Erdoğan: Sınırımızda dün hareketlenme oldu
Başbakan Erdoğan, "Sınırımızda özellikle tabii dün ciddi bir hareketlenme söz konusu oldu" dedi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'deki olaylara ilişkin Türkiye'nin yapması gerekenin önemli olduğunu belirterek, ''Bir sınır ihlalinin olması halinde Türkiye ne yapmalıdır? Başka ülkeler uluslararası siyasette, uluslararası hukukta ne yaptıysalar tabii ki Türkiye'de sonunda onu yapacaktır. Bu bize uluslararası hukukun da tanıdığı bir haktır'' dedi.
Erdoğan, Pekin'de kaldığı otelde basın mensupları ile bir araya geldi. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin ''Suriye konusunda Türkiye sanki bir yerlere zorlanıyor gibi kaygı var. Böyle bir kaygı taşıyor musunuz en son sınır ihlali ile birlikte?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bunu taşınıyor şeklinde mi değerlendirelim yoksa sınırımızda olan bu olay sebebiyle bize düşen insani bir görevin yerine getirilmesi olarak mı düşünelim. Bazen öyle şeyler olur ki bu hesapta yoktur, planda yoktur ama bu sizin başınıza kalabilir, bunu elinizde bulabilirsiniz. Suriye de, bu olayı ben böyle görmek istiyorum. Birinci şekliyle görmek istemiyorum.
Türkiye olarak da bizim bu noktada velev ki birincisi, velev ki ikincisi olsa dahi bizim ne yapmamız gerekir bu çok önemli. Yani bir sınır ihlalinin olması halinde Türkiye ne yapmalıdır? Başka ülkeler uluslararası siyasette, uluslararası hukukta ne yaptıysalar tabii ki Türkiye'de sonunda onu yapacaktır. Bu bize uluslararası hukukun da tanıdığı bir haktır. Ama bakın biz şu ana kadar yaklaşık 25 bin insanı geçici bir sığınmacı olarak kabul ettik, ediyoruz. Bu rakam nereye kadar gider? 100 bin mi olur, daha fazla mı olur? Biz bu kapıları kapayamayız. Çeşitli uluslararası televizyon kanallarında bu insanların nasıl kaçtığını görüyorsunuz. Herhalde bu insanlar keyfinden kaçmıyor. Burada keyfilik yok, bunlar ölümden kaçıyorlar. Siz bu insanlara kapılarınızı kapayamazsınız. Kapadığınız zaman o insanları gayri insani olarak adeta tost edersiniz. Böyle bir şey de olmaz.''
Suriye'den kaçanların kabul edildiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu kaçan insanları bile arkadan vuruyorlar. Burada çocuk, kadın böyle bir şeye de bakmıyorlar, acımasızca vuruyorlar. İşte sayın Annan'a söz verdi, söz verdiğinden bu yana yine her gün 60, 70, 80, 100 kişi öldürülmeye devam ediyor. Böyle bir durum var. Bir de tabii çok açık, net bir sınır ihlali artık oluşmuştur, bu da ortadadır. Bu sınır ihlaline yönelik olarak da bizler de son değerlendirmeleri yapacağız, gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanımız yoğun bir şekilde çevre ülkelerle diplomasimiz de devam ediyor ondan sonra da atılması gereken adımları tabii ki atacağız.''
