Erdoğan: Esad'dan er ya da geç hesap sorulacak
Erdoğan, "Babasının yaptıklarının hesabı sorulmadı ama er yada geç yaptıklarının hesabı oğul Esad'tan sorulacaktır" dedi
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'ye insani yardım koridorlarının derhal açılması, başta Humus olmak üzere insani yardımların Suriye halkına ulaştırılması için Suriye yönetimi üzerinde baskı oluşturulması gerektiğini belirterek, ''Artık daha fazla vakit yitirmeden, daha fazla can kaybı olmadan Arap Ligi Planı uygulamaya konulmalıdır'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladı, Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdi.
-Suriye-
Başbakan Erdoğan, Suriye yönetiminin, uzun süredir kendi halkına yönelik uyguladığı şiddetin dozunu artırdığına dikkati çekti. Son günlerde saldırıların, insanlık dışı bir vahşet görünümü almaya başladığını belirten Erdoğan, Suriye'nin çeşitli kentlerine, ordu imkanları, milis güçleri, keskin nişancılarla yapılan özellikle ağır silahlarla birlikte yapılan bu saldırılarda içinde çocuk ve kadınların bulunduğu onlarca masum insanın hayatını kaybettiğini söyledi. Erdoğan, artık 11 yaş üstü grubun yakalanıp, yatırılıp, boğazlanarak öldürüldüklerinin fotoğraf ve haberlerini aldıklarını bildirdi.
Gazetecilerin katledildiği, uluslararası yardım kuruluşların giremediği Suriye'den sağlıklı, net bilgiler almanın mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, ''Suriye yönetimi, geçmiş dönemlerde de en iyi yaptığı şeyi; kendi halkını katletmeyi, silahları kendi halkına doğrultmayı, bugün bir kez daha acımasızca, vurdumduymaz şekilde tüm dünyanın gözleri önünde sergilemeye devam ediyor. Ne yazık ki başta BM olmak üzere, uluslararası toplum, bütün bu olanları bir kez daha sadece izlemekle yetiniyor. BM'den çıkarılamayan kararlar, bazı ülkelerin çekinceli tavrıları, Suriye'de Esad yönetimine adeta güç veriyor, katlimaları adeta teşvik ediyor'' diye konuştu.
-''Vicdanlarına yapışır''-
Erdoğan, 1948'de Deyri Yasin'de, 1982'de Sabra ve Şatilla'da, aynı yıl Hama'da, 1988'de Halepçe'de,1994'de Ruanda'da, 1995'te Srebrenitsa'da, 2009'da Gazze'de yaşanan katliamların, insanlığın vicdanında çok ağır yaralar açtığını belirtti. Erdoğan, bu ve benzeri katliamların insanlığın gözü önünde işlendiğini, uluslararası toplum, uluslararası kuruluşlar, devletlerin kimi zaman elleri kolları bağlı bu vahşice cinayetleri izlediğini, kimi zaman daha ileri gidip, bu vahşete ortak olduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Üzerinden kaç yıl geçerse geçsin, bu katliamların hiçbiri unutulmadı. Akan kan, bu katliamları gerçekleştiren zalimlere olduğu kadar, bu katliamlara seyirci kalan, tepkisiz kalan, teşvik eden ülkelerin tarihlerine kara leke olarak kazıldı.
Tüm dünyaya sesleniyorum; Suriye'deki katliama sessiz, tepkisiz kalan, göz yuman, müsamaha gösteren ülkelere sesleniyorum; kriz karşısında çözüm üretemeyen, bu tavrıyla çözümsüzlüğü teşvik eden uluslararası kuruluşlara sesleniyorum: Masum bir çocuğun akan bir damla kanı, her türlü stratejinin, her türlü güç ve çıkar hırsının, katbe kat üzerindedir. Masum bir çocuğun bir damla kanı, bir damla gözyaşı, film izler gibi katliamı izleyenlerin ellerine, yüzlerine, en önemlisi onların vicdanlarına yapışır, oradan da hiçbir zaman çıkmaz, çıkmayacaktır.
