketlilik bekliyoruz'' görüşlerini aktardı.

Rapora göre, 2008 yılından beri Türkiye'de varlık yönetimi şirketlerine 2,2 milyar avro tutarında TGA satışı yapıldı ve önümüzdeki yıllarda da bu satışların süreceği tahmin ediliyor. Uzun vadede ise, sermaye yeterliliği konusunda getirilecek yeni yükümlükler ve Basel III düzenlemeleri kapsamında doğacak yükümlülükler ışığında, Türkiye'de TGA piyasasının kayda değer bir düzeyde büyüyeceği öngörülüyor.