-''Bu insanların feryadını duymamazlıktan gelemeyiz''-
Bir gazetecinin uluslararası hukukun tanıdığı bütün hakların kullanacağını söylediğini belirterek, ''Bu tampon bölgenin hayata geçirilmesi anlamına mı geliyor?'' demesi üzerine Başbakan Erdoğan, bu konuda şudur, budur diye kesin bir şey söyleyemeyeceğini belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:
''Masaya yatıracağız. En isabetli olanı neyse, şüphesiz ki en uygun olanı neyse oradan farklı olanına gitme gibi bir adımımız olacaktır. Farklıdan kastım da düşünmek istemediğimizdir. Oraya gitmektir. Ama bizi buna zorlarsa Suriye rejimi zorlar. Zorlamaması için de atılması gereken adımı orası atması gerekir. Biz şimdi Rusya'ya gerekeni söylüyoruz, diyoruz ki; 'Böyle böyle...Şartları görüyorsunuz. Şu anda 25 bin insan benim ülkeme sığındı. Bunların bize şu andaki maliyeti 150 milyon doları buldu, şu ana kadar. Attığımız adımları da durdurmuyoruz. Düşünüyoruz ki bu iş 100 bine doğru giderse. Onlar geldikten sonra ben orada konteyner kent kurayım olmaz. Gelmeden tedbirleri alacaksınız oradaki bütün ön hazırlıkları yapacaksınız ki bunlar geldiği zaman başlarını koyabilecekleri bir yer olsun. Kampların içinde bile 'Türkiye bizi niye kurtarmıyorsunuz' diye bir feryat edenler de var. Çünkü Türkiye'ye öyle bakanlar var. Bir kurtarıcı gözüyle bakıyorlar. Bu insanların feryadını biz duymamazlıktan gelemeyiz. Bizim ne medeniyetimizde bu var, ne kültürümüzde bu var. Sahiplenmek durumundayız.''
Bazılarının buradaki insanları terörist olarak nitelendirdiğini, böyle bir yaklaşımda olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bu insanları gidip gördüğünüz zaman bunun saf, samimi Suriye halkı olduğunu görüyorsun zaten. Çocuk, kadın bunlar. Hala orada oyuncakları ile oynayanlar var. Bunlardan terörist olur mu? Bunlara terörist nazarıyla bakacak kadar siyasette maalesef belli bir mahrumiyeti yaşayanlar var. Onlara diyoruz ki, 'Gidin oraları gezin, dolaşın'' diye konuştu.
Kendisinin de orayı göreceğini belirten Erdoğan, ''Gördükten sonra oradaki vatandaşın, halkın bütün arzularını, taleplerini tekrar kendilerinden bizzat dinlemeyi.. Benim ertelenmiş bir ziyaretimdi bunu da yerinde yapacağız'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''BM Güvenlik Konseyi'nde artık eski desteği Suriye'nin bulacağı kanaatinde değilim'' dedi.
Erdoğan, Pekin'de kaldığı otelde basın mensupları ile biraraya geldi. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin, Suriye'de yaşananlara ilişkin sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu belki Çin'den G-8 toplantısına gidebileceğini ya da telekonferans yöntemiyle bir görüşme yapabileceğini bildirdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
''Bütün mesele, bunların hiçbiri inanın Suriye'de ne olduğunun hala farkında değiller, çoğu. Bunlar sadece orada kuru bir, ellerinde tüfekle filan insanların öldürülmesi, işte karşısında teröristler onlarla mücadele eden bir yönetim, hala görenler, öyle zannedenler var veya bize bu ifadeyi kullananlar var. Görüştüklerimizden aldığımız ifadeleri ben kullanıyorum. Bu maalesef, muhatap olduklarımız bize bunları söyledikleri için ben bunları söylüyorum. Bunu İran'da da dinledik, Rusya'da da aynı şeyleri dinledik. Biz anlattıktan, neden sonra 'Haklısınız filan...O zaman görüşelim, birlikte çalışalım'. Bu noktaya geliyorlar. Temenni ederiz ki bu safhadan sonra olay böyle yürümez. G-8 ile ilgili çalışmada, artık bu işin su götürür bir yanı kalmıyor. Yani BM Güvenlik Konseyi yeni bir burada paketi bence devreye sokmalı diye düşünürüm. Bunun için de gerekli görüşmeler yapılacak. BM nasıl bir adım atması gerekiyorsa buna göre de kendilerinden bu adımı atmasını talep edeceğiz.''
Suriye'nin Dostları Toplantısı'nın İstanbul'da yapıldığını hatırlatan Erdoğan, bu toplantıya 83 ülke ve kuruluşun katıldığını belirtti.