Buradan Beşşar Esad'a bir kez daha hatırlatıyorum: Babasının yaptıklarının hesabı, bu dünyada sorulmadı, ama er ya da geç, bu yapılanların, bu zulmün, bu katliamın hesabı oğul Esad'tan sorulacak. Bu kez Suriye şehirlerinde akan kan yerde kalmayacaktır. Suriye insani yardım koridorları derhal açılmalıdır. Başta Humus olmak üzere insani yardımların Suriye halkına ulaştırılması için Suriye yönetimi üzerinde mutlaka baskı oluşturulmalıdır. Artık daha fazla vakit yitirmeden, daha fazla can kaybı olmadan Arap Ligi Planı uygulamaya konulmalıdır. Türkiye olarak Suriye'deki vahşeti, insanlığın gündeminde tutmaya devam edeceğiz. Uzun süredir yürüttüğümüz diplomatik girişimleri kararlılıkla sürdüreceğiz. İstanbul'da bu ay düzenleyeceğimiz konferansla, dünyanın dikkatini Suriye üzerinde toplayacağız. Suriye halkını, Suriye muhalefetini, onurlu, kararlı direnişlerinden dolayı bir kez daha selamlıyorum. Bilsinler ki Türk halkı, her zaman yanlarında olacak, acıyı, hüznü paylaşmaya devam edecektir. Suriye halkı asla yalnız değildir, asla yalnız bırakılmayacaktır.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''CHP'de kaset operasyonu ile çok başarılı bir yüz nakli gerçekleştirildiğini'' belirterek, ''CHP'nin eski yüzünü aldılar yeni bir yüz naklettiler ama CHP'nin asıl toplumsal dokuyla uyuşacak doku nakline ihtiyacı var'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen hafta içerisinde Türkiye ekonomisi için sevindirici gelişmelere şahit olunduğunu söyledi.
TÜİK'in 2011 yılının tamamı için işsizlik oranların açıkladığını anımsatan Erdoğan, 2010 yılında işsizliğin küresel krizin etkisiyle yüzde 11,9 olarak ölçüldüğüne dikkati çekti. Erdoğan, ''2011 sonunda ise işsizlik 2,1 puan azalarak yüzde yüzde 9,8'e geriledi. Böylece işsizlikte son 10 yılın en düşük oranına ulaşmış olduk. Yine geçtiğimiz hafta Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından Şubat ayı ihracat rakamları açıklandı. Şubat ayında ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,4 arttı ve 11 milyar 156 milyon dolar olarak gerçekleşti'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, geçen yılın tamamında ihracatın 135 milyar dolar ile tüm zamanların rekorunu kırdığını belirterek, şöyle devam etti:
''Şu anda geriye dönük 12 aylık ihracatımız da 137 milyar dolara ulaşarak yine tüm zamanların rekorunu elde etti. Hayırlı olmasını diliyorum.
İki önemli göstergeyi daha hatırlatmak istiyorum; Merkez Bankası rezervimiz biz geldiğimizde yani MHP-DSP ve malum diğerini söylemimize gerek yok, bu iktidar döneminde rezerv 27 milyar dolardı. Şu anda döviz rezervimiz, altın dahil ne oldu biliyor musunuz, son rakam 89 milyar dolar. Yine aynı hükümet, MHP-DSP-malum... O zaman da IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Son gelinen rakam, 2,8 milyar dolar. 23,5 milyar dolar nere, 2,8 milyar dolar nere? Onlar borçlandı, biz ödedik. Olay bu kadar açık ve net ortada.
