Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu'na göre, ülke risk primindeki düşüşe ek olarak yurt içi yerleşiklerin olumlu beklentilerinin ekonominin görünümünün iyileşmesine neden olduğu, dış ticaret dengesinde ve cari dengede geçtiğimiz yılın son aylarında başlayan olumlu seyrin, 2012 yılının ilk çeyreğinde de devam ettiği belirtildi.

Raporda, Hanehalkı yükümlülüklerinin artış hızının 2011 yılının ikinci yarısından itibaren yavaşladığı, tahsili gecikmiş alacaklarda ve işsizlik oranlarında ise gerilemeler olduğunun gözlendiği ve hanehalkı yükümlülüklerinin faiz ve kur riski taşımamasının da bir diğer olumlu husus olarak göze çarptığı ifade edildi.

Merkez Bankası tarafından yılda iki kez yayımlanan ''Finansal İstikrar Raporu'nun'' ilki yayımlandı.

Raporda, ülke risk primindeki düşüşe ek olarak yurt içi yerleşiklerin olumlu beklentilerinin ekonominin görünümünün iyileşmesine neden olduğu, dış ticaret dengesinde ve cari dengede geçtiğimiz yılın son aylarında başlayan olumlu seyrin, 2012 yılının ilk çeyreğinde de devam ettiği ifade edildi.

Dünya genelinde küresel krizin etkilerininin sürdüğü ve kriz sonrasında gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan politikaların küresel ekonomiye yön vermeye devam ettiği dile getirilen raporda, Türkiye'de sağlanan mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesi ve esnek para politikası uygulamasının olumsuz dış gelişmelerin iktisadi faaliyet üzerindeki etkilerini sınırladığı belirtildi.

Sermaye girişlerinin yanı sıra uygulanmakta olan esnek para politikası çerçevesinin de katkısıyla Türk Lirası'nın değeri, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha istikrarlı seyretmeye devam ettiğinin vurgulandığı raporda, ''İktisadi faaliyet artış hızı yavaşlamakla birlikte 2011 yılında güçlü seyretmiş, TCMB ve diğer otoritelerce alınan tedbirler neticesinde yurt içi talep büyümesi kontrol altına alınmıştır. İç ve dış talep arasındaki dengelenme güçlenerek sürmektedir'' denildi.

Kredilerin artış eğiliminin, mevsimsel etkileri içermekle birlikte, genel olarak finansal istikrar açısından makul seviyelerde seyrettiği ifade edilen raporda, arzu edildiği şekilde kredi büyümesinin temel olarak firma kredilerinden kaynaklandığı tüketici kredilerinin daha sınırlı artış gösterdiği ifade edildi.

Bankacılık sektörü kredilerinin tahsili gecikmiş alacaklara dönüşüm oranının tarihi düşük seviyesini koruduğu belirtilen raporda şunlar kaydedildi:

''Firmalar kesiminin açık Döviz pozisyonu bir risk unsuru olarak önemini korumaktadır. Diğer taraftan, firmaların yabancı para borçlarının uzun vadeli yapısı olumlu olarak değerlendirilmektedir. Basel II'nin 2012 yılı Temmuz ayı itibariyle uygulamaya konulması ile birlikte sektörün sermaye yeterlilik rasyosunda sınırlı bir gerileme beklense de, söz konusu rasyonun yasal (yüzde 8) ve hedef rasyonun (yüzde 12) çok üzerinde seyredeceği öngörülmektedir.''

Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu'nda TL zorunlu karşılıkların döviz olarak tutulması imkanına ilişkin üst sınırın yüzde 60'a, altın olarak ise yüzde 30'a kadar kademeli olarak yükseltilebileceği vurgulandı.

Raporda, bankacılık sektöründe uyum çalışmaları devam eden Basel III düzenlemelerine ilişkin olarak herhangi bir zorluk yaşanmayacağı belirtilirken, bankacılık sektörü karlılığının 2012 yılı ilk çeyreğinde yeniden yükselişe geçtiği ve bankacılık sektöründe yurt dışından sağlanan fonların uzun vadeli olmasının, pasif vadesinin uzamasına katkıda bulunduğu ifade edildi.

AB'ye üye bazı devletlerin borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerin, piyasalarda belirsizliği artırarak, farklı kanallar üzerinden tüm ülke ekonomilerini olumsuz yönde etkilediği belirtilen raporda, ''Türk bankacılık sektörünün güçlü sermaye yapısı ve küresel piyasalardaki hızlı değişimler göz önüne alınarak uygulanan makro ihtiyati tedbirler, sektörün söz konusu değişimlerden daha düşük düzeyde etkilenmesini sağlamaktadır. Bu çerçevede ülkemiz, Euro Bölgesi'nde önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek olumsuzluklardan daha az etkilenen ülkeler arasında yer alacaktır'' denildi.

Döviz rezervlerini güçlendiren ve ihracat sektörünü destekleyerek dış ticaretin dengelenmesine katkı sağlayan ihracat reeskont kredilerinin, bir politika aracı olarak TCMB tarafından aktif olarak kullanılmaya devam edildiği vurgulanan raporda şu ifadelere yer verildi:

''Zorunlu karşılıklar bankacılık sisteminin likidite ihtiyacının kalıcı bir yöntemle ve daha düşük maliyetle karşılanması, bankalara likidite yönetiminde kolaylık sağlanması ve TCMB döviz rezervlerinin desteklenerek zamanında, kontrollü ve etkili kullanılması amacıyla etkin bir biçimde kullanılmaya devam edilmektedir. 2012 yılı Mayıs ayında yapılan son değişiklikle, Türk lirası yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların döviz olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınır yüzde 40'tan yüzde 45'e yükseltilmiştir. Ancak, Türk lirası zorunlu karşılıkların Türk lirası veya döviz cinsinden tesis edilmesindeki maliyet farkının azaltılması ve bankaların sağlanan yeni imkânı likidite gereksinimleri çerçevesinde kullanmaları amacıyla, ilave edilen yüzde 5'lik imkan için zorunlu karşılığın 1,4 katsayısıyla çarpımına karşılık gelen tutarda döviz tesis edilmesi öngörülmüştür.

Uygun şartlar oluştuğunda, Türk Lirası zorunlu karşılıkların döviz olarak tutulması imkanına ilişkin üst sınırın, giderek artan fazla bulundurma katsayılarıyla yüzde 45'den yüzde 60'a kademeli olarak yükseltilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca, Türk lirası zorunlu karşılıkların standart altın olarak tesis edilmesi imkânının üst sınırı da benzer şekilde, kademeli olarak ve artan katsayılarla yüzde 20'den yüzde 30'a kadar yükseltilebilecektir. Gönüllülük esasına dayanan bu imkânlar sayesinde bankalar, ihtiyaçlarına göre TCMB'de tuttukları döviz varlıklarını ayarlayabilecektir. Böylece TCMB'nin piyasaya döviz alım veya satımı yönünde müdahale ihtiyacı azalacak ve zorunlu karşılıklar bir otomatik dengeleyici özelliği göstererek kurlardaki oynaklığın azaltılmasına katkıda bulunacaktır.''