Erdoğan, ''Bunlarla atılan adım, bunların belki BM'ye müşterek bir müracaatı da söz konusu olabilir. Bunların da çalışmasını yapmak suretiyle BM'nin bu işe müdahalesini isteyeceğiz, çünkü burada asli görev birinci derecede onun'' diye konuştu.
İslam Konferansı Örgütü'nü konuyla ilgili yeteri kadar aktif bulup bulmadığının sorulması üzerine Erdoğan, BM, Arap ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bu çalışmanın içinde olduğunu ifade etti.
Erdoğan, şunları söyledi:
''Suriye'nin Dostları Grubu ağırlıklı bunların oluşturduğu bir gruptur. Şu ana kadar yaptıkları çalışma çok çok sadra şifa görünmüyorsa dahi ama bu işin hassasiyeti içindeler. Fakat şu anda havanın daha da gerilmesi inanıyorum onların da bu işe daha farklı yaklaşımını getirecektir. Belli bir hassasiyeti onlar da şu anda gözetiyorlar, kovalıyorlar. Bizler de benim de Suudi Arabistan ziyaretim olacak. Cuma günü inşallah orada olacağız. Orada bazı görüşmelerimiz olacak. Bu ziyaretlerde de zaten bunlar bizim ana gündemimizi oluşturuyor. Temennimiz odur ki inşallah buralardan daha olumlu bir neticeler çıkarırız.''
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın konuyla ilgili çalışmalarına yönelik soru üzerine Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın yaptığı bazı çalışmaların olduğunu söyledi.
Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
''İstanbul'daki çalışma olsun, üçüncü etabında mesela bir Fransa toplantısı olacak. Bu ay içinde de o çalışma var. Bu çalışmalar devam ediyor, ama bizim için illa bu çalışmaları da beklemek şart değil. Şu anda Ulusal Geçiş Konseyi biliyorsunuz İstanbul'da oluştu. İstanbul'da çalışmalarını devam ettiriyor. Bunu katılan ülkelerin zaten hepsi kabul etti. Bir yerde temsil yetkisi almış oldu. Onlar bu çalışmayı takip edecekler, kovalayacaklar biz de elimizden gelen desteği kendilerine sunacağız.''
-''Bir yerden çekse öbür yere tankını, topunu götüren bir zihniyet''-
Başka bir gazetecinin, Suriye konusunun kilitlenmesinin sebepleri arasında BM'deki veto ile İran ve Rusya'nın desteğinin olduğunu belirterek ''Bu konuda Türkiye yalnızlaşıyor değerlendirmeleri var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?'' demesi üzerine Erdoğan, 'Türkiye yalnızlaşıyor' denilmesinin yanlış olacağını vurguladı. Erdoğan, ''Dünya sadece bu üç ülkeden ibaret değil. Çin Halk Cumhuriyeti'nin bakışı ilk andaki gibi değil, çok değişti. Rusya Federasyonu da aynı şekilde bakmıyor. Başta çok daha farklı bu işe bakıyordu, ama şimdi aynı şekilde bakmıyor'' dedi.
Rusya ile görüşüldüğünü hatırlatan Erdoğan, ''Başta farklı yaklaşırken sonradan 'O zaman birlikte çalışalım...' Ama bu yaklaşım Sayın Putin'in de yaklaşımıdır Sayın Medvedev'in de yaklaşımıdır. 'Beraber çalışalım' bunu söylüyorlar'' diye konuştu.
''Fakat BM Güvenlik Konseyi'nde artık eski desteği Suriye'nin bulacağı kanaatinde değilim'' diyen Başbakan Erdoğan, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı ile de görüşeceğini, onların konuyla ilgili görüşlerinin farklı bir noktaya gelmiş olması yönündeki temennisini de bildirdi. Rusya ile görüşmelerinin de olacağını dile getiren Erdoğan, ''Benim inancım şudur ki: Hak yerini bulacaktır. Çünkü burada çok büyük bir zulmün olduğu açık net ortada. Zulümle sonuna kadar abad olunmaz bir yerde hak yerini bulacak'' dedi.