Bunlar başka şeylerle avundular, hala onlarla övünüyorlar. MHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, MHP'nin yönetimiyle işim yok. Oraya gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; bakın belgelerle, rakamlarla konuşuyorum ve bunların bu ülkeye kazandıracağı hiçbir şey yok. Biz, alt yapısıyla, üst yapısıyla, onurumuzla, gururumuzla bu milletin şanını tarihte olduğu gibi yükseltme gayreti içindeyiz. Eğer sizin merkez bankanız nal toplarsa bitersiniz ama yok sizin merkez bankanızın kasaları dolu dolu olursa o zaman IMF'ye, 'stand-by anlaşmanız sizin olsun' der, yolumuza devam ederiz. Stand-by anlaşması diye bir şey yapıyor muyuz?_Biz kapıları kapattık, bitirdik. Şu anda biz aynı zamanda IMF'nin ortağıyız, onu da söyleyeyim. Orada belli bir hissemiz var. O noktadayız. Ondan gelecek paraya falan şu anda ihtiyacımız yok.''
-TL'nin simgesini ilişkin tartışmalar-
Geçen hafta içerisinde Türkiye ekonomisi ve Türk Lirası açısından çok önemli bir adım attıklarını belirten Erdoğan, dünyada birçok para biriminin simgesi bulunduğunu hatırlattı.
Bu simgelerin hem paranın, hem de ülkenin tanıtımına katkı sağladığı gibi yazışmaları da kolaylaştırdığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türk Lirasından 6 sıfırı attığımız zaman, birileri ne diyordu, 'Eyvah enflasyon patladı, çatladı...' Hatta bunu diyenlerden bir tanesi, 'ben Taksim'e çıkar, şöyle yaparım, böyle yaparım, dört ayaklı bilmem ne gibi anırırım' diyordu. Herhalde onu şimdi köşesinden icra ediyordur. Orada yapamıyor. Çünkü, bunlar hakkı teslim edemediler. TL'den 6 sıfır atıldı enflasyon patladı mı? Biliyorsunuz iki haneli aldık, yüzde 39 küsurdan şu anda tek haneliyi gördük. Bu arada bir oynama oldu. Yıl sonu itibarıyla 10 küsurla kapadık ama şimdi azalma var, inşallah yine tek haneliye doğru yöneliyoruz.''
Türk Lirasından 6 sıfır atıldıktan sonra bir simge arayışına girdiklerini anlatan Erdoğan, Merkez Bankasının bunun için açtığı yarışmaya 8 bin 362 kişi katıldığını söyledi. Değerlendirmelerin ardından 4 çalışma finale kaldığını belirten Erdoğan, cezaevlerinden bile yarışmaya katılanların olduğunu ifade etti.
Birinci olan çalışma üzerinde Merkez Bankasının tasarımcılarının da bazı düzenlemeler yaptığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''En uygun, en kolay, en farklı simge ortaya çıkarıldı. Bunu kamuoyuna açıkladık. Simge açıklanınca Türkiye'de tahminimizden çok daha fazla grafiker ve sanat eleştirmeni olduğunu fark ettik. Başladılar, 'alttan bakınca şuna benziyor', 'üstten bakınca şuna benziyor', 'aynaya tutunca şu oluyor' diyerek, son derece zorlama yorumlar yapıldı. Burada Cumhuriyet Halk Partisini özellikle tebrik ediyorum. Hayal güçlerini zorlayarak, sınırları aşarak, simgede 'RTE' harflerinin bulunduğunu iddia ettiler. Bu iddialarını da resmi yazılı açıklamayla kamuoyuna duyurdular. Mübarek, Cumhuriyet Halk Partisi değil, Cumhuriyet Hayal Partisi. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bunun gerisinde kalır mı? Bahçeli'nin hayal dünyası çok daha geniş. Sayın Bahçeli bir süredir zaten hayal bahçesinde yaşıyor. Hatırlayın, 2009'un sıfırlarını silip, toplayıp, çıkarıp 40 rakamını bulup, 40. yıldönümünde MHP'yi iktidara taşıyacak ama evdeki karmaşık hesap çarşıda tutmadı.
Biz muhalefet partilerini eleştirirken sürekli bir şey söylüyoruz, bir soru soruyoruz. Şu ülkede Allah aşkına nerede bir eseriniz var, bunu bir söyleyin. Bize yol gösterin, deyin ki 'Ey iktidar, gel şunu şunu yap' deyin. Bu ülkeye bir şeyler kat. Gelin böyle bir şey yapın. Nerede üst üste koyduğunuz iki tuğla var? Ne olur bize bir gösterin. Bugüne kadar bu sorumuza cevap alamadık.''
Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından izleyici sıralarından bir vatandaşın, ''Yok ki Başbakanım yok'' diye bağırması, salonda gülüşmelere neden oldu.
''Zaten dikili ağaçları olsa bunu görürdük'' ifadesini kullanan Erdoğan, ''9 yıldır muhalefetteniz. Allah aşkına ne ürettiniz, ortaya ne koydunuz? Muhalefet olmak adına ne yaptınız? Bir tanesi övünüyor, komisyonda, CHP'li milletvekili 12 saat konuşmuş... Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. Hangi siyaseti ürettiniz, hangi çözümü ürettiniz, hangi çözüm önerisiyle geldiniz. 9 yıla, geriye doğru bir bakın; yapılanı kötülemekten, yapılanı eleştirmekten, yapılana kulp takmakta bir milim öteye gidemediniz. Bunların muhalefet anlayışı, 'aka kara, karaya da ak' demektir'' şeklinde konuştu.
-''Brutus arıyorsan''-
''Bunların siyaset anlayışı sadece çamur, iftira atmak ve yalan söylemek üzerine kuruludur'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kıskançlık bunların gözünü karartmış. Seçim sürecindeki iddiaları ve ithamları nedeniyle CHP Genel Başkanı'na, 'hesap uzmanı olarak işe başladın ama yalan uzmanı oldun' demiştim. Bir de 'yürüyen yalan görmek istiyorsanız CHP Genel Başkanı'na bakın' demiştim. Belli ki çok alınmış, içine oturmuş. Geçen hafta grup konuşmasında, bana arka arkaya, 6 defa 'yalan makinesi' dedi. Peki, 'yalan makinesi' nedir? Yalanı test eden, yalanı ortaya çıkaran makinedir.
Edebiyatta hiciv sanatına örnek olarak gösterilen Nefi'nin çok meşhur bir dörtlüğü vardır. Çok güzel bir dörtlüktür. Nefi, ''Tahir efendi bana kelp demiş, İltifatı bu sözde zahirdir, Maliki mezhebim zira, İtikadımca kelp tahirdir'' demiş. CHP Genel Başkanı bana 'yalan makinesi' diyerek güya hakaret etmeye çalışıyor ama aslında kendi yalanlarını ortaya çıkardığımız için farkına varmadan iltifat ediyor. Teşekkür ediyoruz.
CHP'de kaset operasyonu ile çok başarılı bir yüz nakli gerçekleştirildi. CHP'nin eski yüzü aldılar yeni bir yüz naklettiler ama CHP'in asıl toplumsal dokuyla uyuşacak doku nakline ihtiyacı var. CHP'nin önce genlerini değiştirmesi gerekiyor. CHP'nin, statükocu, Ergenekoncu, komplocu, komitacı, hizipçi zihniyetten kurtulması gerekiyor. CHP'nin bu millete ödettiği ağır faturalarla, ağı bedellerle yüzleşmesi gerekiyor. İstiklal Mahkemeleriyle, Dersim ile tek parti döneminin zulümleriyle, yasaklarıyla, ceberut tavrıyla yüzleşmeden CHP'nin genleri değişmez. Dersimle ile ceberut tavrıyla yüzleşmeden CHP'nin genleri değişmez.
Geçtiğimiz hafta çıktı, 'AK Parti'yi 28 Şubat'ın ürettiğini' söylüyor. 28 Şubat hangi yıl oldu, AK Parti ne zaman kuruldu? Peki siz o zaman neden 28 Şubat'a sahip çıktınız ey CHP? 28 Şubat'ın tam tam sesleri sizlerden çıkıyordu. Siz davulları çalıyordunuz. 28 Şubat'a neden kol kanat gerdiniz, neden alkışladınız, müdahaleye neden çanak tuttunuz? 28 Şubat'ta piyon olarak kullanışmış, ikna odalarının mucitlerini daha 8 ay önce, 12 Haziran'da neden partinizden milletvekili yaptınız? 12 Haziran seçimlerinde 28 Şubat'ın orkestra şefiyle neden işbirliği yaptınız? Neden birlikte aday belirlediniz? AK Parti'ye kapatma davası açıldığında, 'Ankara'da hakimler varmış diyen siz değil miydiniz? 27 Nisan bildirisini alkışlayan ey CHP siz değil miydiniz?
Bizi 'arkadan hançerlemekle' itham eden Kılıçdaroğlu... Bu iftiralarını karşısında oturan ve arkadan hançerlediği eski genel başkanının gözünün içine içine baka baka yapıyorlar.''
AK Parti'yi kapatılan bir partinin arkasından kurduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Ama siz ey Kılıçdaroğlu, eğer Brutus arıyorsan, aynaya bak aynaya bak. Aynaya baktığında ziyaretine gidip çıktığında 'Genel Başkan olmayacağım' deyip bir gün sonra çark eden ve aday olan bir Brutus göreceksin'' dedi.
''Yüz hakli yapıldı ama genler, tepkiler, refleksler aynı'' ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Çünkü 28 Şubat değil mi, imam hatiplerin orta kısmını kapatan? 28 Şubat değil mi üniversitelerde kızlarımızın önünü kapatan? Ona sahip çıkan kim? Sensin. Geç onu. MHP ile birlikte kızlarımızın üniversiteye rahatlıkla gidebilmesini önünü açmak için biliyorsunuz anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. Anayasa Mahkemesine bunu götüren ve o dilekçenin altında imzası olan sen değil misin Kılıçdaroğlu? Bazı gazetelerde bugün o şanlı imzan var'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin imam hatip okulu mezunu bir Başbakan olduğunu belirterek, ''Ama beni bir imam hatip okulu mezunu olarak üniversiteye almadılar. Bana 'gideceksin bir de lise bitireceksin' dediler. Bize hendek atlattılar. Neler yaptılar neler. Buna rağmen yine hazmedemiyorlar. İsteseniz de istemeseniz de bu millet, Anadolu, sahip çıkıyor ve bunu bile bile oylarını veriyor'' dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, 8 yıllık kesintisiz eğitimin, Türkiye, çocuklar ve ekonomi için ''felaket olduğunu'' ifade etti.
Erdoğan, ''28 Şubat mimarlarının zihniyeti, maalesef genç nesiller üzerinde, eğitim sistemi üzerinde çok ağır bir tahribata neden olmuştur. Kademeli eğitimle 28 Şubat'ın son izini de siliyor, eğitimi modern ihtiyaçlara cevap veren, Türkiye'nin ve ekonominin gerçekleriyle örtüşen bir yapıya kavuşturuyoruz. Bu düzenlemeyi tamamen bilimsel bir çerçevede gerçekleştiriyoruz'' diye konuştu.
Milli Eğitim şuralarında yapılan istişarelerin, araştırmaların, raporların, gelişmiş ülkelerdeki modellerin ışığında düzenlemeyi gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, ''Biz bir kez daha söylüyorum: Elitlerin, patronların, jakobenlerin taleplerini değil, milletin talepleri doğrultusunda bir adım atıyoruz'' dedi.
Hem 28 Şubat'ı eleştiriyormuş gibi yapmak, hem de kademeli eğitime karşı çıkmanın, çok büyük bir tutarsızlık olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Ben TÜSİAD'a şöyle bir hafif yollama yaptım, rahatsız oldular. Ben onların eleştirisinden filan rahatsız olmuyorum ki... Biz Zeka Baloğlu'nu iyi biliriz. Zekai Baloğlu'na o raporu hazırlatan TÜSİAD, aynı TÜSİAD değil mi? O raporda da yine imam hatiplerin YÖK ile ilişiği yok muydu? Niye rahatsız oluyorsunuz? Herhalde Sayın Başkan'ın bu rapordan haberi yok. O raporu bir daha okurlarsa, buradaki Başbakan'ın ne demek istediği ortaya çıkar'' diye konuştu.