Bir gazetecinin, ''Diplomatik baskı sonuç vermezse, Esed yönetimi de kalırsa sıcak bir müdahale ihtimali görüyor musunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Niye şeytanın avukatlığına soyunuyorsun?'' dedi.
Olabilecek tarafların söylenmesini olaylara tersten yaklaşılması gerektiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bu konuyla ilgili BM'nin böyle bir kararı almasının neticeleri geçmişte görülmüştür. Dolayısıyla oradan bakarak değerlendirirsek daha isabetli olur'' diye konuştu.
Yaşananların ardından uluslararası kamuoyunda BM-Arap Birliği özel temsilcisi Kofi Annan'ın yaklaşımına bittiği yönünde görüşlerin olduğu belirtilerek değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, Annan'ın yaklaşım tarzına yönelik başından itibaren 'inşallah' dediklerini ancak bunun tutmadığını söyledi. Tutmayacağını gördüklerini de belirten Erdoğan, ''Sayın Annan'a bunu söylediğimiz halde, Annan çok umutluydu. Tutmadığı da ortaya çıktı. Bundan sonraki sürece yönelik bugün yine pek bir şey olacağına ihtimal vermiyorum. Bir yerden çekse öbür yere tankını, topunu götüren bir zihniyet, bir anlayış bu'' dedi.
-Yerel seçimlerin öne alınacağı iddiaları-
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin ''İran, 5 1 nükleer müzakerelerin İstanbul'da yapılması konusunda mutabık kalındığını açıkladı. Bu konuda daha önce bir söyleminiz olmuştu bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Bu zat çıkıp bunu konuştuğu anda Dışişleri Bakanımız, İran Dışişleri Bakanı ile konuştuğunda 'O kişisel düşüncesidir İran'ın düşüncesi değildir' diye bir yaklaşımda bulundular. Bizim belki İstanbul'daki değerlendirmemiz üzerine bunu yapmış olabilirler veya o açıklamamız onları çok rahatsız etmiş olabilir. Biraz da bu bizim kendi kişisel karakterimizin de gereğidir. Çünkü doğru neyse bu doğruyu söylemek zorundayız. Orada da söylediğimiz bizim budur. İstanbul'da böyle bir toplantının yapılması aslında kendilerine birçok şeyi kazandırabilirdi. Ama kalkıp da o zatın böyle bir açıklamayı yapmış olması veya başkalarının böyle açıklamalar yapmış olması sonunda bir yanlışın doğrultularak teslimi durumuna geldi.
İstanbul'da kalkıp bu toplantıyı yaparsak bu İstanbul'a bir itibar kazandırmaz, sadece tarihe bir kayıt düşülür yani İstanbul anlaşması veya İstanbul sözleşmesi diye, budur olay. Ama herhalde bunun farkında değildi o zat böyle bir açıklama yaptı. Bu yola çıkarken onlardan böyle bir arzu, böyle bir talep geldiği için, daha açık söyleyeyim dini lider İstanbul'da bunun olmasını istediğini bize teyit etti. Karşı taraf zaten Ahmet Bey'e onlar da bunu teyit etmişlerdi. Bunu teyit ettikleri için de mesele bitmiştir diye biz olaya baktık. Ondan sonra böyle bir durum olunca bu bizim ilkeli olma anlayışımıza ters geliyor bunu da tabii söylemek durumundayız. Olayın aslı budur.''
Bir gazetecinin yerel seçimlerin tarihinin öne çekileceğine yönelik haberlerin yer aldığını belirterek görüşünü sorması üzerine Başbakan Erdoğan, bu tür spekülasyonlara kulak asılmaması gerektiğini kaydetti.
Erdoğan, şunları söyledi:
''Orada da biz ilkeliyiz. Fevkalade, olağanüstü bir hal olmadıktan sonra yani 5 yılı 4 yıla çekmek gibi, o olayda yaşadığımız, o aslında Cumhurbaşkanlığı seçimini halka götürmeye yönelik o zamanki bir sanal parti sebebiyleydi, ama orada biz oyuna geldik onu da açıkça söyleyeyim. Bundan dolayı 5 yılı 4 yıla çekmek gibi bir şey oldu. Onu da söyleyeyim ben şimdi çok pişmanım keşke 5 yıl 5 yıl olarak kalmış olsaydı. 4 yıl dediğiniz zaten süratle akıp gidiyor. Bunun da üç yılı hizmettir, bir yılı seçimdir. Bu da olmuyor.''