-''Ben yine de TÜSİAD'ı tebrik ediyorum''-
Erdoğan, kendisinin imam hatip mezunu bir başbakan olduğunu söyledi. Milletvekillerinin yoğun alkışlarıyla karşılaşan Erdoğan, ''Ama beni bir imam hatip okulu mezunu olarak üniversiteye almadılar. Bana dediler ki 'gideceksin bir de lise bitireceksin.' O dönemlerdeki bütün arkadaşlarımız biz gittik bir de lise bitirdik. Liseyi bitirdikten sonra biz üniversitelere girebildik. Bize hendek atlattılar be... Neler yaptılar neler. Buna rağmen yine hazmedemiyorlar. İsteseniz de istemeseniz de bu millet; Anadolu, işte sahip çıkıyor ve bunu bile bile oylarını veriyor. 21,5 milyon oy böyle geldi'' dedi.
Halk arasında herhangi bir ayrımcılık yapmadıklarını ifade eden Erdoğan, 75 milyonu kucakladıklarını, 75 milyona efendi olmak için gelmediklerini, onların hizmetkarı olmak geldiklerini söyleyerek yola çıktıklarını kaydetti. ''Bunu yaptık, bunu yapıyoruz'' diyen Erdoğan, konuşmasın şöyle sürdürdü:
''Fakat ben yine de TÜSİAD'ı tebrik ediyorum. Çünkü TÜSİAD tutarlı davranıyor. 15 yıl önce nerede duruyorsa bugün de orada duruyor. Ama geçmişiyle her fırsatta övünen CHP'ye tavsiyemiz; eğilmeden, bükülmeden, esnemeden ve çark etmeden ne söyleyeceğini açık açık söyle. Manevra yapma, omurgalı bir duruş sergile. Bir taraftan öyle, bir taraftan böyle deme. İşte bak yanındakiler ikna odalarının mucitleri, bir taraftan Danıştay'a gidiyor. Niye, 4 4 4'ü ortadan kaldırmak için, bunun önünü kesmek için. Olur ya belki tutar diye. Geçen gün de Danıştay bunların birini reddetti. Şimdi yine takip edecekler, edebilirler. Ama ben inanıyorum ki TBMM, artık yasayla bu işin noktasını koyacak ve bitirecektir.''
-''Onlar da Ermeniler tarafından katledildi''-
Erdoğan, son 2 hafta içinde iki ayrı konunun istismar boyutuna taşındığına, abartılarak farklı yerlere çekildiğine, bir tahrik unsuru olarak kullanıldığına şahit olduklarını vurguladı.
Hocalı katliamını anma mitinginde açılan bazı pankartların, bu ülkenin, bu milletin hissiyatını değil, bazı gözü dönmüş ırkçıların zihniyetini yansıtan pankartlar olduğunu söylediğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bir katliamı anma mitinginin 3-5 seviyesiz pankartın gölgesinde bırakılması haksızlıktır, insafsızlıktır. Onbinlerce kişinin katıldığı bir mitingte, böyle münasebetsiz pankartlar açılabiliyor, münasebetsiz sloganlar atılabiliyor. Güvenlik güçleri, adli makamlar. miting sonrasında bunlarla ilgili gereken işlemleri zaten yaptılar, yapıyorlar. Bu istisnai fotoğraf karelerinden yola çıkarak, bir kaç tane çekmek suretiyle, marjinal bazı kesimlerin ırkçı görüntülerinden yola çıkarak Türkiye'nin imajını zedelemeye de kimsenin hakkı yoktur.
Tabii ben burada bir şeyi daha öğrenmek istiyorum; Hocalı katliamında yüzlerce oradaki soydaşımızın, kardeşimizin katledilmesine acaba bu pankartlardan hareketle yola çıkanlar niçin onlara sahip çıkmıyorlar? Bir de bunu izah etsinler. Onlar katledilmedi mi, katledildi. Onlar da Ermeniler tarafından katledildi. Bunlara karşı niye bir duruş sergilemiyorsunuz? Orada onlar sizin kardeşiniz oluyor, Ee bizim de Hocalı'dakiler kardeşimiz. Aramızdaki fark bu...''
-''Sorumsuzluktur, tahriktir, provokasyondur''-
Erdoğan, Hocalı mitininde pankart hadisesi gibi Adıyaman'da yaşanan hadisenin de son derece sorumsuz bir biçimde kışkırtma vesilesi olarak kullanılmak istendiğini ifade ederek, ''Adıyaman'da 25 evin kapısına işaretlemeler yapılmış. Bu evler çoğunlukla Alevi vatandaşımızın evi. Ama bunların içinde bir kaç tane de Alevi olmayanların evine de işaretlemeler yapılmış'' dedi.
Emniyet ve istihbarat birimlerinin büyük bir hassasiyet ve titizlik içinde konunun üzerine gittiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ancak burada dikkat çekici olan şudur; bir CHP milletvekili çıkıyor, daha ilk anda olayın boyutları ortaya çıkmadan 200 evin kapasının işaretlendiğini iddia ediyor. CHP'li milletvekilleri meseliyi abartarak, farklı yerlere çekerek adeta buradan bir kışkırtma üretmek için ellerinden geleni yapıyor. Cumhuriyet Hayal Partisi dedim ye, hayallerinin sınırı yok. Meseleyi aldılar Kahramanmaraş, Çorum, Sivas olaylarına kadar götürdüler. Aynı şekilde medya, böyle hassas bir konuyu farklı yerlere çekerek bilerek veya bilmeyerek hassasiyetleri kaşıyor. Bu sorumlu bir davranış değildir. Olay daha soruşturma aşamasındayken, olayın boyutları netleşmeden, tüm Türkiye'deki Alevi vatandaşları galeyana getirecek, rahatsız edecek bir tutum sergilemek sorumsuzluktur, tahriktir, provokasyondur.
Biz belli bir kesimin, belli bir inancın, belli bir etnik unsurun iktidarı değiliz. Biz bu ülkedeki 75 milyonun iktidarıyız. Hepsinin hakkını, hukukunu, güvenliğini korumak bizim görevimiz. Şundan herkes emin olsun, böyle bir hadisenin önünde, bunların karşısına ilk önce biz dururuz. Bu ülkede ayrımcılığın karşısında dimdik durduğumuz gibi, bu tür tahrik ve kışkırtmaların karşısında dimdik dururuz. Bu olayın da üzerine karalılıkla gidiyoruz. İnşallah kısa sürede mesele tüm boyutlarıyla aydınlanacaktır. ''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa'nın bir çok ülkesinde sosyal haklarda kesintiye gidildiğini, emekli maaşlarının düşürüldüğünü, emeklilik yaşının yükseltildiğini ifade ederek, ''Biz ise Türkiye'de tam tersine emeklimizi koruyor, gözetiyor, refah seviyesini daha da yukarı çekiyoruz'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Hükümet olarak 9 yıl boyunca her kesimin refahını arttırmak, alım gücünü, yaşam kalitesini arttırmak için bir gayretin içinde olduklarını ifade etti.
Ücretli kesimin, işçilerin, memurların, asgari ücretlilerin, emeklilerin maaşlarını enflasyonun çok üzerinde arttırdıklarını anlatan Erdoğan, ''Bir yandan alım gücünü yükseltirken bir yandan da enflasyon üzerinde artışlar yapmak suretiyle hem çalışanlarımızı emeklilerimizi enflasyona karşı koruduk, hem de geçmiş dönemlerin kayıplarını bu şekilde telafi ettik'' diye konuştu.