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi'nin İstanbul'a geliş sebebine ilişkin bir soruya da Erdoğan, Haşimi'nin bir rahatsızlığı sebebiyle tedavi olmak için İstanbul'a geldiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün Suriye yönetimine verilen son gün olduğunu anımsatarak, ''Bizim derdimiz, 9-10 kilometre sınırı olan ve Suriye halkı ile çok çok içli dışlı olan bir Türkiye'nin burada ölümün durmasıdır, kanın durmasıdır, akan kanın durmasıdır derdimiz bu. Bizim bağcıyla işimiz yok ama bunu baştan beri tabii Suriye rejimine anlatamadık, anlamak istemediler. Böyle bir durum söz konusu. Temenni ederiz ki bu konuda süratle bir neticeye varırız'' dedi.
Erdoğan, Pekin'de kaldığı otelde basın mensupları ile bir araya geldi.
Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, toplantıya Amasya'da mayın patlamasında şehit olan güvenlik görevlisi ile vefat eden senarist ve oyuncu Meral Okay'a Allah'tan rahmet dileyerek, yakınlarına başsağlığı temennisinde bulundu. Erdoğan, Amasya'daki saldırıda yaralanan askerler için de şifa dileklerini iletti.
Urumçi ziyareti hakkında bilgi veren Erdoğan, buradaki temaslarında ağırlıklı olarak enerji, yenilenebilir enerjiye yönelik rüzgar santrallerini incelediklerini belirtti. Oradaki tesisin Türkiye'de ve daha ileri teknolojiyle kurulabilmesi konusunda bazı görüşmeler yapıldığını söyleyen Erdoğan, Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın da 17 ayrı enerji firması yetkilisiyle de görüştüğünü bildirdi. Erdoğan, bu görüşmelerin yatırıma dönük boyutlarını Türkiye'de görmeyi istediğini dile getirdi.
Urumçi'deki organize sanayi bölgelerine Türk yatırımcının gelmesi noktasında davetlerin olduğunu anlatan Erdoğan, bu noktada kendilerinin de Türk yatırımcıları teşvik ettiklerini ve edeceklerini bildirdi. Erdoğan, işbirliklerinin iki ülke arasında bir çekim alanı meydana getirebileceğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, Urumçi'de Uygur Türkleri'ni kısmen görebildiklerini, özellikle pazar yerindeki durumu ''manidar ve anlamlı'' olarak nitelendirdi. Erdoğan, ''O, bir küçük bir sembol de olsa iz bırakacak, olumlu olumsuz yanları ile bizim için pazar yeri ziyareti oldu. Temennim o ki daha güzel günler kendileri için daha güçlü yarınlar oluşmuş olur'' dedi.
Buradaki ziyaretlerinin ardından Pekin'e geçtiklerini ve Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Vın Ciabao ile heyetler arası görüştüklerini ifade eden Erdoğan, 1,5 saati aşan bu görüşmelerde Çin ile Türkiye arasındaki siyasi, askeri ve ekonomik konuların değerlendirildiğini bildirdi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Gerek Sayın Başbakan'ın Türkiye'ye yaklaşımı ki aramızda ticaret hacmi 24 milyar dolar ancak açığa gelince aramızdaki açık çok çok fazla onların lehine. Bizim buraya ihracatımız 4 milyar dolar gibi bir rakam. Bu tabii hakikaten o rakamın yanında çok düşük kalıyor. Bizim de bunu bir defa süratle çözmemiz gerekiyor. Onlar da bu dengeleme noktasında ellerinden geleni yapacaklarını söylüyorlar. Bu alanda atmamız gereken bazı adımlar var.
Şu ana kadar Çin Halk Cumhuriyeti girişimcilerinin Türkiye'deki yatırımları 150 milyon dolar civarında, bizim ise buradaki yatırımlar 100 milyon dolar civarında. Kıyasladığınızda Türkiye'nin buradaki yatırımlarının daha fazla olduğu görülüyor ancak şu anda yeni yeni bazı adımlar da atılıyor, bazı görüşmeler var. Örneğin yüksek hızlı trende Eskişehir-İstanbul etabını Çin Halk Cumhuriyeti ile Türk ortağı müşterek yapıyorlar ve çalışma gayet iyi noktada. Ankara-Sivas aynı şekilde devam ediyor.''
Bu çalışmaları ''güzel gelişmeler'' olarak niteleyen Erdoğan, demiryolu taşımacılığında, yüksek hızlı trende ve benzeri konularda Çinli yatırımcıların ''işin içinde'' olmayı arzu ettiklerini belirtti. Erdoğan, ''Görebildiğim kadarıyla yüksek hızlı tren ve enerji gibi konularda burada ortak bulma, müşterek adım atmak gibi bir gayretin içerisindeler'' diye konuştu.
Erdoğan, savunma sanayinde de Çin ile atılan adımlar olduğunu belirterek, özellikle uydu ve uzay konularında Çin'de incelemelerde bulunacaklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bugünkü temasları hakkında da bilgi verdi.
-Suriye sınırındaki hareketlilik-
Erdoğan, Türkiye ve Suriye sınırında hareketlenmenin de olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''Sınırımızda özellikle tabii dün ciddi bir hareketlenme söz konusu oldu. Bu hareketlenme neticesinde yaralı olarak getirilip ülkemizde ölen iki Suriyeli kardeşimiz söz konusu ve 15 kadar yaralı, bunlardan 6'sı ağır yaralı durumunda. Bu arada da bu ülkemiz tarafına yapılan atışlarda bir bayan vatandaşımızın yaralı olduğu durumunun ağır olmadığı ama yaralandığı... Bunlar sınır ihlali konusunu gündeme getiriyor ve bu konuyla ilgili Dışişleri Bakanı, daimi üyelerin dışişleri bakanlarıyla İngiltere, Fransa ile bugün görüşülecek Rusya, ABD ve BM ile görüşmeler yapıldı.
Hepsi haklılığımızı teyit ediyorlar konuyla ilgili, süratle şu anda çalışmalarını ifade ediyorlar. G-8 olarak toplanacağız, orada da bu konuyu gündeme alalım diyorlar. Kofi Annan'ı da bugün Beşir Atalay Bey'i kabul edecekler. Kamplara gidip kendileri ziyaret etmek suretiyle, o da tabii bizim ısrarımızla olan bir durum, ısrar neticesinde buraları ziyaret etmeyi kabul ettiler. Gerek Hatay tarafını, gerekse Kilis tarafını gidip görecekler. Bu ziyaretle temenni ederiz ki olaya bakış daha farklı olur.''
Başbakan Erdoğan, bugün Suriye yönetimine verilen son gün olduğunu anımsatarak, ''Yönetim, rejim bugün Sayın Annan'a vermiş olduğu sözü tutacak mı tutmayacak mı bunlar çıkacak meydana. Direnişçiler de '12'sinde onlar silahlarını sustursun' diye yaklaşımlar var. Fakat bu konuda bizden destek istiyorlar. Rejim önce bir tavrını ortaya koysun, bunu bir görelim biz de tabii ki elimizden geleni yapalım. Bizim derdimiz, 9-10 kilometre sınırı olan ve Suriye halkı ile çok çok içli dışlı olan bir Türkiye'nin, burada ölümün durmasıdır, kanın durmasıdır, akan kanın durmasıdır derdimiz bu. Bizim bağcıyla işimiz yok ama bunu baştan beri tabii Suriye rejimine anlatamadık, anlamak istemediler. Böyle bir durum söz konusu. Temenni ederiz ki bu konuda süratle bir neticeye varırız'' diye konuştu.