2002 yılından bugüne kadar emekli maaşlarındaki artış oranlarının son derece dikkat çekici olduğuna işaret eden Erdoğan, ''SSK emekli maaşını 9 yılda yüzde 217 oranında arttırdık. Reel artış ne biliyor musunuz? Yüzde 39. Bakın geri gidiş yok, eksilme yok, artış var. SSK tarım emeklilerinin maaşı da yüzde 239 arttı. Reel artış yüzde 49. Reel artış bu. BAĞ-KUR esnaf emeklisinin aylığı 9 yılda ne kadar arttı biliyor musunuz? Yüzde 344. Reel artış yüzde 94. Bakınız hiç eksiden konuşmuyoruz. Hep artıları konuşuyoruz.
BAĞ-KUR tarım emeklisinin aylığı ne kadar arttı biliyor musunuz? Yüzde 648. Reel artış yüzde 227. Memur emeklimizin maaşını da yüzde 159 arttırdık. Reel artış yüzde 14. Bu dokuz yıllık dönemde iktidarımızın döneminde emekli vatandaşımızın enflasyon altında ezilmesine, enflasyon canavarına teslim olmasına asla müsaade etmedik.''
Şu anda Avrupa'nın bir çok ülkesinde sosyal haklarda kesintiye gidildiğini, emekli maaşlarının düşürüldüğünü, emeklilik yaşının yükseltildiğini dile getiren Erdoğan, ''Biz ise Türkiye'de tam tersine emeklimizi koruyor, gözetiyor, refah seviyesini daha da yukarı çekiyoruz'' dedi.
12 Haziran seçimleri öncesinde emeklilere bir sözlerinin bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, İntibak Yasası'nı çıkaracaklarını, adaletsizliğe böylece son vereceklerini ilan ettiklerini, bunun sözünü verdiklerini belirtti. Seçimlerin hemen ardından çalışmalara başladıklarını, ilgili kesimlerle istişareleri yaptıklarını ve ilgili kanun tasarısını hazırlayarak TBMM'ye gönderdiklerini anlatan Erdoğan, tasarının geçen hafta TBMM Genel Kurulunda görüşülüp kabul edildiğini anımsattı. Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu düzenlemeyle, 2000 yılından önce emekli olan ve altı gruba ayrılan Sosyal Sigorta Kurumu emeklilerimiz arasındaki maaş adaletsizliğini gideriyor, emeklilerimize büyümeden pay veriyoruz. Düzenlemeyi yaparken yeni eşiksizliklere yol açmamak için de azami hassasiyet gösterdik.
Bu yeni kanunla 2000 yılından önce maaş bağlanmış 2 milyon 700 bin emeklimizin aylıkları yeniden hesaplanacak. 2008 yılına kadar geçen sürede gerçekleşen büyüme oranlarının yüzde 75'i de bu emeklilerimizin maaşlarına yansıtılacak. Böylece 1 milyon 900 bin emeklimizin aylığında 50 Lira ile 339 Lira arasında bir artış olacak.
BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarında da intibak ihtiyacı olduğunu gördük ve 12 bin BAĞ-KUR emeklimizi intibak kapsamına aldık. BAĞ-KUR emeklilerimize de intibak kapsamında 27 lira ile 118 Lira arasında yine aynı şekilde bir artış sağlayacağız. Memur emeklilerimizin aylıklarında kendi aralarında bir farklılaşma olmadığı için onları intibak kapsamına almadık.
On yıllardan devam eden on yıllardır beklenen bir çözüm konusunu, meselesini böylece çözüme kavuşturduk. İntibak yasasının da özellikle emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum.''
Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve eşi, kendi eşi ve kızı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve bazı bölge milletvekillerinin, partililerle birlikte Uludere'ye gittiklerini söyledi.
Erdoğan, ''Orada aileleri ziyaret edecekler. İnşallah bunlar da oralardaki bu olumsuz gelişmeleri, oralardaki sıkıntıların giderilmesine bir vesile teşkil eder. Ben bu konuyu da bu şekilde sizlerle paylaşayım istedim. Temenni ederiz ki inşallah bu tür hatalar, bu tür yanlışlar olmaz'' sözleriyle konuşmasını tamamladı.